Ndaki Çeviri İngilizce
94,708 parallel translation
Ve kendisi hakkındaki gerçekleri bir oda dolusu sarhoşa anlatmanın gerçekten sevdiklerine anlatmaktan daha kolay olduğunu söyledi.
And, uh... he said it was easier for him to confess the truth about himself to a room full of drunken strangers than it was to the people he really loved.
Seyirciler arasında gezinen senin veonların hakkındaki bazı gerçeklerin bir akımıdır.
It's the current that moves through an audience when some truth about who you are, about who they are, is revealed.
Hayatındaki herkesi uzaklaştırana kadar bağırabilir, öfke krizi geçirebilir ya da büyüyebilirsin.
You can run away and scream and throw tantrums until you've scared everyone else in your life away or... or you can grow up.
Otobanın altındaki lokantaya gidebiliriz. Biliyor musun?
We go to that diner under the freeway.
Yanındaki kim?
Who's that with him?
Sırtındaki dövmeler değil.
Not the hash marks on his back.
Hatta biz inançlı fizikçilere göre geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki fark inatçı bir ilüzyondan ibarettir.
In fact, for us believing physicists, the distinction between the past, present and future is but a stubborn illusion.
Bunun doğru olduğunu varsayarsak evreni kavrama kapasitemizin dışındaki gizemli bir alt Dünya olmadığı sonucuna varmamız gerekir.
And if we suppose that's true, well, then, we must conclude the universe isn't some mystical netherworld outside our grasp of understanding.
Doğu yakasındaki kulüplerden birindeydim.
I was in this club on the Lower East Side.
Entropiyi Boltzmann'ın düşündüğü gibi bir olasılık ölçüsü olarak düşünürsek o zaman süreç tersine çevrilemez olur çünkü kalemlerin kutunun dışındaki muhtemel düzenleri neredeyse sonsuzdur ama tekrar kutuya sığmaları için sadece bir avuç ihtimal vardır.
If we think of entropy as Boltzmann does, as a measure of probability, well, then, the process is irreversible, because the number of possible configurations for the pencils outside of the box is nearly infinite, whereas there's only a handful of possibilities for the way they fit back in...
Yakındaki evliliğimin hatırına lütfen niyetini o zavallı kıza açıklar mısın?
For the love of my soon-to-be marriage, will you please, please make your intentions clear to that poor girl?
Evet, bu iki kişi arasındaki kozmik bir dans.
Yes, this is a cosmic dance between two people.
Derinin altındaki kemiklerin bir fotoğrafı bu, Anna.
It's a photograph, Anna, of the bones beneath your skin.
Akademinin boklu kıçındaki bir pire gibiyim.
I am a flea on the smelly ass of academia.
Kimse bir şey diyemez ama ülke çapındaki akademisyenler, ayakkabıların yaklaşık olarak ayakların büyüklüğünde olacağı konusunda hemfikirler.
No one can say, but across the board, academics agree that shoes will remain roughly the size of feet.
Aklındaki şeyi söyle.
Say what's on your mind.
Bu kuvvet iki kütlenin yapısıyla doğru orantılı ve merkezleri arasındaki...
A-A force directly proportional to the product of two masses and inversely proportional...
Dosyalar Thetford dışındaki depolama alanınızda olmalı.
The files'll be in your storage facility outside Thetford.
Kadındaki cesarete bak.
The balls on that woman.
Ve sutyenine bir kravat iğnesi tutturmuş... 15 yaşındaki kızımın bir Yankiyle yatıp yatmadığını mı soruyorsunuz?
And the fact that she put a tie pin on her bra... You're asking if my 15yearold daughter was sleeping with a Yank?
Bu polisin Linda'nın ölümü arkasındaki her şeye daha dikkatli bakması gerektiği anlamına geliyor.
The police are going to have to look much more carefully at all the circumstances of Linda's death.
Greenwood davasındaki tüm bu boşluklar doldurmanı kıskanmıyorum.
All these holes in Greenwood's investigation. I don't envy you trying to fill them.
Kürekle vuran hiç kimse Linda'nın bacaklarındaki dört kemiği de aynı anda kıramaz.
No man wielding a shovel could produce the wedge fractures that broke all four bones in Linda's legs simultaneously.
İngiliz topraklarındaki Amerikan nükleer silahlarını protesto ediyordum.
