Possibility Çeviri İngilizce
5,755 parallel translation
John, robotun oradan gelebileceği ihtimalini de düşünmek zorundayız.
We have to consider the possibility that the bot came from over there.
Sadece ihtimali değerlendirmemiz gerekiyordu ve artık ortadan kalktı.
We just needed to explore the possibility, and now it's over.
Olasılıklar dahilinde.
It's within the realm of possibility.
İkiniz arasında oluşabilecek duygusal bir bağdan endişeleniyordum.
I had concerns about the possibility of an emotional bond forming between the two of you.
Pekala en azından mümkün olduğunu inkar edemeyiz.
Well... we at least have to consider the possibility.
Kanserin yayılması hep muhtemeldi zaten.
Metastasis was always a possibility.
Onun bir intihar olmadığı bell. Hatta büyük ihtimalle Lana Brewster'ı öldürmediği olasılıkları çok yüksek.
There's still a possibility that this is not a suicide and an even greater possibility that he did not murder Lana Brewster.
Eğilim olarak seçeceğim kelime "olasılık" olurdu ama evet.
Leaning hard on the word "possibility," but yes.
Yani sence Trent'in Hayalet Katil tarafından öldürülme olasılığı var mı?
So you think there's a possibility that Trent was killed by the Ghost Killer?
Her olasılığa bakamıyor muyuz?
Shouldn't we look at every possibility?
Öyle bir imkân olduğunu düşünüyorsan beni pek iyi tanımıyorsun demektir.
If you think that's even a possibility, you don't know me very well.
Başka bir olasılık da var.
There is another possibility.
Tek istediğim bağışlama ihtimâlini göz ardı etmemen.
All I ask is that you don't take the possibility of forgiveness off the table.
İşte harika bir fırsat.
Look at that possibility there.
Bütün o uçakta ölen kişiler borsanın çöküşü ve ulusal hava ulaşımının bir süreliğine askıya alınma ihtimali...
And corruption - all those people on that plane dying, The stock market crash - and the possibility Of the suspension of the nation's air travel...
- Bu ihtimali de düşünmelisin.
Look, you have to face the possibility.
Araştırdığım olasılıklara göre Aldatılmış bir adam tarafından öldürülmüş olabilir.
I was investigating the possibility that he had been murdered by a man he had cuckolded.
Ama iyi bir araştırmacı birisinin aptal olacağını olasılığını asla unutmaz.
But the good investigator never rules out the possibility that one's quarry is a fool.
Bayanlar ve Baylar, hiçbir şeyin imkansız olmadığıyla yüzleşelim.
And let's face it, ladies and gentlemen, there's always that possibility.
- Bu da bir ihtimal.
- It is a possibility.
Ayrıca dış güçlerin çetrefilli meseleleri ihtimali var.
There's also the possibility of external forces complicating matters.
Tabi, bu da bir olasılık.
Of course, that is a possibility.
Bunları kimin gönderdiğini ve doğruluk ihtimalini araştırıyoruz.
We're looking into who sent them and the possibility that it could be true.
Tek seçeneğimiz bu.
This is the only possibility,
Ama içimizden birinin, erkekler gecesini sinir bozucu bir şekilde son dakikada ekmeye eğilimi olduğundan beri içimizden başka birisinin seni evinden alarak bizi ekme ihtimalini ortadan kaldırmaya karar verdik.
- No! - The other one of us decided to pick you up, negating the possibility of the bail.
En azından gördüklerinin gerçek olma ihtimalini göz önüne almalıydım.
I should have at least considered the possibility that it was real... what you were seeing.
Tek olasılık, Şerif'in aniden kendini kaybetmiş olması.
The only possibility is that Sherif wasn't himself for a moment.
Uzak bir ihtimal.
It is a distinct possibility.
Evet, ama aynı zamanda bir olasılıkla da fidye parasıyla ülkeyi terk etmeyi planlıyordun.
Yeah, but there's also the possibility that you were planning to leave the country with the ransom money.
Onu ilk kez gördüğünde aşkın olasılığa kendini açmış olsaydın belki de hayatın bu kadar şey olmazdı.
If you had been open to the possibility of love when you first saw him, maybe your life wouldn't have turned out so...
Fakat Elaine'e bir mesaj yollamaya çalışıyor idiyse bu, uzaktan bile olsa kulağa bir ihtimal gibi gelen tek şey.
But if he was trying to send a message to Elaine, this is the only thing that even remotely sounded like a possibility.
Bu bir olasılık.
It's a possibility.
Düşünmemiz gereken bir olasılık bu.
A possibility we must consider it is.
Sana kendimi neden savunduğumu bilmiyorum ama şey olma ihtimalini dikkate aldım dediğimde bana inanmalısın.
Look, I do not know why I have to justify myself to you, but believe me when I tell you that I have considered the possibility that...
Canlılar gibi uygarlıklar da doğal afet savaş ve kendi kendilerini yok etme tehlikesi olmadığı takdirde uzun süre yaşayabilir.
But there's another, more troubling possibility- - civilizations, like other living things, may only live so long before perishing due to natural causes, or violence, or self-inflicted wounds.
Bir ihtimal var.
There is... one possibility.
Evrimsel mutasyon olasılığını eleyemeyiz.
We can't rule out the possibility of an evolutionary mutation.
Kardeşler arasında güç nakli ihtimali konusunda çok heyecanlıydın.
You are so excited about the possibility of transferring powers between siblings.
Diğer bir ihtimal :
Another possibility :
Iris Lanzer'ın Nell Solange'i öldürmesi dışındaki ihtimallerin üzerinde duruyoruz.
We're exploring the possibility that someone other than Iris Lanzer killed Nell Solange.
Geçmişte olasılıklı, bazı SHIELD projeleri vardı tehlikeli olabilirdi.
There's the possibility that some past S.H.I.E.L.D. projects could have been compromised.
Bunu düşünmek için çok zamanım oldu, Önceleri İngiltere bir ihtimaldi.
I've had a lot of time to think about that, well before England became a possibility.
Yüksek olasılıkla emniyeti 28 günlük bir soruşturmaya sokmaya can atıyor.
A strong possibility he'll push for a 28 day review
Sakalı da olabilir.
The possibility he has a beard.
İnsan hayatının bu döneminde canlı ve imkanlarla sarılı hissetmeli.
This time in a person's life is supposed to feel fresh and full of possibility.
Benim hedef noktamda daha çok Lawrence Iver var.
We no longer think that Aurelius had anything to do with the attack. I'm currently focusing my efforts on the possibility that Lawrence Iver was the target.
Ah, dediğim gibi, Dick, olasılıkları araştırıyoruz.
Well, like I-I said, Dick, we're exploring the possibility.
Bu da bir ihtimal.
It's a possibility.
Çünkü bu vaka beni onun... yanılması ihtimaliyle yüz yüze getirdi.
Because this case has forced me to confront the possibility that he was wrong.
Ve kutlarım.
And kudos, but for the rest of us, trapped in the realm of possibility...
Kesinlikle mümkün.
That's definitely a possibility.