Places Çeviri İngilizce
15,004 parallel translation
Kostümlerinizi giyin.
Get in costume. Places, places everybody.
Yalnızlık asla kendiliğinden bitmez, özellikle de Seagate gibi yerlerde.
Loneliness never goes away, especially in places like Seagate.
Unutmayın, bu tür yerlerde nasıl başlarsanız öyle bitirirsiniz.
And remember, how you start... is how you end in places like this.
Ama bu tür yerlerde güven, adamı batırır.
But trust in places like this... sets you up for failure.
Yine vurgulamak isterim ki söylentiler teyide muhtaç fakat Alvarez'in yüksek makamlarda dostları olabileceği konuşuluyor.
It's said, and I must stress at this point, these rumors are uncorroborated... that maybe Alvarez has friends in high places.
Aynı anda iki yerde olabiliyoruz.
We can be in two places at once.
Aynı anda iki farklı yerde olabiliriz.
We can be in two places at once.
İki yerde birden olamam.
- Two places at once.
Hayır, sadece bu tarz mekanlarda.
No, just at places like these.
Pazar gecesi bombalanan beş yerden biri de bu İslam Merkezi'ydi.
The Islamic Center was one of five places firebombed Sunday night.
Gitmemiz gereken yerler var.
We got places to get.
Gidebileceğimiz daha kötü yerleri düşündüm.
I can think of worse places to be going.
Bazı yerleri yeniden açmayı kabul ettiler.
They've agreed to re-opening some places.
Civarda yemek yiyebileceğin tonlarca mekan var.
There's like a million lunch places in this neighborhood.
- İlk gösteri için yerlerinize.
Opening act, places.
Her iş adamı insan hayatı için bir bedel belirler.
Every businessman places a value on human life.
Fakat size çok güzel yerler gösterebilirim.
But I could show you a couple really cool places.
Anna'nın bazı yemekleri sindirebilmesine yardım edecek bir ilacı reçeteye yazabilirim. Merkezimiz, Gıda ve İlaç Dairesin'den... bu ilacı yazma izni alan çok nadir yerlerden biri.
Our center is one of the very, very few places that's been granted permission by the FDA to prescribe a drug that can help Anna digest some foods.
Eyalet ve federal uyuşturucu yasaları birbirleriyle uyuşana kadar böyle küçük mekânlar sürekli böyle nakit paralara sahip olacaklar.
Mm-hmm. And until the state and federal drug laws catch up to each other, little places like this are always gonna have a lot of cash lying around.
Bir çoğu şehir içindeki alanlardadır... bu yüzden kendi işe gidiş yolu üzerinde olmalı.
A lot of those are gonna be in urban areas... places that he'd drive by on his normal commute.
Çalıştığınız yerlerin bir listesini tutuyor musunuz, onun e-maillerinin kopyaları, çalışanların kayıtları gibi?
Can you put together a list of the places you've worked, uh, copies of his e-mails, employee records?
Şubeler rezaletti, kirli mutfaklar, uymayan menüler.
Places were a mess, filthy kitchens, inconsistent menus.
Ama onların yerine geçecekleri safımıza çekebiliriz.
But we can be out ahead of who might be taking their places.
Dur biraz, böyle yerleri duymuştum.
Wait, I've heard of places like this.
Bir sürü kişinin kendi evi var, ama evet, çoğumuz.
- Not everyone. A lot of people have their own places, but yeah.
Yani bu yerlerin hepsi...
So, all of these places are...
Şu anda ayrıntıya giremeyeceğim ama sonraki soygunun önümüzdeki iki gün içinde birbirine yirmişer dakika mesafedeki üç yerden birinde gerçekleşeceğinden neredeyse eminim.
I can't go into all the details now but I'm almost certain that the next robbery will take place in the next two days in one of three places all within twenty minutes of each other.
Hem buraya hem de başka yerlere borçlusunuz herhalde.
Both here and other places, I imagine.
Ayrıca mahrem yerlerine iki tane safir soktu.
And also she had two sapphires in her intimate places.
Olağan yerlerde buluşmak zorundayız.
We have to meet in places where we'd meet anyway.
Şehirdeki kadın işçilerin hepsi protestoya katılacakmış ve Bull Ring'e doğru yürüyüşe geçmek için saat 9'da işyerlerinden çıkacaklarmış.
Apparently, all the female factory workers in the city are joining the protest in sympathy and will walk out of their places of work at 9am to march on the Bull Ring.
? Park edecek yerler?
♪ Places to park ♪
Tamam, seri katilin ve cadıların yüzleştiği sahneler için diğer fikirleri de duyalım.
Okay. Let's hear some other ideas on places where the serial killer and the witches could face off.
Bir ajanın kolunu üç yerden kırmış.
Broke an agent's arm in three places.
- Freddie bizi otellerinden birine yerleştirecek.
Freddie's putting us up in one of his places.
Genç çocuklara bakmak için Beyaz Saray'dan daha uygun yerler vardı çünkü.
There were places better suited to caring for a young boy than the White House.
Bir yerlere geleceğim.
I'm going places with my life.
Davet edilmediğin yerlere gitme.
Don't go places you're not invited.
Genç, akıllı, önü açık.
She's young, she's brilliant, she's going places.
- Yüksek mevkilerde dostların olması büyük şans.
It's fortunate to have friends in high places. Aye.
Görünen o ki kader çeşitli yollarla en beklenmedik yerlerde ve bir şekilde bizi yeniden bir araya getirerek oyun oynuyor.
The fates are toying with us now, setting our feet on seemingly divergent paths that still somehow converge in the most unlikely of places.
Şehirde jandarmaların olmadığı yerler var.
No, there are places in the city where the gens d'armes are not present.
Asla elde edemeyeceğin bir şeyleri alma umuduyla karanlık yerlerde yaşaman gerek.
The dark places you must've inhabited in the hopes of getting something that you'll never have.
Sanırım bunun sebebi bu yerin eski olması ve eski yerlerin de ürkütücü bir havası olur.
And, I mean, it's an old place, right? And old places tend to creak a little bit.
Asla girilmemesi gereken yerleri.
All the places you should never, ever go.
Gittiğin yerleri gösterir.
It shows you the places you've been.
Acele etmemiz, gizli yerlere bir şeyler saklamamız kışa hazırlanan sıçanlar gibi olmamızdan.
Our scurrying about, stashing things away in dark places Like fucking rodents preparing for the winter.
Eleanor yönetime hazır hazır hissettiğinde, onu cesaretlendirdim böylece iki tarafında yönetebilecektim, birbirinden ve kraliyetten uzak.
Once Eleanor was ready to assume control, I encouraged it so that I might manage the survival of both places outside the scrutiny of either.
Ardından isimsiz bir ihbar ile cinayetin silahı polisin eski sevgilisinin arabasından çıkıyor.
An anonymous call comes in and places the murder weapon in the car of her ex-boyfriend.
Bilemiyorum, daha önce hiç böyle bir dükkana girmedim.
I don't know, I've never been to one of these places.
Bana göre bu türden bozukluklar çocuklukta yaşanan bazı faktörlerden kaynaklanıyor.
In my view, those distortions originate from a variety of places in childhood.