Protesting against the presence of American nuclear weapons on English soil.
Şu anda risk altındaki kişi Emma.
Now Emma is the one running the risk.
Fakat şu anda risk altındaki kişi Emma.
But what they say is now she's the one who's running the risk.
Tahtın ardındaki güçlerden biri.
One of the powers behind the throne.
MOD ve MI6 arasındaki bağlantıydı.
He was the liaison between the MOD and MI6.
Ama karşındaki bu insanlar çok tehlikeli.
But this - - these people you're going up against - - they're very dangerous.
Sidney, Evelyn hakkındaki her şeyi anlattı.
Sidney, Evelyn has told me about you.
Kim mâsum bir çocuğu alıp iyi ile kötünün arasındaki savaşa sokar?
How does one bring an innocent child into the battle between good and evil?
Bayan Jenny'yi burada bulma hakkındaki endişenizi anlıyoruz.
We fully understand your concern in finding Miss Jenny here.
İhmâlin yalanları... küçük bir kız hakkındaki yalanlar.
Lies of omission, lies about a little girl.
Bu gece ona kızı hakkındaki gerçği söyleyeceğiz.
Tonight... we'll tell her the truth about her daughter.
Reichstag'a gidersek, muhtemelen böyle dengesiz bir zamanda bu seyahate çıkma ısrarının ardındaki aklı sorgularlar.
If we go to the reichstag, they are likely to question the wisdom of your insistence on embarking on this expedition at such a volatile time.
Sindirim sisteminde beyin olan uçak kazasındaki kız.
The plane crash girl, the one with the brains in her digestive tract.
Uçak kazasındaki kız ve Süper Max cesedinin midesinden beyin çıktı.
Plane crash girl and the super Max body both had brains in their stomachs.
Sizin pencerenin altındaki çöp kutusuna bir çöp torbası atmış.
He threw a garbage bag in the dumpster below your window.
Ortasındaki yıldızları say.
Name the stars in his belt.
Yastığındaki tüyleri çıkarıp onu ölene dek hunharca gıdıklarız.
We could take the feathers out of his pillow and savagely tickle him to death.
Obama'nın 2008'deki umut-değişim olayındaki gibi duyurmaktan bahsediyorum.
I'm talking about Obama'08 hopey-changey heard.
Duvar resminin altındaki deniztarakları da Poussey'in eski sevgililerini simgeliyor.
And the clams at the bottom of the mural represent Poussey's past lovers.
İnternetteki şu teklif videolarındaki gibi söylemelisin.
Oh, you should tell him, like, with one of those promposal videos online.
ML King, RF Kennedy, Uzay Yolu'ndaki ilk ırklar arası öpüşme.
MLK, RFK, the first interracial Star Trek kiss.
Üniversitenin yanındaki çay bahçesinin orada sat.
Sell them near the tea shop by the university.
Annen gırtlağındaki delikten konuşabilseydi gurur duyduğunu söylerdi.
If your mom could talk outta her Ritz cracker, I think she'd say she's proud of you.
Yukarı Doğu Yakası'ndaki bir cildiyeci gibi.
Like he's a dermatologist on the Upper East Side.
Bedford, Iowa'dan 19 yaşındaki Gina Price ve New Brunswick, New Jersey'den 21 yaşındaki Peyton Moss Hallridge Üniversitesi'nin yurt dışı programıyla Floransa'ya gitmişler.
Gina Price, 19, of Bedford, Iowa, and Peyton Moss, 21, of New Brunswick, New Jersey, were both attending Hallridge University's Overseas Studies Program in Florence, Italy.
Park halindeki arabalarda, kamp alanlarında ya da Floransa ve civarındaki tepelerde sevişen çiftleri pusuya düşürüyordu.
He ambushed them while they were having sex in parked cars or at campsites in and around the hills of Florence.
Eminim 90'ların başlarındaki rapor ve kayıtların dijital ortama aktarımı hala devam ediyordur, yani bu eleman eski yöntemlere başvuracak.
I'm pretty sure all the reports and records of the early'90s are still being reviewed and digitized, which means that this guy's gotta go old school with the Dewey Decimal on this one.
Eğer mekanlar arasındaki ortak noktayı bulursanız Canavar'a da ulaşacaksınız.
If you could find that through-line that runs from location to location, well, that'll take you right to the Monster himself.