English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ P ] / Palms

Palms Çeviri İngilizce

899 parallel translation
O dünyayı gökleri, karlı dağları, mavi denizleri güneşi, palmiyeleri görmek istiyorum.
I want to see that world - skies, snowy mountains, blue seas, sunshine, palms.
Ellerinizi uzatın, Avuç içleri yukarıda, lütfen.
Hold your hands out, palms upwards, please.
Avuçlarında yayılan bir sıcaklık.
A general warmth in the palms of your hands.
- Bahse girerim el falı bakıyorsunuz.
I'll bet you read palms.
Aynı zamanda el falına bakarım.
I also read palms.
Palms Oteli, Atlantic City. " Akrabası mı?
Palms Hotel, Atlantic City. " Relative?
Avuçlara bakmaktan çok daha fazlasını yapmışsınız.
You've been doing a lot more than just reading palms.
Botanik bahçeleriyle, caddelerindeki palmiyeleriyle Şeker Tepe'siyle ve aşağı doğru bakınca uçan balıkları görebileceğin limanıyla güzel ve egzotik.
Beautiful, exotic, real with its botanical garden. Its Avenue palms, Sugarloaf fountain, And the harbor where you can look down and see the flying fi
ve bütün vaadlerinden?
And all his palms?
Gerçek palmiyeler ve okyanus!
real palms and ocean and everything!
Avuç içlerimde.
In the palms of my hands.
Bak şu palmiye taşıyanlara.
Look. There. Those people carrying palms.
Avuçlarını benim için doldurur musun?
You gonna grease their palms for me?
El falı gibi bir şey bakıyordu.
She read palms or something.
Violet el falını izinsiz bakıyor olmalı.
Violet must have been reading palms without a licence.
Avuçlarımızın içinde daha önce hayal bile edilmemiş gizler taşıyoruz.
We hold in the palms of our hands secrets that have never been dreamed of.
Heybetli dağlar, beyaz altın rengi sahiller Hindistan cevizi ağaçları, ve kavurucu güneş.
Towering mountains, white gold beaches... coconut palms and hot tropical sun.
Eski Türk kalesi, kuyu, palmiyeler.
The old Turkish fort, the well, the palms.
Gizlemeye gerek yok Bay Sinclair.
Don't tear out your palms, Mr. Sinclair.
"Yaban Palmiyeleri" ni okudun mu?
Have you read "Wild Palms"?
Yeni uyanıyor, avuçlarındaki kumu ovalıyor ve yeni bir "turistler için güzel görünelim" gününe hazırlanıyor, misafirleri tatmin etmek için gereken hizmetleri sunan insanlar olmadan asla gerçekleşemeyecek bir gün.
It is just waking up, rubbing the sand out of its palms, ready for another "let's be pretty for the tourists" day, a day that could never get started without the people who provide the services that are required in order that the visitor is satisfied.
Feribota yaklaştıkça rüzgâr soğur ama avuçların terlemeye başlar.
The wind is cold as you approach the ferry but the palms of your hands start to sweat.
Bu da ne böyle, Coco Palms'da av gecesi mi?
What is this, game night at Coco Palms?
Tropik palmiyelerin ve kumsalların çevrelediği volkanlar...
Volcanoes surrounded by tropical palms and sandy beaches.
Avuçlar yukarı.
Palms up.
Avuçlar aşağı.
Palms down.
Benim de avuçlarım terliyor.
My palms are sweating, too.
Stars'da basket oynarken, topu daha yükseğe atalım diye avuçlarımıza işerdik.
When I used to play ball for the Stars, we would pee on our palms during spring training to toughen them up, you know.
Regal Palms Otel'de günlüğü 50 dolarlık odada kalan Bayan Lucy'yi duymadın mı?
- Oh, Chance. If you'd stayed upstairs, that would not have happened. - Oh, I did.
Derim parçalanmıştı ve avuçlarımda açık yaralar vardı.
The skin had flaked off and my palms were like open sores.
Gemilerini selamlamak için palmiyelerimin yapraklarını sallıyordum.
I waved the fronds of my palms to greet your sails.
Mesela, terk edişler vardır üstelik Juliette Faulkner gibi eroinman olmasa bile bu terk edişler vahşi palmiyeler kadar dramatik kabul edilebilirdi.
For instance, there are leaves and although Juliette is no Faulkner heroine those leaves are as dramatically valid as the wild palms
Bir taş denizinin ortasındaki o yalnızlıkta durmadan fısıldaşan dudaklar duydum ve hep onu hissettim avuçlarımda ve tenimde o temas ihtiyacını.
In that loneliness marooned in a stone sea I heard lips whispering continually and felt all the time in the palms of my hands and in my skin the need of contact.
Beni bitiriyor. Avuçlarım dahi terliyor.
He's wasting me, even my palms get all sweaty.
Ellerini kutuya koy.
Put your palms down on the box. You too.
Size söylemeyi unuttum.
I also read palms.
Onun Gözlerinin şekli, ve ellerinin avuç içi, ve küçük ayaklarının tabanları.
The shape of his eyes, and the palms of his hands, and the soles of his little feet.
Avuç okuyarak bir insanı tanıyabilirim.
I read palms to know the person
- Palmiyeler.
- Palms.
Fakat ne çeşit palmiyeler?
But what kind of palms?
Ellerini şu camın üstüne koy, dokunmatiktir.
Put your hands on that glass, palms down.
- El falı okuyabilir misin?
- Can you read palms?
Salon kuartetleri ve trioları yerine 100 yıldır Manchaster Belediye Binası'nda palmiyelerin yanında çalan kasetçalar geliyor.
A cassette tape recorder is to replace The salon quartets and trios Which have played beside the potted palms of manchester has caused a switch to taped music
Bay Nightlinger'ın avuçlarının pembe olduğunu fark ettiniz mi?
Did ya ever notice how pink Mr. Nightlinger's palms are?
Avuçlarda terleme?
Palms sweating?
Göğe yükselen palmiyelerinde buz salkımları gelişebilir.
And icicles would grow from your upraised palms.
Ellerini sokar, keskin tırnakları avucuna alırsın ve anneyi yaralanmaktan korursun ve...
You just reach in, cup your hands li ke that, bring the palms of your hands to the hooves, sharp as they are, and protect the mare, and....
Belki de hep Afrikayı sevdiğimden, palmiyeleri.
Maybe I've always liked Africa, the palms.
Eline sopayla vuran.
The one that hit you in the palms with the stick.
Falını oku.
Read palms.
Eller duvara. Bacaklarını aç.
Palms up on the wall and spread'em.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]