English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ P ] / Potential

Potential Çeviri İngilizce

6,431 parallel translation
Potansiyelin var.
Listen... You have potential.
Problem şu ki, potansiyel üslerimizden hiç biri donanmamızdan geriye kalanları koruyacak taktiksel avantaja sahip değil.
Problem is, none of the potential bases we know of have the tactical advantage we need to protect what's left of our fleet.
Bir liste dolusu potansiyel üs ve geçiş kodu hazırladım ve birkaç da İmparatorluğun hâlâ kullandığı tutanaklardan hazırladım.
I've assembled a list of potential bases and clearance codes and a few protocols the Imperials still use.
Lyman'ımın potansiyeli var.
My Lyman has potential.
- Hayır, maksimum potansiyelimize ulaştık.
No, most of us have achieved our maximum potential.
Raylı hat, potansiyel olmasından çok, potansiyelimizin bir sembolü. Ve binalarımız hiçbir zaman böyle olamayacak.
Well, the monorail is more symbolic of our potential than it is potential, and none of our buildings will ever be shaped like this.
Paige, bu ekibe ve yaptığımız işlere önem veriyorum ama en çok önem verdiğim şey Ralph'a potansiyeline erişebilmesi için güvenli bir yer sağlamak.
Paige, I care about this team and our work... but what I care about most is giving Ralph a safe place to reach his potential.
Pekala, bu elektrotlar hareketsiz olan nöron zarı gerilimini nötrleştirecek bu da ani bir hücre faaliyeti artışına neden olacak.
Okay, these electrodes will cause your neurons'resting membrane potential to depolarize, which allows for spontaneous cell firing.
Satış potansiyeli en yüksek buydu.
Highest resale potential.
Tüm şu potansiyel müşterilere bak.
Look at all these potential clients.
Yalnızca Suffolk County'de 1.5 milyon potansiyel jüri üyesi bulunduğunu söyleyeceğiz.
Only to say that there are 1.5 million potential jurors in Suffolk County.
Potansiyel bir suçlu olarak adlandırılmaktan mı endişelendiniz?
You were worried you'd be named as a potential suspect?
Sadece ondaki potansiyeli gördüler. Sendekini gördükleri gibi.
They just saw potential in him, and like they'll see it in you.
Potansiyel sorun kaynağı, "PTS".
She's a potential trouble source, pts.
Sende harika bir kırpıcı olma potansiyeli olduğuna inanıyorum.
I believe you have the potential to be a great Clipper.
Yani bir bakımdan geleceğimi temsil etme potansiyeli de var.
So in a sense, uh... It has the potential to represent my future, as well.
Yeni olası müşterimiz Victor Cruz'a merhaba diyin.
Say hello to our potential new client Victor Cruz.
Potansiyel bir katili kovalıyorsunuz.
Look, we get it. You're chasing a potential killer.
Ama tüm potansiyelini kullanmıyorsun.
But you resist your full potential.
Hastayı baş aşağı ameliyat etmenin olası tehlikeleri nelerdir?
what are the potential hazards of operating on a patient in a prone position?
Bu şekilde söylediğim için özür dilerim ama ailelerin istediği bir özellik değil. Bu kadar mı yani?
I mean, sorry to put it that way, but potential parents aren't looking for attitude.
Bütün koruyucu ebeveyn adaylarının psikolojik değerlendirmeden geçmesi gerekir.
Of course, all potential foster parents - have to submit to a psych evaluation. - Okay.
Uyku, ahlâk kurallarımızı tahrip etme potansiyeli taşımaz ama.
Well, sleep doesn't have the potential to be the ruination of our moral code.
Potansiyel yatırımcılarla mı görüşeceksin?
Oh, you're gonna meet potential investors?
Kitabın potansiyel bir ders kitabı olmasını konuşmaya açıklar ama bunu senden dinlemek istiyorlar.
They're open to discussing the book as a potential textbook, but they do want to hear about it from you.
İşte bu yüzden potansiyel yatırımcıları tartışmaya başladığımızda Bayan Johnson ve ben hemen sizin doğru adam olduğunuza karar verdik.
