Onions Çeviri İngilizce
1,340 parallel translation
Scoeus Special soğanlı ve soslu. Yanında fasulyeli pilav ve de salata.
That'Scoe's Special, smothered in gravy and onions, side of red beans and rice, some greens.
- Benimkinde soğan olmasın.
- No onions on mine.
Çantaları aldık, içindekileri çıkardık ve öğle yemeğinde taze domates ve soğan yedik.
So we dug around and we got those bags out... and for that lunch we had fresh tomatoes and onions.
Tabi havuçlar ve soğanlar hariç.
Except for the carrots and onions.
- Soğanlı olsun lütfen.
Give me lots of onions.
Hep soğanlı.
More onions.
Yine soğanlı!
Lots and lots of onions.
Aman Tanrım, Soğanlar!
God, the onions!
Genelde soğan kokusunu severim ama bu midemi bulandırdı.
I usually love the smell of onions, but this is making me nauseous.
Oh, soğanlar sana hamileyken de bana öyle kokuyordu.
Oh, onions did the same thing to me when I was pregnantwith you.
Annesini öldürmüş, kafasını uçurmuş, soğanla yumuşatmış.
He killed her, then he blew off her head, smothered it in onions.
Soğanlar, karabiber.
Onions. Chili powder. Cumin.
Yabani soğan.
Wild onions
Bu adamlarla dalga geçmeyeceksin değil mi?
Now, you don't wanna butt onions with these guys.
Soğansız olsun.
- No onions.
soğansız.
- No onions.
Soğansız
No onions.
Nasıl gidiyor?
No onions. How you doing?
Sogan mi zeytin mi?
Onions or olives?
Bana yeşil soğanları getir, olur mu?
Bring me the green onions, will you?
- Yeşil soğanları mı?
- The green onions?
Belki zeytinlere ve soğanlara batırılan plastik kılıçlar gibi.
Like those plastic swords they stick through the olives and onions?
Kabaklar ve soğanlar
Cabbages and onions
Belki bu iyi bir fikir olabilir. Sebzeler otuz dakika sonra yumuşayacak. Sonra onları miksere koyacağım.
30 minutes later, all vegetable get very soft and mild, and I'm going to put in mixer, and the onions, too.
Soğandan!
It's just the onions.
Hangi salata sosları var?
No onions. What kind of salad dressings do you have?
Maui soğanı.
That's Maui onions.
Sarımsağı soğandan önce koymalısın ne demek istediğimi anlıyor musun?
I mean, it's all in the timing. You gotta brown the garlic... bef ore you put in the onions, know what I mean?
Soğanları unuttuk mu?
Did we forget the onions?
- Bu soğanlar ezilmiş.
These onions are mushy.
Soğan mı kokuyor?
Do I smell onions?
Bonfile, orta pişmiş. Kızarmış soğan. Fırında patates, her şeyden olsun.
I'll have a sirloin, medium, fried onions, baked potato with everything on it.
soğanları doğradın mı?
Chopped the onions?
- Evet çok hoş. - Ne dedin?
Onions?
Erkek, kadına yemeğin yanında soğan ikram ediyordu.
Where he offered her onions with her meal.
Henry soğan sever mi?
Does Henry like onions?
- Sarah, sen soğan mı yedin?
- Sarah, been eating onions?
Altı tane zeytin yeter mi?
Are six onions enough?
- Soğanları getirsene.
- Get the onions.
İkinci gün omlet ve soğanlı pilav.
On the second, scrambled eggs with onions on rice.
- Onlara yeteri kadar soğan verseler...
They never give enough onions.
Birisi soğan yemiş.
Somebody ate onions.
Kremalı soğanları unutturma bana.
Don't let me forget to get the creamed onions.
Kremalı soğan sevmez misin?
You don't like creamed onions?
Kremalı soğanlara bile rağmen Grams'i bir alternatif sunduğu için sevmek gerek.
Well, even despite the creamed onions gotta love Grams for offering an alternative.
Köfte için soğan soyarken nasıl ağladığımı görmeliydin.
Well, you should've seen me cry putting onions in this ham loaf.
İlk katta ladyfinger, sonra bir kat reçel, sonra muhallebi ki muhallebiyi kendim yaptım, sonra ahududu, biraz daha ladyfinger, sonra bezelye ve soğanlı biftek. sonra biraz daha muhallebi, sonra muz ve üstüne de biraz krema!
First there's a layer of ladyfingers, then a layer of jam, then custard, which I made from scratch, then raspberries, more ladyfingers, then beef sauteed with peas and onions, then a little more custard, and then bananas, and then I just put some whipped cream on top!
Soğan toplayıp sepetle pazara götürmeye. Başının üstünde. Ne demek istiyorsun?
You know. picking and carrying baskets of onions to market- - on your head.
- Soğan.
Onions...
Soğan gözümü yaktı.
Wretched onions.
Sen çok hoş birisin.
Do you want onions?