Outer Çeviri İngilizce
2,589 parallel translation
İçsel zekâdan dış sınırlara uzanan korku ve gizemi tecrübe etmek üzeresiniz.
You are about to experience the awe and mystery which reaches from the inner mind to the outer limits.
Ama yinede duvarda sürünen, bir sümüklü böcekten çok farklı bir organizma değil.
And yet, an organism not so different from yonder snail that streaks across the outer wall.
Sınırı geçtik, maden görüş alanımızda!
Crossing outer marker. Mine is in sight.
Dışta koruyucu sütunlar var.
There's an outer row of columns.
Bu zımbırtı, uzaya bir sinyal gönderir.
This guy sends a signal up into outer space.
Uzay boşluğundan gelen istilacılara karşı ilk temasa hazırlar.
Getting ready for our first moment in with invaders from outer space.
Yıldızlara erişen insanoğlu, okyanusun mavi sularına... bakmak için uzayda duraksadı.
The human race reached for the stars and paused to look back... at the ocean's blue waters from outer space.
- Şatonun dış tarafını arayacaklar.
Backto search the outer castle.
Gerçek şu ki yer kabuğunun içi hakkında çok az şey biliyoruz.
The truth is we know very little about what lies before the outer crust.
Üst dış duvarların varlığı tehlikede!
Upper outer wall integrity compromised!
Bebekliğinden beri, bir gün dünyayı uzaydan gelen bir istiladan kurtaracağını biliyordum.
Ever since you were a baby, I knew that someday you would, you know, save the Earth from an invasion from outer space.
Dış yüzeyinde.
but on the outer.
Kürenin iç tarafında değil, dışında yaşıyorsunuz.
You are living not on inner side of the sphere, but on outer.
İkinizde de nadir görülen koyu yeşil gözbebekleri var. Çevreleri de elmas şeklinde ve ela. Buna ilaveten, birbirinin aynı olan dış kulaklar, yani kulak kepçeleri sadece doğrudan kan bağı yoluyla geçer.
You have the same irises, a rare dark green with diamond-shaped hazel flecks together with identical outer ears or pinner, which are only past down through direct blood line, which makes by necessity either brothers, or... in this case, more likely, father and son.
Vücudumun gözleri ya da dışsal benliğimin kulaklarıyla duymuyorum. Uzak yerlerde görmüyorum.
not with the body's eyes, or the ears of the outer person, and not in remote places,
Seni dışarıdaki karanlığa doğru fırlatmak istemiyoruz.
We don't want you cast into the outer darkness.
Ne gibi? Uzaylı robotlar gibi bir şey mi?
What, like- - like one of those robots from outer space?
Dış evrene henüz sızamadılar.
They haven't snuck into outer space.
Size, dış evrendeki ilk Meksikalıyı göstereceğim.
We're going to show you the first Mexican in outer space.
Kasabanın dış kısmındaki ağaçlıktan gelen bir dumanı fark ettim.
I've noticed some kind of smoke looming above the tree line on the outer edge of the village.
Dış dudaklar on santimetre uzunluğundaki oval kısımla kesişir. Buradan beş santimetre uzunluğu ve 2 santimetre eni olan yarım daire şeklinde bir yumru uzanıyor. Alt ucu genişliyor, iki yana ayrılıyor ve altı santim uzunluğu, iki santim genişliği olan iki adet etten taç yaprağı oluşturmak üzere açılıyor.
The outer lips intersect a four-inch-long oval from which extends a semi-cylindrical protuberance one and a half inches long and half an inch thick, the lower extremity of which widens, branches out, and opens to constitute two wrinkled fleshy petals
Bak, altimetre uzay boşluğunda olduğumuzu gösteriyor.
Look, the altimeter says we should be in outer space.
Ama bu adam kirli, kimsesiz tiplerden.
But this guy, he was a dirty doWn-and-outer.
Osoto-gari miydi o?
Was it the major outer reap?
- Osoto-gari mi?
- The major outer reap?
İlerideki kayalarda!
Outer rocks!
