Nazikçe Çeviri İngilizce
2,131 parallel translation
Apartmana hoş geldiniz, dedim bir şeker yedim ırkçılıkla ilgili yorumlarına nazikçe kafa salladım, sonra da eve döndüm.
So I just welcomed them to the building, had a hard candy, nodded politely at some racist comments and then left.
Nazikçe...
Gently...
Nazikçe, Voulka.
Gently, Voulka.
Nazikçe.
Gently.
Baylar Rossitano, Spurlock ve Lutz bedava sosisli pizza yemeli ve bunu takiben dişleri nazikçe bakir bir sarışın tarafından diş ipi ile temizlenmeli.
Misters Rossitano, Spurlock, and Lutz must have free sausage pizza followed by some gentle flossing performed by a blonde virgin.
Rose ile bir kereye mahsus konuşabiliriz nazikçe.
We can have one conversation with Rose. Gently.
- Nazikçe.
- Gently.
Üzerinde rahatlamama nazikçe izin ver.
Let me rest gently on your pecs.
Nazikçe güldü ve : "Seni deniyordum, sadece" dedi.
He smiles sweetly and says : "I was just checking."
bak, işte bunu buraya nazikçe
See, here, look, I'm just going to put it on you, just very gent...
- Nazikçe sor ben de düşüneyim.
Ask me nicely and I'll think about it.
İteklemek pek de nazikçe değil.
It's not polite to push.
Nazikçe, iz bırak.
Gently, just leave a mark.
İnsanlara kabalık etmeyi pek nazikçe bulmam.
Now I don't take too kindly to rude folk.
Bize, nazikçe devam etmemizi söylemesi gibi.
Like he is gently telling us to go forward.
Ve her anne, yavrusunun yüzeye ulaşıp nefes alabilmesine yardım etmek için, nazikçe yukarı taşır onları.
And each mother gently nudges her baby to the surface, helping him along on his way to breathe.
Polise, kendisini nazikçe beklemelerini isteyerek, saygılarını gönderiyor.
He sends his regards to the police, asking them kindly to wait for him.
Bakıcısı da nazikçe bu küçük maymunu daha da çok sevmiş.
And the keeper was much moved by the gentleness of the little ape.
En iyi arkadaş olarak, onu nazikçe özgür bir adam nasıl olur hatırlatmak için zorladım.
So as a best friend, I felt compelled to give him a gentle reminder of what it was like to be free.
Nazikçe al, tamam mı?
Tenderly, okay?
Nazikçe sorarsan, Bob lokantadaki telefonu kullanmana izin verir.
Bob will probably let you use the diner phone if you ask him nice.
Nazikçe tut.
Gently.
Yavaş ve nazikçe.
Nice and easy.
Çok nazikçe bir davranış.
Most kind of you.
Nazikçe, çok zarif.
"Graceful, so graceful." " Graceful..
Nazikçe, oldukça nazikçe.
- So graceful. "
Nazikçe, oldukça nazikçe.
"Graceful.. - So graceful."
Bizi buraya kadar getirmen çok nazikçe bir hareketti.
It was very nice for you to drive us this far.
Yumuşakça tut, nazikçe.
Nice soft grip, soft hand.
Biliyorum söylemesi pek nazikçe değil ama kendi gözlemim.
I know that's not a very kind thing to say, but that's my observation.
Kapısını nazikçe çaldığınız için her şeyi itiraf edeceğini mi sandınız?
Do you think he'd confess just because you knocked lightly on his door?
Pekala, nazikçe, çocuklar.
Okay, gently, guys.
Nazikçe, geçmemize izin vermenizi isteyeceğim.
Ask you politely to allow us to pass.
Lütfen eski müdürümüze nazikçe kapıyı gösteriniz.
kindly show the door outside to our ex-warden.
Şimdi nazikçe burayı terket yoksa bu çocuklardan birisi seni ancak öldürebilir.
Now kindly go away or else these boys of yours will only kill you.
Silahlar dokunulup nazikçe işlenmek içindir.
Weapons are meant to be touched... and treated gently.
Nazikçe bırakın.
Put it down gently.
Yavaşça... çok nazikçe.
Gently... Very gently.
Nazikçe vurun yoksa bıçağınız mahvolur.
Gently or you'll ruin the knife.
Emir vermedim, nazikçe sordum.
I asked you nicely.
Saçımı o kadar nazikçe tarardı ki. Televizyonun karşısında otururken, kilden minik biblolar yapardı.
He would comb my hair ever so gently, and he'd make these little Clay statues while he sat in front of the tv, so expressive.
Evet nazikçe paylaşıyorlar.
Yes, they're sharing very nicely.
Sonra ona nazikçe dokunur ve "Ben Tirza, seni seviyorum" dersin.
And then you should... touch him gently. And then you say... "I'm Tirza and I love you."
Yemin ederim, adamı nazikçe omuzlarından kaldırdılar ve adam, onu tutanların arasında şöyleydi.
I swear to God, They picked him up Gently out of the wheelchair By the shoulders, And he's standing between These two guys like this,
Pekâlâ, geriye kalanlar mülkümden nazikçe siktir olup gider misiniz!
All right, the rest of you, Could you all kindly fuck off my premises!
O nazikçe güldü ve sonra bana bir dikiş seti verdi.
He laughed politely, and then he offered me a sewing kit.
Denizle her şeyi paylaşabilirim tüm sırlarımı söyleyebilirim ve tüm sırlarım içerisinde nazikçe batar.
I can share everything with it, tell it all my secrets, and they'll sink softly to its depths
Nazikçe, oldukça nazikçe.
"Graceful, they're graceful."
Nazikçe, çok zarifçe.
"Graceful, so graceful."
Nazikçe, çok zarif.
"Graceful, so graceful."
-... emer gibi nazikçe. - İçecek.
- Beverage.