Portakal Çeviri İngilizce
3,012 parallel translation
Portakal.
Oranges.
Portakal suyunu uzatır mısın?
Can you please pass the orange soda?
Ben yumurtalı ekmek yanında patates kızartması ve duble portakal suyu alayım.
I'll have the French toast, With hash browns and a large orange juice.
Tabii karşısına önce portakal suyu yüklü bir kamyon çıkmazsa.
Unless he runs across a Tropicana truck first.
Bir portakal suyu kamyonuna kondu.
He, um, landed on a Tropicana truck.
Günün sonunda elimden gelen bir şey yok ve onlar orada durmuş Otomatik Portakal'daki * gibi yatıyorlar.
At the end of the day, I got nothing left, and they're just laying there like "Clockwork Orange."
Stanley, kupamdan portakal suyu içti ve içtiği şeyin sıcak kahvesi olmadığını fark etmedi. Sormak zorundayım.
* * * * * and didn't seem to realize that wasn't his hot coffee, so the question has to be asked...
Yemeğin yanında portakal suyu ister misin?
How about a little orange juice with your dinner?
Ona ilk portakal yeme hikâyeni anlat.
Tell him the story about the first time You had an orange.
Markette gitmiştim ve gözüme portakal takıldı.
I was in the market. Something orange caught my eye.
Neden dört litre portakal şurubu götürüyorsn ki Warwick'e?
Why are you taking a four-litre bottle of orangeade to Warwick?
- Herkes sever portakalı.
- Nah, everyone likes orangeade.
Mesela, vodka portakal ya da viski portakal, şarap portakal.
vodka and orangeade, or whisky and orangeade, or wine and orangeade.
Sadece içine portakal şurubu katılabilen içkiler.
That's just the names drinks with orangeade added.
- Parti için portakal şurubu getirdim.
- I've bought orangeade for the party.
Yarım şişe portakal şurubunu mideye indirmek yetenek, zaman ya da bir çaba gerektirmiyor.
It takes no time or effort or skill to down half a bottle of orangeade.
Neil, sigara izmaritleri ve portakal şurubu içmesinden dolayı duygusala bağlarken Tara da başka bir iğrenç şeyi ağzına almak için elinden geleni yapıyordu :
So, while Neil got emotional about drinking orangeade and fag butts, Tara was also doing her best to get something disgusting in her mouth :
Ben 11 yaşımdayken, babamın toplantılarından önce gizlice votka aşırır ve portakal suyuna karıştırırdım.
When I was 11, before my dad had a big meeting, I would sneak vodka into his orange juice.
Öğle yemeğini hep portakal rengi şeylerden hazırladığım için tulumunu lekelemek gibi bir endişen olmaz.
I packed you a lunch of all orange things so you wouldn't have to worry about staining your jumpsuit.
Portakal suyunu bitirdik.
We're out of o.J.
Kullandığı kamyonun yan tarafında büyük gülümseyen bir portakal var.
He drives this truck with this big smiling orange on the side, with arms, like, " hi.
Kolları olan, böyle "selâm, ben portakalım!" der gibi.
I'm an orange.
Kahve, portakal suyu, veya herhangi, başka bir isteğiniz var mı?
You guys good with coffee, oj, anything?
Üç kaynamış yumurta, üç dilim pastırma, üç sosis, üç fasulye, üç kızarmış patates, cips domates, mantar, çikolatalı puding, bir fincan çay, kızarmış ekmek ve tatlı olarak, portakal şekilli çikolatalardan mı?
Three fried eggs, three slices of bacon, three sausages, three beans, three hash browns, chips, tomatoes, mushrooms, black pudding, cup of tea, fried slice, and a Terry's Chocolate Orange for afters?
Portakal suyunuz bitmiş o yüzden fanta kullandım.
You were all out of orange juice, so I used sunny delight.
Şuradaki menüde taze sıkılmış portakal suyunu görünce kendi kendime dedim ki :
I just saw that board of specials, and I thought, you know what sucks?
- Portakal suyu. - £ 8.70.
Orange juice when you're ready.
- Portakal suyu mu demiştin?
Orange juice, you said?
- Taze portakal?
Fresh orange?
Size küçük bir bardak portakal suyu...
Have you been offered a small glass of fresh orange juice
Çince anlamı "Portakal"
Means "orange" if you translate it.
Portakal, Çin'de iyi şansı simgeler.
Orange symbolizes good luck to the Chinese.
Ben de portakal soslu altı parça pirzola istiyorum. Hayır, sekiz olsun.
Ginseng tteokgalbi and salmon chicken 6 pieces, no make that 8 pieces.
Portakal aromalı pirzola. Son olarak da Çan Çiçeği tatlısı.
boneless chicken, steamed king shrimp and orange sherbet.
Her neyse şimdi buradayım leydim ve sana yarım portakal getirdim.
Anyway, I'm here now, Milady, and I have brought to you half an orange.
- Portakal ister misin?
- You want orange?
- Ben portakal suyu alayım.
- I'll have an orange juice.
- Çay ve portakal suyu.
- Tea and an orange juice.
Affedersiniz, çay ve portakal suyunuz.
- Excuse me. Here are your tea and orange juice.
Bu ; portakal, şeker ve şarabın kaynatılmasıyla elde edilen mulled şarap.
It's a vin chaud made by boiling wine together with orange and sugar.
Portakalı bana ver meseleyi kapatalım.
Look, just hand over the orange and we'll let the matter pass.
Şimdi önce portakalı alacağım sonra keyfini çıkartacağım.
Now, I will have the orange... then I will have satisfaction.
Portakalı düşürürseniz, kaybedersiniz!
If you drop the orange, you're out!
Portakal düştü.
We have a drop.
Bak, portakalı geçirirken...
Now, when we're passing the orange next time...
Tamam vodka ve portakal suyuna ne dersin?
Okay, how about a vodka, orange juice?
Bu portakal suyu.
That's orange juice.
Demek ki suikastçimiz Norveç'ten gelen sinirli bir portakal yiyici mi?
So our assassin is, what, a jittery orange-eater from Norway?
Otuz tane portakal.
Thirty oranges.
Titan, yoğun portakal rengi bir atmosferi var.
Titan, with a dense, orange atmosphere.
Su, portakal dilimi.
[businessmen shouting] Water, orange slices.