Oksijen Çeviri İngilizce
4,355 parallel translation
Tavuklar oksijen veya gölge sağlamaz...
Chicken don't provide Oxygen, shade...
- Hiraoka, oksijen maskesi getir!
Hiraoka, bring a breathing mask!
- Oksijen miktarı?
Amount of oxygen?
Oksijen verin!
All right.
Sana da burada oksijen az gibi geliyor mu?
Does the air seem a bit thin to you up here?
Ona oksijen ve ağrı kesici vermeye devam edeceğiz.
We'll continue to ventilate her and provide pain relief.
Hadi oksijen sokalım bu odaya!
OK. Let me put your... Let's get some fresh air in this room!
♪ Soluduğun oksijen olmak...
♪ Be the oxygen you breathe.
♪ Soluduğun oksijen olmak... ♪ Soluduğun oksijen olmak... ♪ Çünkü bildiğim kesin bir şey var.
♪ Be the oxygen you breathe. ♪ Be the oxygen you breathe. ♪'Cause one thing's for certain.
Solunum aletini kullanarak oksijen oranını arttırıyorum.
I've been increasing the fraction of oxygen - on the ventilator. - His sats keep dropping?
Oksijen miktarın dengede tutmaya çalışıyoruz.
Um, we're trying to keep him oxygenated.
Sanki başınız dönüyormuş gibi sersemlik hissedeceksiniz. Çünkü helyum, oksijen seviyesini hızlı bir şekilde düşürecek.
You'll feel a little dizzy as in vertigo because helium drastically decreases the oxygen level.
İki kübik yarda dolusu oksijen, birden iki kübik yarda dolusu ateşe dönmüştü.
Two cubic yards of oxygen suddenly became two cubic yards of fire.
Birinin kablolarla oynayıp oynamadığını, kısa devre olup olmadığını anlamak için, oksijen tankını söktük.
So, we dismantled the oxygen chamber... see if anyone tampered with the wiring, or even like a short circuit. But nothing.
Plastik bir taraktan gelen statik bir yük oksijen dolu bir ortamda güçlü bir tepkime hızlandırıcı olurdu.
Well, static charge from a plastic comb in a highly oxygenated environment would be a powerful accelerant.
Hayatını morfine ve oksijen tüpüne bağlı yaşayınca tabii. Bir zamanlar LSD kullanıp Woodstock'ta dans ederdim.
When you're living your life on morphine and an oxygen tank... once lived on LSD and danced at Woodstock...
Bayım, şimdi pipeti deliğe sokacağım ve beyninize oksijen gidecek.
Sir, what I'm going to do is insert the straw in the hole and it will allow the oxygen to get to your brain.
Bu oksijen değil.
That's not oxygen.
Bu oksijen değil!
That's not oxygen!
Acil oksijen.
Emergency oxygen.
Oksijen aktive edilmiş mi, bana söyleyebilir misiniz?
Can you tell me, was the oxygen activated?
Oksijen 92.
O2 : 92.
Oksijen bağlayın, hava yolunu açın.
Crank the O2, set up for an airway.
Savaş zamanı Liberatalar Dünya Ordusu Koalisyonu oksijen bombası kullandığında öyle görünüyordu.
The Liberatas during the war when the EMC used oxygen bombs... That's what they looked like.
Liberata nitrojen solurdu, oksijen değil.
Liberata breathe nitrogen, not oxygen.
Oksijen zehirlenmesi.
Oxygen poisoning.
- Oksijen satürasyonu düşüyor.
Pulse ox is dropping. She is going to die.
Oksijen seviyesi düşüyor, nefes alamıyor.
Pulse ox is dropping. She's not breathing.
Benim hava yolları Çünkü dar değildir, oksijen düzeyleri benim kan düştü değil, ve ben çok... horlama yok.
'Cause my airways aren't constricted, oxygen levels in my blood haven't dropped, and I don't snore... much.
Oksijen, 100 %.
Oxygen, 100 %.
Oksijen, geniş açık.
Oxygen, wide open.
Biz hala akan su, oksijen var.
We still have oxygen, running water.
Vegas'ta oksijen tüpüyle içenleri görmüştüm. - Kumar makinesinde falan oynuyordular.
I've seen smokers with O2 tanks in Vegas, you know, playing the slot machines.
Oksijen seviyesi % 90 ve en yüksek seviyeden alıyor.
O2 sat is 90, and she's on full blast.
- Yeterince oksijen almıyor. - Ağzını kontrol edin.
- She is not oxygenating enough. - Check her mouth?
- Oksijen satürasyonu düşmeye devam ediyor.
- O2 sat is falling more.
- Oksijen almıyorsa cevap vermeyecektir.
- She won't respond if she's not oxygenated.
Oksijen seviyesi % 90'dı.
Her O2 sat was 90 on 100 %.
Oksijen satürasyonu % 94.
O2 stat's 94.
Kalbinde yeterli oksijen almasına engel olan bir tıkanıklık vardı.
There was a blockage in his heart that was preventing him from getting enough oxygen.
Oksijen, lütfen!
Oxygen, please!
Oksijen satürasyonu 6 litre ile % 85 ve düşüyor.
O2 sat... 85 on 6 liters and falling.
Oksijen seviyesi yükseliyor.
( beeping slows ) That's the O2 rising.
Oksijen tüpü ve kaymayı durduracak bir şeyler lazım.
[Coughs] Hey, air struts and shoring, right now.
Hematokriti yükseltince sadece kanla taşınan oksijen artmakla kalmaz.
By increasing your hematocrit, you aren't just increasing the amount of oxygen you carry.
Taşlaşmış ahşap oluşması için, ağaç gömülüyor ve oksijen ile teması kesiliyor.
Petrified wood is formed when plant matter is buried, is cut off from oxygen...
Oksijen ile temas kesilince de çürümeyi engelliyor.
When oxygen is cut off, what that does is prevent decay.
Oksijen satürasyonu 6 litre oksijenle % 83 ve takipneik o yüzden entübe etik, sözel komutlara cevap yok.
O2 sat was 83 on 6 liters with labored breathing, so we intubated him... no response to verbal commands.
Karbondiokdit, nitrojen, oksijen, nitröz oksit, bir kaç başıboş molekül C4, C5, H3, F7, O1.
Carbon dioxide, nitrogen, oxygen, nitrous oxide... a few stray molecules of C4, H3, F7, O1.
Oksijen yetmezliği, beyinde ve akciğerde ödem.
Hypoxia, cerebral edema, and a pulmonary edema.
Sonrada buradayım. Oksijen içiriyorlardı.
Now I'm here, breathing oxygen.