Neticede Çeviri İngilizce
1,223 parallel translation
Neticede evlenecek, biz ne dersek diyelim.
Bottom line is he's getting married, no matter what we say.
Neticede, burada bulunmamı uygun gördüler ve buradayım, çok uzun zamandır.
Anyhow, they put me in here... and here I been for a great, long while.
Annem her istediğinde izin alır, neticede dostlar.
He lets Mama off work anytime because they're best friends.
Neticede, bundan böyle burada çok daha fazla vakit geçireceğim.
The upshot is, I'm gonna be spending a lot more time here.
Neticede, onlara bu şekilde yaklaşırsın, değil mi?
You're gonna take'em that way eventually, right?
Bu kadar ayrımcılık olmaz ki, neticede ikisi de okul, değil mi?
There's too much discrimination in this town, man. 'Cause they're both schools, right?
Ama onlar aynı dalga boyundalar ve neticede onun önünde durduğundan Quark fırsatı görüyor.
But they're on the same wavelength and at least Quark can see an opportunity when it's standing in front of him.
Neticede, beni karşılaştıracak kadar iyi tanımıyorsun.
After all, you don't know me well enough to make a comparison.
Güç dönüştürücüler yok... neticede bulabileceğimiz bir şey yok.
No power converters... at least none that I can find.
Bu kabuslar seni güzelliğinden mahrum ediyorlar, ve neticede... bu uğruna savaştığım şey değil mi? Biraz dinlen...
Get some rest.
Neticede bu bir aile olayı.
After all, it's a family thing.
Neticede hiçbirimiz gerçekten kim olduğumuzu biliyor muyuz?
After all, do any of us really know who we are?
Neticede, onları sen yarattın.
After all, you created them.
Neticede, kaderi belirleyen bir gen yoktur.
After all, there is no gene for fate.
Ama neticede, eee...
But, uh, but, uh,
Neticede hepimizin aşmamız gereken korkunç hikayeleri var ve...
- We all have these stories.
Neticede her sorun çözümünü de içinde barındırır.
Every problem has its solution
Yani neticede bir şekilde o anı yakalamalıyım. Kafam yapmıyorsa...
I have to keep track somehow if my head isn't able to.
Neticede her ne haltsa benim olmak istediğim şey.
It is in the end whatever the hell I want it to be.
Ama neticede, bu şey kurşun geçirmez.
But the bottom line is, it's enforceable.
Voyager rotasında kalmış olacaktı ve neticede Krenim uzayını pas geçmiş olcaktı.
Voyager would have stayed on its course and bypassed Krenim space altogether.
Şu anda plan sadece Velasca'yla başa çıkmak ve neticede sağ kalmak.
Right now the plan is just to deal with Velasca and stay alive in the process.
Neticede siz ikiniz hayatlarımızı kurtardınız.
After all, you two did save our lives.
Doğru olanı yaptın, neticede.
You did the right thing, eventually.
Neticede onu ne hale getirdiğimize bir bak.
And look what we have done to her.
Neticede aile olma ihtimalimiz var.
Anyway, we might end up family.
Neticede, Ruslar o zaman Berlin'den sadece 40 km uzaklıktaydı.
After all, the Russians were only 40 miles from Berlin at that time.
Neticede, bazı açılardan yöntemler aynıydı, bir bakıma benzerlerdi. İnsanlar, istekleri dışında şeyler yapmaya zorlanıyordu.
After all, the methods in some ways were the same, or at any rate very similar, of forcing people to do things against their will. "
Neticede bir şey değiştirmedi.
It didn't make any difference anyway.
Neticede, sen benim kocamsın.
After all, you're my husband.
Neticede, bir kişinin şahsi menfaat güdüleri toplumsal uyumu sağlamak için rekabet ile şekil değiştirir.
Consequently, a man's motivations of... Self-interest... are transmuted by... Competition... to yield social harmony.
"Resmi geciktirdiğim için kusura bakmayın. Neticede çok güzel bir resim çıktı."
" Forgive the delay with the photograph But it turned out beautifully
Neticede yanlış nedenden dolayı evlendim.
In the end, I married for the wrong reasons.
Neticede suçlu bulundu.
Eventually he pled guilty.
Evet sürekli seksi düşünüyor ama o neticede bir erkek öyle değil mi? Onun da bir şeyi var ve o da bir erkek.
Yeah, he always talks about sex, but he's guy, right?
Çocuğa genel olarak söylüyorum, çünkü neticede o parlak bir genç adam ve kavramın ne demek olduğunu anlıyor.
I'm speaking to the boy in principle because after all, he's a bright young man and he understands the meaning of a concept.
Neticede, hala elinizdeki her bir peniyi'fakir'denilenlere veriyorsunuz.
And yet you still give every single penny to these so called poor.
Neticede?
And so...
Neticede tüm bunlar simülasyon bilgileri.
In the end, those are just simulation data.
Neticede, Sherman canımıza okumadı.
So it turns out, Sherman didn't destroy us at all.
Ben bir yetişkinim neticede.
I'm an adult. What's a little embarrassment?
İyi de, neticede oğlum.
- Well... He is my son, after all.
Ama neticede ahlakın buradan buraya iniyor.
Yeah, and as a result, your morality has gone from here to here.
- Neticede şarkıcılar çevrelerine göre ayırt edilen kişilerdir ve- -
The chanters eventually settle on the so-called misfit and he or she...
Neticede Fitzgerald ve Thomas Wolfe da böyle yaptı.
- After all, it's what made Fitzgerald and Thomas Wolfe.
Neticede ilaçlarını alıyordu.
He's been takin'pills.
Neticede Stanley'le yakınlık kurdum... o gerçekten büyüleyici şirin, sevimli bir çocuktu
So I've gotta get close to Stanley who was this really charming, cute, funny little guy.
Neticede Ted'in akrabasıydı.
She is Ted's family, after all.
Neticede bu benim işim.
It's my profession, after all.
Hepsi çok iyi, dünyaları vaat ediyor ama neticede tüm bu pislikler sadece paralarını düşünüyor.
They're all very nice, they promise the moon, but in the end, these assholes just think about their money.
Neticede rağbet edilen bir oyuncu değilim.
I'm not an actress in demand.