That's why when we began discussing a potential investor, Mrs. Johnson and I immediately agreed that you were the right man for the job.
Potansiyel yatırımcıları tartışmaya başladığımızda Bayan Johnson ve ben hemen sizin doğru adam olduğunuza karar verdik.
We began discussing a potential investor, Mrs. Johnson and I immediately agreed that you were the right man for the job.
Olası romantik ilişkiler kurmak yerine parçalar üzerinde başka şeylere odaklanmanız.
A propensity on both your parts to focus on others as potential romantic attachments.
Buradaki gerçek potansiyel ile ürünlerimizin örtüşeceğini görebiliyorum.
I can see the real potential there for overlap with our products.
Bana ulaştılar. Bir de Solomon'a. Olası iç karışıklığı kontrol etmek için destek istediler.
They reached out to me... and Solomon to help contain any potential civil unrest.
Yani, böyle bir eser için bir avuç potansiyel alıcı var.
I mean, there's only a handful of potential buyers for a piece like that.
Kurtarıcı... Yazar bana onun içindeki potansiyel karanlığı Malefiz'in çocuğuna aktarttı.
The savior... he made me channel her potential for darkness into Maleficent's child.
Onun en karanlık gücünün enerjisi mürekkebi harekete geçirmeli.
The energy of her darkest potential has to charge the ink.
Pamuk ve Beyaz Atlı'nın seni sürdüğünü biliyorsun, Emma'nın potansiyel karanlığını senin içine koymak için.
You know about Snow and Charming getting you banished, putting Emma's potential for darkness into you.
"Tüm güçler potansiyele eşit miktarda disiplin gerektirir."
"Powers Complete requires discipline that equals potential."
İkiniz de en yüksek potansiyelinize ulaşacaksınız.
That you will both reach your greatest potential.
Geçtiği potansiyel yolları belirleyebiliriz.
I should be able to map the potential paths he took.
Mike, Don'un potansiyel yatırımı harcadığını düşünüyor. Ve Don da...
Mike feels that Don puts off potential investment, and Don...
Bence potansiyel yatırımcıların anlaması gerek en önemli nokta sahtekarlık önleme ve dolandırıcılık tespiti hızla artıyor. Ve sigorta sektörü 4 trilyon $'lık bir market.
I think the most important thing for potential investors to understand is that fraud prevention and fraud detection are both improving rapidly, and insurance is a $ 4 trillion industry.
Bizler kahramanlara çekiliriz çünkü biz onları gelişme potansiyelimizin simgesi olarak görürüz.
And we're attracted to heroes because we see them as the embodiment of our undeveloped potential.
Potansiyelimin olduğunu düşünmüştü.
She thought I had potential!
Korkarım, Bay Sherwood'un potansiyelini bir hayli hafife alıyorsunuz, Bay Gilley.
I'm afrai you vastly underestimate Mr. Sherwood's potential, Mr. Gilley.
O ormandayken potansiyelinin yarı yarıya boş olduğunu görmüştüm...
I saw his potential sitting near-empty out there in that jungle...
- Bunun olası sonuçları var...
- That has potential consequences...
Bu da dışarıda yaşını bilmediğimiz elli sekiz potansiyel melez bulunuyor demek.
Which means 58 potential hybrids of unknown age that are out there.
- Tabii ki. Çünkü o zaman kazanma şansın olur.
Because then there's the potential to win.
Yine de bir milyon insana bulaşma riskiyle karşı karşıyayız.
That still leaves us with a potential exposure of a million people.
Olası müvekkil.
Potential client.
Schrader'ın formülü ölenlerin gelirlerine göre hesaplanıyor.
Schrader's formula would've factored in those victims earning potential.
İçindeki bilgiler ile, görevinizde size yardımcı olabilecek akıl hocaları da var burada.
Among the knowledge within it, Certain volumes identify potential mentors To guide you in your missions.
- Girişkenlik potansiyeli olduğunu gösterdi.
He showed initiative, - potential.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]