English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ N ] / Nefes

Nefes Çeviri İngilizce

27,582 parallel translation
- Derin bir nefes al.
- Big breath.
Nefes al.
Take a breath.
Volkanik küller neden olur ve bir kavanozun içinde nefes almaya benzer.
You get it from volcanic ash, and it's like breathing in glass.
Yoga, derin nefes, şarap.
Yoga, deep breathing, wine.
Sayın meslektaşımın nefes kesici süslü sözlerine rağmen basit fizik kurallarına bakıldığında bir insan aynı anda iki yerde olamaz.
And despite my learned friend's thrilling rhetorical bombast, it overlooks the basic law of physics... a man cannot be in two places at the same time.
Pekâlâ millet, derin derin nefes alın ve... Isınma hareketlerine geçelim.
Okay, everybody, here we go, deep breaths and... ooh, let's warm it up.
[Nefes nefese]
[panting]
[Derin nefes nefese]
[exhales deeply]
[Kapı kırması kapandı ] [ Iç çekiyorum ] [ Meteor gürültülü, Karen nefes nefese]
[door creaks shut ] [ sighs ] [ meteor thundering, Karen gasping]
[Nefes nefese, nefes nefese ] [ Çığlıklar ] [ Iki homurdanıyor]
[gasping, panting ] [ screams ] [ both grunting]
[Yüksek sesle çatırdıyor ve uğultu ] [ Hepsi inliyor ve nefes nefese]
[loud crackling and humming ] [ all groaning and gasping]
Nefes alıyor.
He's breathing.
Nefes alışı iyi. işte dikkat etmemiz gereken bu.
His breathing's fine. That's what we need to watch out for.
Nefes alın.
Take a breath.
Derin nefes al.
Deep breath.
Nefes alamıyorum.
I can't breathe.
- Nefes al.
- Breathe.
- Birkaç derin nefes al. - Öyleyse...
- Take some deep breaths.
Hadi, nefes al bakalım.
Come on, take a breath.
Nefes al.
Just breathe. All right?
Hayır, hayır, hayır nefes almakta zorluk yaşıyorsun.
No, no no, no, no, you're having difficulty breathing.
Dışarı atman için nefes alıp vermen gerek ve ana kampta ekipman olmadan seni tedavi edemem.
You need aspiration to get it out and I can't treat you without the equipment at basecamp.
Ben, yavaşlayabiliriz nefes almanı sağlarız.
Ben, we can slow it down, let you catch your breath.
Nefes alamıyor!
He can't breathe!
- Benimle nefes alıp ver.
Okay, breathe with me.
Thomas ön kapıdan çıktığı anda... nefesim kesiliyor ve sadece, eve geri döndüğü zaman tekrar nefes almaya başlıyorum.
I stop breathing the moment Thomas walks out that front door, and I only start again when he is back home.
Nefes alma!
Don't breathe!
- John, Emily, nefes alma!
- John, Emily, don't breathe!
Sakın nefes almayın!
Don't breathe!
Nefes alamıyorum.
[Garner] I can't breathe.
Nefes alamıyorum.
I can't breathe. I can't breathe.
"Nefes alamıyorum."
"I can't breathe. I can't breathe."
- Nefes alamıyorum. - Nefesine sıçayım.
- [officer 2] Fuck your breath.
Derin bir nefes al.
Take a deep breath.
Bir yerlerine o kadar çok sınırlama emri sok ki nefes bile alamasınlar. Bunu bu akşam Per Se'de benimle yemeğe oturana kadar yapmanı istiyorum.
I want you to shove so many restraining orders up their ass they can't even breathe, and I want it done by the time we sit down for appetizers tonight at Per Se.
Fakat batılmak üzere değil, Şimdi nefes aldığımızı elimizdeki tek şey.
But it wasn't meant to be submerged, so what we're breathing now is all we've got.
Bilinçleri kapalı, nefes almıyorlar.
Not conscious, not breathing.
Kumda koşunca nefes kalmadı. Kusura bakmayın.
Running in the sand really got me there.
Senin yüzünden o adamın şarjı biterse yalnızlıktan telaşlanıp kalbi hızlı atacak ve nefes almakta zorlanacak.
If because of you, that person's phone battery goes dead, because of being isolated, he will become anxious with fast heartbeat and breathing difficulty!
Lee Jeong Su, derin bir nefes alın.
Lee Jeong Su, take a deep breath.
Beni takip edip derin nefes alın.
Just follow me and take a deep breath.
Nefes aldım, söyle hadi.
I'm already breathing so just tell me.
Dudaklarım çok acıyor. Zor nefes alıyorum.
My ribs hurt so it's hard to breathe.
Tamam, sakin ol, nefes al.
Okay, calm down, breathe, good.
- Derin bir nefes al.
Take a breath.
Herkes bir nefes alsın.
Everybody take a breath.
Alın nefes açıcı var.
Huh? Uh, here... have a Listerine Strip.
Atıştırmalığımız nefes açıcıydı.
Our snack was Listerine strips.
Anneniz nefes alamıyor.
Mommy's having a little trouble breathing.
Nefes almak zorlaşıyor.
It's hard to breathe.
Nefes almaya devam etmek istiyorsak bana işimi yapabileceğim donanımlar lazım.
If you want to keep breathing I need the hardware.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]