Odası Çeviri İngilizce
48,428 parallel translation
Yatak odasının kapısını kapatır ve yangın çıkmadığı ya da birimiz kan kaybından ölmediğimiz sürece kapıyı çalmamamızı söylerdi.
She would shut the bedroom door and tell us not to knock unless someone was bleeding or something's on fire.
Yani, kendime tuttuğum o koskoca otel odası, ne kadar büyükse bir o kadar da orada yalnız hissediyorum.
I mean, I got this big suite all to myself but I guess the bigger the hotel room, the emptier it can feel.
- Annie'nin odasında, ama...
- He's in Annie's room, but...
- odasında kilitli kaldım.
- in the closet.
Kendisini soyunma odasına kilitleyen bir kardeşin.
A brother who locks himself in his master bedroom closet.
Büyük soyunma odası, ki içerisinde mini barı bile olan.
A master bedroom closet that happens to have a mini-bar in it.
Sue Heck'in odasını dekore edememesi Michael Phelps'in ıslanmaması gibidir.
Telling Sue Heck not to decorate her room is like telling Michael Phelps not to get wet.
Sorgu odasında saklanırken kimi buldum bakın, bu suçlu şerefsizi.
Look who I found hiding in the interrogation room : this guilty son of a bitch.
Kanıt odasında saklıyor "Faili Meçhul olaylar 1972 yılı" yazan kutuda.
It's hidden in the evidence room in a box marked "Cold Cases 1972."
Bizi sorgu odasına kapattığında bir saat susmadın zaten.
You talked for, like, an hour when you had us locked in that interrogation room.
Çarşamba günleri okuldan sonra Xerox odasındayız.
Wednesdays after school in the Xerox room.
Biliyorum, kesin Annie odasını geri istiyordur.
I know Annie must be wanting her room back.
Ailem, dört kardeşim, halalarım, kuzenlerim ve üç yatak odası.
My parents, four siblings, aunts, cousins, three bedrooms.
Sonra otel odasını düşündüm geri dönmeliydim, ve bu beni cok korkuttu.
Then I thought about the motel room I got to go back to, and it scared the hell out of me.
Doğruca yatak odasına gidiyor.
It went straight to the bedroom.
Antonio ve Brett, anneni üst kattaki odasına çıkardılar. Baban barda zil zurna sarhoş ve herkes dağıldı.
Antonio and Brett got your mom upstairs to her room, your dad's at the bar, plastered, and everyone else has left.
Kampüsteki en kötü yurt odasında olmanın tek iyi yanı ne biliyor musun?
Mm, you know, one good thing about being saddled with the worst dorm on campus...
Küçük konferans odasında olacağım.
I'll be down in the small conference room.
Polis, tarifime uyan bir adamı yakaladı teşhis odasına dizdi.
The police caught a guy who matched my description, did a lineup.
Borden'ın terapi odasında bulundu.
This was found in Borden's therapy room.
Sorgu odasında çok rahat görünüyorsun, Rich.
You seem awfully comfortable sitting here in this interrogation room, Rich.
Siz, onu konferans odasını koyun ve güvende tutun.
You two, you put him in that conference room and secure him.
Müdürün odası.
Principal's office.
Mahkeme odasını görebiliyor muyuz?
We have eyes inside the courtroom?
Hala hepsi oradayken odasına bakabilirsin.
You could search her room while it's all still there.
Odasında kamlpa ilgili bir şey var mıydı?
Any camp stuff in her room?
Larissa'nun yatak odası fotoğrafları.
Some bedroom shots of Larissa.
O yatak odası çok şeye tanıklık etmiştir ama aralarında iyi bir gece uykusu olmadığı kesin.
I'm sure that bedroom's seen a lot of things, but I don't think a good night's sleep is one of them.
Suudi Büyükelçisi de Roosevelt Odası'nda.
The Saudi ambassador's in the Roosevelt Room, sir.
Bütün sabah Atwood'un odasını karıştırdılar.
- Hey. - Hey. They've been digging through Atwood's office all morning.
Ezequiel'ın Odası.
[computer voice] Ezequiel's room.
Bundan sonra her birinizin kendi odası olacak.
From now on, each of you will get your own room.
Hangi dosyaların çıkarıldığını görmek için dosya odasını kontrol ettim ve buyurun... Bizim davalarımız.
I checked the file room to see which files had been pulled, and voilà- - our cases.
Dosyaların dosya odasında çıkarılması bakacakları dosyaların onlar olduğu anlamına gelmez.
Just because those weren't in the file room doesn't mean that they're the ones that they're looking at.
-... bir otel odasında tutuyorsun beni.
- with your goons for weeks. - Goons.
Öğretmenler odasında radyo olabilir.
There might be a radio in the teachers'lounge.
Bunlar Danilo Lukic'in otel odasında gizlenmişti.
These were hidden in Danilo Lukic's hotel room.
Onunla ben konuşurum, kürsüde yaptığın hatayı affedecektir. Muhtemelen savunma avukatını odasına çağırıp fırça atar.
Let me lay it out for him ; he'll forgive your mistake on the stand, probably call defense counsel to chambers and read them the riot act.
TV'de seans odasını gösterdiklerinde curcuna görmeye alıştım.
I'm used to the pandemonium when they show the trading floor on TV.
Beale'in yatak odasında bir akvaryum vardı.
There was a terrarium in Beale's bedroom.
Git de oturma odasına bir bak.
Go have a look at the living room.
Mac ve ben çatı katını üçüncü bir yatak odası yapabiliriz.
You know, Mac and I can turn the attic into a third bedroom.
Kontrol odası.
Control room.
Kontrol odasına gitmemiz lazım.
We got to make it to the control room.
Kontrol odası burada.
Okay, control room is there.
Ben kontrol odasına gidip yazıyı değiştireceğim.
I'll make it to the control room,
Çünkü babam kontrol odasına gidip tek başına yazıyı değiştirmeye çalışsaydı...
Okay, because if my dad had to walk into a control room, and had to change the sign by himself...
Kontrol odasına gidiyor olabilir.
It might lead all the way to the control room.
Kontrol odası.
To Control room.
- Kontrol odası...
Control room...
Christopher Scott'ın odası?
Christopher Scott's room?