Onion Çeviri İngilizce
1,197 parallel translation
Soğanlı, yeşil biberli ve mantarlı?
One mushroom, green pepper and onion?
Ooh, uh, hay Allah, True Believer, uh, Salvador, Onion Field, The Hard Way.
Ooh, uh, gee, True Believer, uh, Salvador, Onion Field, The Hard Way.
Çocuklar bebekteki kuru soğan tadını sevmediler, ama bebeği sevdiler.
Kids didn't much like the taste of dried onion meal, but they loved the doll.
Bahar soğanı hasadı var!
There's a spring onion harvest!
Geldiği yer soğan çiftlikleri olan bir köymüş ve...
Keeps talkin'about goin'back upstate where he comes from on an onion farm.
-... yani bir soğan çiftçisiymiş, inana,
He wants to be an onion farmer. You believe it?
Bir soğan çiftçisi ve bu işte ne kadar tutunabilir, bilemiyorum.
He's an onion farmer, yeah. I don't know how long he's gonna stick around.
- Evet soğan çiftçisi.
- Yeah, an onion farmer. It's great.
Peki soğan çiftçisinin boks salonunda ne işi varmış?
What the hell is an onion farmer doing at the gym?
- Abisinin şehir dışında büyük bir soğan şirketi varmış.
- His brother has a big onion farm upstate.
Yani ben şimdi bir soğan çiftçisiyle evlenip, Wimpsville'de kuaförlük mü yapacağım?
I'm gonna go marry an onion farmer and do hair in Wimpsville?
- Ama bir soğan çiftçisi.
- He is a fucking onion farmer.
Soğan, kardeşimin bir soğan çiftliği var.
Onions. Onions. My brother's got an onion farm.
Sadece soğan işinden bahset. İnan ki, aklını kaçıracaktır!
She goes nuts, you say "onion."
Ona tek bir kelime de kız senin. Sadece "soğan" de, işlem tamam.
You say "onion" to Linda, the girl is just- -
Zeytin yerine içinde soğan olan bir martini.
It's a martini, with an onion instead of an olive.
Kaza falan olmadı, seni soğanın şamar oğlanı.
! That was no accident, you slap-shoed son of an onion.
Satılık değil, seni soğan çocuğu.
It isn't for sale, you son-of-an-onion.
Efrum, buraya gel, soğan çocuğu.
Efrum, get back here, you son-of-an-onion.
Felada soğanları cardaway den beri çok gevrek.
Ailis pâté, Felada onion crisps, stuffed Cardaway leaves.
Kafanı soğan gibi soyacağım.
I'm gonna peel that head like an onion.
Kadına fena işkence etmişer.
Peeled her like an onion.
Bu soğan yeterince pembeleşti mi?
Is this onion golden enough?
- Tamam Ed, ben ilgileneceğim.
-... and an order of onion rings. - I'll take care of it.
Soğandandır. İçine soğan koyduydum.
It's onion, I've added onion inside.
Demek soğan koydun?
So there's onion!
Yanında soğan halkası ister misiniz?
Would you like onion rings with that? - Yes.
Soğanlı patates omleti yap.
A potato omelet with onion.
Cream Onion? Hayır.
The creamed onions?
Bir peynirli-soğanlı ve bir tuzlu-sirkeli alıyorum... ve hepsini bir seferde yiyorum.
I get a cheese and onion one and a salt and vinegar one and I eat them in the same go.
Domuz derisi ve soğan çorbası sosu da var.
I've got some pork rinds here and some of that creamy Lipton onion soup dip!
Neyse. Bagel, haşhaş tohumu, çavdar ekmeği, susam, soğan ve sarımsak getirdim.
brought bagels, poppy seeds, pumpernickel, rye, sesame, onion, garlic.
Arkadaşım soğan sipariş vermişti zeytin değil.
My friend ordered an onion not an olive.
X-Ray soğan gözlüklerimle herşeyi görebilirim.
I can see everything with my x-ray onion eyeglasses.
Bu iş bir soğan gibi.
This thing is like an onion.
Fırında patates... iyi kızartılmış büyük soğan halkalarıyla?
Uh, a baked potato... a big mound of deep-fried onion rings?
- Frank. Damarlarını tıkayacak yağlı soğan halkaları.
- Onion rings that stain the cardboard.
Soğan mı?
An onion?
Hayır, ben soğanı doğrarım, sen konserveyi aç.
No, I'll chop the onion, and you open the tin.
Ben üç zeytinli ve soğanlı bir Stoli alabilir miyim?
Could I have a Stoli with three olives and an onion?
İlk bahar sovanından bir parça dişlerin arasında.
You got a little bit of a spring onion.
- Soğan, acısını aldı hemen.
The onion did wonders.
Ama sonra "Soğan kokulu bir kadın mı yoksa ben mi?" dedim.
But you wouldn't like an onion smelling woman.
Ekşi kremalı ve soğanlıya ne dersin?
How about sour cream and onion?
Ne demek istiyorsun.
Peel the onion.
Bu arada sağanlı sosumuz bitti.
Which reminds me, we're- - We're out of onion dip.
Soğan kabuğu soymak gibi.
It's like peeling an onion.
- Peperoni, sosis ve soğan.
- Pepperoni, sausage and onion.
Güzel bir soğan çorbasıyla tereyağlı ekmek yedikten sonra hiçbir şeyciğin kalmaz.
Oh, with a head like that, there's nothing like a good onion soup and buttered bread.
- Kızarmış soğan halkaları.
- Little onion rings. Look at that.
- Doğru.
So many recipes call for chopped onion.