Ve kan falan içip uzay boşluğunda sonsuza dek yaşayacağını düşünüyorsun.
And you drink blood and crap, and you think you're gonna live forever in outer space.
Dışarıda, duvarın arkasında bekliyor.
He's waiting outside, beyond the outer wall.
Ormanda bir adam var. 1,5 km kadar güneyimizde dış duvarın orada.
There is a man in the jungle, about a mile south of us, by the outer wall.
30 yıl içinde, İnsanoğlu Dahili Kolonilerini Samanyolu'nun kalbine ve yakın çevresine yerleştirdi.
In 30 years, mankind establishes the Inner Colonies in the heart of the Milky Way, and soon into the outer periphery.
10 yıl içinde, Harici Koloniler, Covenant güçleri tarafından neredeyse tümüyle yok edilmişti.
Within a decade, the Outer Colonies are almost completely annihilated by the power of the Covenant.
Meme ucun için diğer meme ucunun yarısını veya dış dudak derini kullanacağız.
We reconstruct your nipple with half the other nipple or with skin from your outer labia.
Geç kalmış olduğun ve dışarıdaki resmi farketmemiş olduğun gerçeğine istinaden.
Based on the fact that you were late, and you didn't notice the pictures in the outer office.
Kural çok basit üsttekini çıkartacaksın altındakini göstereceksin.
The act itself is quite simple... You strip away the outer layer and reveal what's underneath.
Daha önce de hayaller görüyordu. Uzaydan geldiğini, yıldızları falan gördüğünü söyledi.
He was hallucinating earlier, said you were in outer space, saw stars and everything.
"Uzayda pasta istemiyorum daha fazla dedi komik bir ifadeyle adam!"
He said, with a funny face, no more pasta in Outer Space !
Ama sonra, dış uzaydan büyük bir felaket geldi.
But then came a great cataclysm from outer space.
Cumhuriyetin zaferlerinin kayıplarını aşmasına rağmen Jedi'lar, Ayrılıkçıların Dış Halka'da ilerleyişlerini durduramadılar.
Though Republic victories outnumber their losses, the Jedi have been unable to stop Separatist advances in the Outer Rim.
Dış kapı.
The outer door...
Aramazlardı. Onlar uzaydan geldi.
They're from outer space.
Uzaydan geldi mi diyorsun?
You mean, like, from... From outer space?
Siz bana bu adamın uzaydan düştüğünü mü söylüyorsunuz?
You're telling me That this guy fell from outer space?
Uzaya açılan kapı bu mu?
So, is that the door to outer space?
Ve kapıyı dışarı doğru açıp uzaya çıkıyor.
And then he'd open the outer hatch To go into space.
Evet, ama iç kapıyı kapatmadan dış kapıyı açamazsınız.
Yeah, but you can't open the outer hatch
Film mi sandın bunu?
We're in outer space.
Çok çabaladı, ve işte, kaldırıma çarptı.
Then he fried one too many, and that was it, he hit the outer sidewalk.
Kapıya doğru ilerliyor.
He's heading towards the outer hatch area.
Deniz suyu volkana doldu ve bu suyla erimiş lavları karıştırarak bir dizi inanılmaz şiddetli patlamaya yol açtı. Bu da atmosferin yükseklerine, süper-ısınmış bir gaz ve enkaz yığını fırlattı. Bu sıcak gaz ve lav bulutları yeryüzüne düştükçe adanın dış kenarlarını yuttular.
and that mix of water with molten lava produced a series of incredibly violent eruptions that punched a jet of superheated gas and debris high into the atmosphere. they engulfed the outer edges of the island.
Kafatasının etrafına invazif ensizyon uygulayarak dış epitel tabakayı çıkarmak zorunda kaldım.
I had to make an invasive incision around the periphery of the cranium and peel back the outer epithelial layer.
Tahmin edeyim. Bir grupta söylüyorsun. Dünyanın en iyi grubu.
And let me guess, you sing in a band and it's the greatest band in the world and I am the luckiest dog fucker in outer space because I get to hear it first, right?