Ortak Çeviri İngilizce
18,081 parallel translation
Hepsinin tek bir ortak notası var.
And they all had one thing in common.
Bu kadınla en ufak bir ortak noktam yok.
Mm-hmm. I have nothing in common with that woman.
- Sana söylemiştim, ortak bir davamız var.
I told you. We're on this case together.
Bunun tesadüf olması için, şarkıların birçok ortak noktası olması gereklidir.
They simply have too much in common for this to be a coincidence.
Herneyse tanrı öldü fikri ortak görüş artık
Anyway, "God is dead" seems to be the consensus.
Terri DiSisto hakkında daha fazla şey öğrendikçe, Jane O'Brien'la bir sürü ortak yanı olduğu fark ediliyordu.
The more I hear about Terri disisto, the more she sounds like Jane o'brien.
Düşündüğünden daha fazla ortak yönünüz var.
You have more in common than you realize.
Seni suça ortak etmeye çalışacaktır.
He thinks he can manipulate you into helping him.
O önerdi... Aslında modelliği bırakmam için ikimiz ortak karar aldık.
He suggested that actually, we both took a joint decision that I should stop modeling.
Ülkedeki ortak korkuyu yansıtıyorum.
I'm expressing the collective dread of the country.
Ve senin için ortak zaferimizin bir sembolü.
And for you, a symbol of our success together.
Ortak odanın her zaman kalabalık olduğunu söylemiştin bir sürü motorcuya görünmeden kilidi nasıl açacak?
You said the common room is always crowded, how's he supposed to pk a lock without a bunch of bikers seeing him?
Şunu bilin ki ben hiçbir cinayete ortak olmadım, tamam mı?
Look, I just want to say, I was not conspiring to commit murder, all right?
Z ile olan ortak noktaları kağıt üzerinde Jordan Graff'la sınırlı. Ondan önceki on altı yıl ise, Brian Schultz.
The on-the-record overlap with Z is specifically limited to Jordan Graff, and during the 16 years before him,
Ziklon'lar bir mahalleye taşınıp tehdit hâline geldiğinde Tapu Müdürlüğüyle kim ortak oluyor?
And who gets to partner with the L.A. Housing Authority when Zyklon moves into neighborhoods and becomes a menace?
Onu ortak yapacağını söylemiştin.
You said you would make him a partner.
İzin ver, sana bir şey sorayım ortak.
Let me ask you something, partner.
İkisi ortak imza atana kadar seni o kadının yakınında istemiyorum.
Till they both sign off, I don't want you anywhere near that woman.
Ortak bir arkadaşımız öldü.
A mutual friend died.
Hey, ortak nokta.
Hey, common ground.
HBC bizim ortak düşmanımız.
The HBC is our common enemy.
İyi. Ortak velayet mi istiyorsun?
You want to share custody of her?
Elimizde bir şirket içi gücünü kötüye kullanma, bir adet sigorta sahtekarlığı, ve bir zimmetine para geçirme davası 77 00 : 03 : 43,521 - - 00 : 03 : 46,547 Wow. Biliyor musunuz bu üç davanın da ortak noktası nedir?
Got a corporate malfeasance, an insurance fraud, and a financial embezzlement.
Görünüşe göre ikisinin ortak geçmişleri var.
Turns out that they have history.
Tek söylemeye vardığım ortak bir anlaşmamız var.
All I point out is that we have an arrangement.
Albizzi ve Pazzi ortak çıkarlar için birleştiler.
Pazzi and Albizzi were in league together.
Rayna Cruz ortak bir düşman.
Rayna Cruz is a common enemy.
Selam ortak. - Selam hemşire. İzin gününde yapacak başka şey bulamadın mı?
I, uh, wanted to let you know none of this has changed the way I feel about you.
Mantıklısın. Pek çok ortak ilgi alanımız var.
I'm sure he'll be glad to know that you're still here.
Seninle ortak olduğum için suçluyum.
I am guilty by association.
Mekan 2000'e kadar boş kalmış. Sonra Ned Bosham mekanı ortak olarak Fun Society Amusement LTD.
Place remained dormant until 2000, when Ned Bosham bought up the joint under the name
Siz E Corp'la ortak bile değilsiniz.
You ain't even with E Corp.
Ve ortak bir özellikleri de Colby'le aynı odada olmaları.
Oh, and another thing they have in common :
Aralarındaki ortak nokta hepimizin Gideon Goddard'ı sorgulamış olması.
Common thread among them was that we all interviewed Gideon Goddard.
Ortak bir zeminde buluşamadığımıza göre oynayalım.
Since we can't seem to find any common ground... Let's play for it.
Bir ortak lazım ama.
I could use a partner.
El sıkışmamız ortak olmamızı sağladı.
Our handshake negotiated us as partners.
Kesinlikle ortak almayı düşünmeliyiz.
We should seriously consider pooling our money together.
Bunların ortak noktası nedir?
What does that all add up to? Information.
Ortak hesap kullanıyoruz, yani imzam...
It's a joint account, though, so my signature...
Üstüne üstlük ortak hesabımızdan da beni çıkartmış.
You know, he took me off the joint account, Alice.
Ne diyorsun ortak?
So what do you say, partner?
İyi misin ortak?
You okay, partner?
Keçi peynirinden daha beter bir şey varsa onu, içeride şapka takmış bir serseriyle ortak bir masada yemektir.
The only thing worse than goat cheese is eating it at a communal table with some jerk wearing a hat inside.
Başkanlardan postacılara, kodamanlardan öğretmenlere kadar hepimizin ortak noktası olan tek şey!
The one thing we all have in common... presidents to postmen, tycoons to teachers, from sea to shining sea!
Baba, en küçük ortak payda nedir?
Hey, daddy, what's a lowest common denominator?
İki parmakta Rod Bushmill'le ortak olacağımızı söyleyeceksin.
Two fingers, we're partnering with Rod Bushmill.
- Ortak bir düşman.
A common enemy.
Ortaklarımla, senin Hayalet Nehir Üçgeni dediğin yerle ilgili ortak bir menfaatimiz var.
My associates and I have a vested interested in what you call the Ghost River Triangle.
"Benim bu adamla hiçbir ortak noktam yok."
" I got nothing in common with this guy.
kocam emil ve o şimi erkeklerin ortak kurucuları ben çalışabildiğim kadar çalışabiliyordum, fakat onlar tam zamanlı çalışıyorlardı kocanız burda mı çünkü onlan konuşmamız lazım evet fakat şu an üyelik toplantısının tam ortasında essah mı çünkü biz de cinayet soruşturmasının tam ortasındayız
Who's Paul? Um, i-it's my husband. He and Emil co-founded Men Now.