Pace Çeviri İngilizce
2,514 parallel translation
Rutin hayatımda değişiklik istiyorum, ya siz?
- Ouch! Ouch! - I fancy a change of pace, don't you?
Cesur gaziler, yürüyebilecek misiniz?
Brave veterans, can you stand the pace?
Hayatımın hızı değişsin istiyorum.
I'm just looking for... a little change of pace.
İşin güzel tarafı, tüm giriş ve çıkışlarda güvenlik kameraları var.
In a refreshing change of pace, they have working surveillance cameras at every entrance and exit.
Sonra ölümcül bir hızla
* Then at a deadly pace *
Biraz hızlanabilir misiniz?
Hey, can you guys pick up the pace?
Biraz hızlanın, millet.
Let's pick up the pace, people.
- Tamam, hadi hızlanalım millet.
- Okay, let's pick up the pace, people.
Biraz hızlanman lazım.
You gotta pick up the pace.
" Eper bir kadın dostlarıyla ritm tutturamıyorsa, muhtemelen yanlış bir enstruman kullanıyordur.
" If a woman does not keep pace with her companions, perhaps it is because she hears a different drummer.
Yatağa uzanırdı ben de odada bir o yana bir bu yana gezerdim.
He used to lie in bed And I'd pace back and forth around the room.
Söyle de elini çabuk tutsun, olur mu?
Yeah, well, tell him to pick up the pace, okay?
Malı alamazsak şayet, bunu yapma olasılığı çok yüksek.
Pretty high unless we pick up the pace.
Tamam, Mikey, biraz hızlansana.
Okay, Mikey, pick up the pace.
Hızlan!
Pick up the pace!
Olaylar hızlı ilerliyor, neredeyse eylem halinde bir suç gibi,... ama sorumlu kimse bulacağımıza eminim.
Events are moving at a pace, almost like a crime in action, but I'm confident we will find whoever's responsible.
Kendine çok yüklenme.
Hmm. Yeah, well, you got to pace yourself.
Eğer başka bir yerde giderseniz güneş sistemi, ah, o zaman içinde Dünya'ya ayak uydurmak için sipariş o güneşin yörüngeleri gibi, sen var sürekli lazım konumunuzu değiştirin.
If you go anywhere else in the solar system, uh, then in order to keep pace with Earth as it orbits the sun, you've got to continually change your position.
Geçtiğimiz gün soruşturmanın ilerleyişiyle ilgili memnuniyetsizliğinizi açıkça belirttiniz.
You made it quite clear the other day you weren't happy with the pace of the investigation.
Kendi başıma büyüdüm fakat sakallarım korkunç derecede yavaş büyüyor.
I mean, I'd grow my own, but my facial hair moves at an alarmingly slow pace.
Yürümek zorundayız.
We have to go at walking pace.
Bayım, tek ayak üzerinde durup normal hızla sıçrayın.
Sir, I'm gonna need you to stand on one foot and hop at a medium pace.
Hızını takip edip, size bildireceğim.
I'll follow his pace and cue you.
Bilgisayar simülasyonlarının gerçeklik seviyesi bununla ayak uydurmasına bağlı.
And the level of realism of computer simulations is bound to keep pace with that.
Hadi ama, eğer yapmazsan kadın ölecek.
Come on, if you don't pick up the pace, this woman will die.
Fakat kainat kendi amansız hızıyla evrimleşmeye devam ettikçe yeni fırsatlar kendilerini bize sunacak tabii bizler kainatın bize verdiği hayatı muhafaza edebilirsek.
But as the universe continues to evolve At its own relentless pace, New opportunities will present themselves to us, If we are able to preserve the life that the cosmos made.
Zamanın farklı yerlerde farklı hızlarda aktığı, etrafımızı küçük solucan deliklerinin çevrelediği ve nihayetinde...
It's a universe where time runs at different pace in different places. Where the most extreme objects imaginable, giant black holes twist and warp both time and space. It's a place where tiny wormholes exist all around us.
Vücudun giderek daha derinlerini incelemeye yönelik indirgemeci yolculuk araştırmacılar hücreyi derinlemesine inceledikçe hız kazanmaya başlamıştı.
The reductionist journey, probing deeper and deeper into the body, now began to gather pace as researchers delved into the cell.
Hızlı yürümeyi kaldıramadı mı?
Couldn't handle the fast pace?
ama higgs görmüyorum.
Fermilab's Tevatron steps up the pace.
Hadi çocuklar, biraz hızlanalım.
Come on, guys, let's pick up the pace a little bit.
Ama bir arkadaş buldu, Charlie Pace.
But found a friend in Charlie Pace.
- Charlie Pace..
- Charlie Pace...
Yavaşlığım için özür dilerim, Grant.
I apologize for my pace, Grant.
Sadece daha hızlı yürüyüp içeri girebilir miyiz lütfen?
Can we just pick up the pace, please, and get inside?
Belki de daha yavaş bir hızda çalışır.
Perhaps operate at a slower pace.
Güzel bir tempoda azalıyorsunuz.
It's reducing at a nice pace.
Artan bir hız sergiliyorlar.
They're setting a blistering pace.
- Hayır. İştahımı saklamalıyım.
No, I should pace meself.
Sağlam adım,... durma, arkana bakma,... telefonu kapatma.
Steady pace, don't stop, don't look back, don't hang up.
Sürücüler yavaş bir şekilde tempo aracını takip etmeye başladı.
The drivers are slowly heading out to follow the pace car.
Bu sadece ısınma turu.
This is just the pace lap.
Evet, sadece ısınma turu.
Just a pace lap.
Burayı artık tek başına idare edemez.
He can't keep this pace up anymore.
Dawkins hızlı adım atıyor.
Dawkins is making a fast pace.
Şimdi, temponu ayarla.
Now, pace yourself.
Çok da hızlı davranma.
Pace yourself.
Elbet sana önem vereceklerdir.
They'll pick up on you at their own pace.
Bu Çin mahallesinden çıkma tedaviye güvenemiyorum pek.
No, don't out-pace me. Grotty!
Kendini ayarla.
Pace yourself.
Pekâlâ, çocuklar, elimizi daha hızlı tutalım.
- All right, guys, pick up the pace.