Obsession Çeviri İngilizce
1,880 parallel translation
Wyatt, hala şu tuhaf sosisli saplantın olduğunu görüyorum.
Well, Wyatt, I see you still got that twisted hot dog obsession, huh?
Artık bu takıntından vazgeç.
Stop with this obsession.
Fetiş dediğimiz şey basit olarak deri kıyafetlere takıntılı olmak siyah deri kıyafet ve top, ağza koyulan top...
Now, a fetish is basically an obsession with leather... black leather... and bits, mouth bits.
Seninle ilk tanıştığımızda baş harflerle ilgili takıntını anlatmıştın.
You know, when I first met you you told me about your obsession with initials.
ona olan ilgisizliğim ya da sana olan takıntılarım.
My lack of interest in her or my complete obsession with you.
Belki sana ve o polis gücüne birazcık saplantı iyi gelebilir, Dolan.
Maybe you and your force could use a little obsession, Dolan.
Her zamanki gibi.
As usual. It's an obsession.
Güven ve takıntı bir arada olmaz, değil mi?
Trust and obsession don't make a good mix, do they?
Minicik tarihi detaylara olan takıntısı içinde barındırdığı saplantılı ruh hastası korkutuyor beni.
I'm afraid of his obsession with historical minutia, his maniacal, obsessive side.
Sanırım beni öpersen geçer çünkü takıntı olayı ortadan kalkar.
I think it would go... it would go away if you just kissed me once, you know, because it wouldn't be like this obsession thing.
Yani şimdi bu takıntı şeysi bana dokunacaksın ve gidecek mi?
So it's like an obsession thing? You touch me and it goes away?
Saplantı anlamına gelir.
It speaks to obsession.
Takıntı gibi şeyler.
Obsession, that kinda thing.
Benim için endişelenmeyi saplantı haline getiriyorsun.
Your obsession is starting to worry me.
- Başka yolu yok.
- We've tried to be patient about your model's obsession with this woman. - There's no way around it.
Bu her defasında kimin aradığını bilme gereksinimi takıntısı çok iğrenç.
This constant obsession with needing to know who's calling all the time it's, like, so gross.
Senin yeni ümitsiz takıntın bu partide olabilir.
Your new hopeless obsession might be at this very party.
Bazen hafifi bir esinti gibisin, bazen saplantisin
A gentle breeze A stormy obsession
Küçük bir takıntın var gibi görünüyor.
And it looks like you got your own little obsession.
- Senin takıntın bizi öldürecek.
- Your obsession will kill both of us.
Weber'ı etkisizleştirmenin en iyi yolu benim başarısız olmamla ilgili takıntısını körüklemek.
The best way to neutralize Weber is to fuel his obsession with busting me.
Sadece Henrik'in saplantısını tazeleyeceksin o kadar.
You'll only breathe life into Henrik's obsession.
Sahte ismini unuttu. Güle güle. Selam Sheila Teyze.
Honey, your self-obsession is climbing and scrabbling to such new heights that I can't bring my cooking class friend kirk here to see the house, meet the boys, without you just thinking it's all about you.
Şöyle ki buranın sahibi olan kişilerin reyting diye küçük bir takıntıları var.
It just so happens that the folks who own this place have this funny little obsession about ratings.
Herkesin bir takıntısı vardır.
Every one has his own obsession.
Bir aralar böyle anlamsız bir takıntısı olmuştu.
He had that useless obsession for a while
Bunu bir takıntı olarak değerlendirmezdim ama geride bıraktığın ölüler konusunda neden bu kadar kaygılısın?
I wouldn't call it an obsession, but why are you so concerned about what happens to the dead?
Ve şu Leeds saplantın.
And this obsession with Leeds.
Bu tür uyumlu saplantı yaratabilecek hiçbir bulaşıcı hastalık duymadım.
I don't know of any infectious agent that could cause this kind of coordinated obsession.
Çocukluk travmanıza olan yakınlığını açıklıyor, değil mi
- That explains his near obsession... with your childhood trauma, doesn't it?
- Yoksa kovboy takıntılı garip bir çocuk mu?
I'm on the phone. Or an odd little boy with a cowboy obsession?
Futbol benim gizli takıntımdır.
This is like my secret obsession.
"Aktarım nevrozu" adı verilen sağlıksız bir saplantım vardı.
I had an unhealthy obsession called "transfer neurosis." It's in the dsm iv.
O ölünce takıntısı yüzünden annesine benzeyen cesetleri çıkarmaya başladı.
After she died, His obsession compelled him To dig up corpses of women Who resembled his mother.
Kendisi bir yabancının saplantılarından biri,
It's one thing to be the object of some stranger's obsession,
Brad'in büyücülüğe olan saplantısına anlam veremedik.
We don't understand Brad's obsession with witchcraft.
O ve biraz da takıntı.
That and a little obsession.
Nedir bu yaş takıntısı?
What is this obsession with age?
Kediye duyduğun delice saplantıdan dolayı tamamen gereksiz bir gizemi çözdün.
Because of your crazy obsession with this cat you've solved a completely trivial mystery.
Sanırım, takıntılarını hoş görmeliyiz.
I think we should indulge you in your obsession.
Böyle bir takıntıyla yaşamak zordur.
It's tough living with an obsession like that.
Teşekkürler, ama kadın güzelliğiyle ilgili tehlikeli bir takıntı hikayesi biliyorum.
- Thank you. But I know a story of a dangerous obsession with female beauty.
Juliet, korkarım ki Josh Groban sende bir saplantı halini almaya başladı.
Juliet, I'm worried this Josh Groban is becoming a bit of an obsession for you.
Belki birazcık obsesif olmaya başlamıştı.
It was slow as experienced an obsession.
Saplantısının kaynağıyla bağlantı kurmaya çalıştığını buldunuz.
- killer attempts to- - - Killer attempts to contact the subject of his obsession.
Bazı yaygın gelişim bozukluğu hastaları bir şeylere takıntı gösterirler.
P.D.D. Sometimes manifests In an obsession with a single subject.
O konçertoyla bizi sarhoş ediyordun, kafamıza sokuyodun, o senin bir parçan.
You got us drunk with that concerto, it was an obsession, a part of your body
Clark, sen onun takıntısıydın.
Clark, you were his obsession.
Bir toplantıya gidip en iyi arkadaşımın sevgilisinin yarı-kardeşine olan bağımlılığımı tartışmak istemiyorum.
I'm not going to a meeting to discuss my obsession with my friend's girlfriend's half sister.
Şimdi bu takıntısı artık gitti.
And now that that obsession is gone,
Adalet mi, saplantı mı?
Justice, obsession?