Partnership Çeviri İngilizce
1,718 parallel translation
Biz buradayken, o kendine uzun vadeli bir hayat arkadaşı buldu.
When she found out we were in a long-term committed life partnership.
Ortaklık nerede?
Where is the partnership that- -?
Ortaklık olacak demiştin.
You said there was gonna be a partnership.
Ortak olsak nasıl olur?
How about a partnership?
- Ortaklığımız buraya kadar.
- Our partnership is over.
Ona bir ortaklık teklif ettim.
I offered him a partnership.
Daha sadece birkaç defa çalıştık.
We've worked in partnership just a couple of times now.
Lump Sum Tahsil Ajansı ile aramızdaki iyi ortaklığı daha iyi bir noktaya getirmeyi planlıyoruz.
And we are certainly looking forward to the good that will come out of this partnership with the Lump Sum Collection Agency.
Çifte teklif, ortaklık ve karın yüzde yirmisini. Ve anlaşma yapılır.
Double this offer, give me a twenty percent partnership in the profits, and you have a deal.
Bu anlaşma gerçekleşirse, bir ortaklığın başlangıcı olabilir.
And if this deal goes well, it could be a start of a partnership.
Ne dersiniz, bir sonraki altı ay için bir sözleşme yazayım da yeni ortaklığımız için el sıkışalım mı?
So, should we start our new partnership together... by my drawing up an agreement for the ne _ six months?
Ama biraz onları bend biz ortaklık koparmaya var.
But when I bend them just a little, we have to sever the partnership.
- Ortaklığımıza önem veriyorsan, yapma.
- Lf you value our partnership, don't do it.
Bozulan bir ortaklık.
A broken partnership.
Ortağa ihtiyacımız olduğunu söyleyelim mesela.
We tell him we want a partnership.
Bu işe çok para yatırdık.
! We have invested a lot of money in this partnership.
Ki bu ortaklık için çok iyi bir temel olur, değil mi?
Which is a good basis for a partnership, no?
Bu yüzden seninle ortak olmak istemedim.
That's why I never got into a partnership with you?
Sen de onunla beraber gidersin. Belki ortaklık da teklif eder.
I'm sure he'll take you with him, maybe even give you that, uh, partnership you're looking for.
Hayatımda en sonunda huzuru buldum. Mesleğime ve ortağıma yeniden bağlandım.
You know what, I have finally made some peace with my life, recommitted myself to the practice, the partnership.
Ortaklıkta önemli olan şey ortağının çizgiyi geçmeyeceğini anlamaktır.
In a partnership, it's important to understand What lines your partner won't cross.
Sanırım bu hakkı kazandın.
I suppose you've earned your place in this partnership.
Ortak arıyorum.
Trying to get partnership.
Ortaklık---sen ve ben?
A partnership- - you and me?
Seninle ortak olmak için sabırsızlanıyorum Philip.
I look forward to our partnership, Philip.
Çünkü bu davaya, ortaklığımıza ve belki de Amerika'ya bağlılığını sorgulamaya başlıyorum.
- Yes, we do. Because I'm beginning to question your dedication To this case, our partnership, and maybe even america.
Eğer bu olmazsa, Ryan ile birlikteliğiniz en azından yayındaki, biter.
If we don't, your partnership with Ryan, at least on air... is over.
Ve Parklar Departmanı'yla olan yeni ortaklığımız konusunda çok heyecanlıyız.
And we are so excited about our new partnership with the Parks Department.
Hiç bir zaman evliliğe sıcak bakmadığını biliyorum ama bilmeye hakkın var diye düşündüm.
I know you were never keen on the whole civil partnership thing but I felt you had the right to know.
Gözlemlediğim kadarıyla alışılmışın dışında olan bu birliktelik senin açından sorunsuz. Şimdilik...
From what I've observed, this unorthodox partnership works well for you.
Ortaklığımızın devamını sağlayan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorlar.
They want to know what makes our partnership work.
Ortaklık.
A partnership.
Bir ortaklık.
A partnership.
Buraya, ortaklık önermek için geldim.
I came to propose a partnership.
Bir evlilik ancak eşit ortaklıkla yürütülebilir. - Dikkatli olun bayım.
A marriage only works as an equal partnership, so look out, mister.
Sarı saçları ve kazağın turuncu tonu harika bir uyum sağlayacak.
Blond hair and citrus tones... always a victorious partnership.
- İkiniz ortaktınız.
We think you two had a little partnership.
Ortaklığınız sizi buraya getirdi.
Some partnership you got going on here.
Peki bu pertnerlikte benim çıkarım ne?
Oh, so what am I getting out of this partnership?
Müşterek olması gerekir.
It's supposed to be a partnership.
Knox-Wagner ortaklığını araştırdım.
I looked into the Knox and Wagner partnership.
Bayan Janak Puri'ye ortaklık teklif edicem.
I am gonna make a partnership with miss janak puri.
Sadece ortaklık olucak.
A partnership is all I am asking for.
Ortaklık karmaşasını çekemem.
I don't want any partnership complications.
Shruti Kakkar ve Bittoo Sharma... söyledim ya ortaklık falan yok, artık peşimden gelmeyi bırak.
Shruti kakkar and bittoo Sharma... I told you, no partnership, now stop following me.
Bittoo, Ortaklığımız bitti.
Bittoo, the partnership is finished.
Ortaklığı bitirmeye kalkarsan seni mahkemeye veririm.
Try and break the partnership, I'll take you to court.
Ortaklığın ile Cehenneme.
To hell with your partnership.
En son Otuz milyonluk bir düğün organize ettik, Bir sorun icat edip ortaklığı bitirdin.
Last time we planned a wedding for 30 million, you created an issue and broke up the partnership.
Ülken için bu kadar özveride... bulunmandan dolayı sana bir anlaşma öneriyorum.
I'm offering you a partnership where you can make some real dough for all the sacrificing you've done for our country.
Okyanusun ilk üç metresinde, atmosferin tamamından daha fazla enerji vardır. Amerika'ya 50 yıl yetecek kadar enerji. Bu enerjiyi havaya pompalayarak okyanuslar devamlı olarak rüzgarı etkiler.
There's more energy in the top 3 metres of the ocean than the whole of the atmosphere - enough to power America for 50 years. the ocean is constantly influencing the wind a principle that is graphically demonstrated each year. the ultimate example of the violent partnership