Programme Çeviri İngilizce
1,649 parallel translation
Onları bir karşılaşma gibi gitmeye programlayacaksın
You are going to programme them to march in like an event
- Hayır, gerçekten, ciddiyim... Şu Ajan Eğitim Programının bir parçasıyım...
- No, really, I am serious... I am part of this Agent Development Programme...
Nanobotları o kumandaya itaat edecek şekilde programladım Eğer...
Programme the nanobots to obey that remote control lf you don't...
Kumandayı programla.
Programme the remote.
Geminon'daki Piramit oyununa yeni katılanlar için Spotlight'a hoş geldiniz. Haftalık söyleşi programımızı Kaprika'da haber yapan kişilere adadık.
For those of you just joining us from the Pyramid game on Geminon... welcome to The Spotlight... our weekly interview programme devoted to people making news on Caprica.
Özel bir praogram idare ediyor
He is running a special programme
Bir kez daha tekrar ediyorum. Kayıp çocuklarla ilgili raporlar...
Time for our usual programme, Missing Children, a programme whose importance is now apparent to all.
Analıyorum, yeni bir program.
I see, the new programme.
Öyle görünüyor ki kocam seninle yeni programı görüşecek.
Looks like my husband is discussing the new programme with you.
Gelecek sezon akşam programlarını idare etmek istiyorum.
Next season, I want to host the evening's programme!
Ben, yeni programın bugünkü toplantısına katıldım.
Well, I was at today's meeting for the new programme.
Onun sabah programlarınının yönetimine atamayı düşünüyorum.
I thought about letting her host the new programme in the morning.
Şimdi, bayanlar ve baylar, bu zor zamanların müziği ve gerçek öykülerine adanmış, Yollardan Gerçek Hikayeler özel bir programla karşınızda Sunucunuz Tommy Dolan.
Now, ladies and gentlemen, we present a special broadcast of True Tales From On The Road, a programme devoted to true tales and music of these hard times reported by our own Tommy Dolan.
Kardeşine bir mesaj iletmek için burada, bu programda pek çok defa bahsettiğimiz adama.
She is here to send a message to her brother, a man we have spoken of many times in this programme.
Peki yeterli seviyeye geldiklerinde neden virüsü programlayıp sonlandırmadılar?
But why didn't they programme the virus to stop replicating... once their population was replenished?
Umarım bu gecenin programından keyif aldınız.
I hope you've enjoyed tonight's programme.
Programı sevdiyseniz kalkıp onun hatırına bir dans edin.
If you have enjoyed the programme, you might like to get up and do a dance in honour of it.
Sonra pek çok sayfa süren uzun bir tv programı izlediler.
Then they watched a very long television programme which took up lots of pages.
Bu akşamın programından ne öğrendik?
So what have we learned from this evening's programme?
Discovery'de bir program görmüştüm.
I saw a programme on Discovery channel.
Ayrıca, davranışım yüzünden, Stajyerlik Programı'nı tehlikeye attığım için de gerçekten üzgünüm.
For any embarrassment i may have caused them. Also, if, by my behaviour, I have in any way... damaged the internship programme
Tanıtım evraklarında Pittsburgh'tan geldiğiniz yazıyor.
THANKS. THE PROGRAMME SAYS YOU'RE FROM PITTSBURGH.
Hatta bir okula dönüş eğitimleri bile var.
YEAH, THEY EVEN GOT A BACK-TO-SCHOOL PROGRAMME.
Artık diyet programım ona endeksli değil.
HE'S NO LONGER PART OF MY WEIGHT LOSS PROGRAMME.
İnsanın zihnini programlamaya çalışıyorlar. Herkes gibi olasın diye.
They try to programme your mind so you're exactly like everyone else.
... haber için yayınımızı kesiyoruz.
-'We're interrupting this programme.
Buna Yıldız Geçidi Programı deniyor.
It's called the Stargate programme.
Geçit sekiz yıl öncesine kadar aktif değildi, bu adam, Dr. Daniel Jackson programa katılana kadar.
The gate remained inactive until eight years ago, when this man, Dr Daniel Jackson, joined the programme.
Adamlarımızdan biri Ruslara kendi programlarını geçici olarak yürütebilecekleri bir bilgiyi yasadışı bir biçimde sattı.
One of our people illegally sold the Russians information which allowed them to temporarily operate their own programme.
Gerçek şu ki, her ne kadar Yıldız Geçidi programının lider ekibi olan..
The fact is, due in no small part to the actions of the Stargate programme's flagship team,
Zira siz ve O'Neill hala Yıldız Geçidi programından sorumlusunuz.
That you and Jack O'Neill are still in charge of the Stargate programme...
Bu raporlar gezegenimizi yıkımın eşiğine getiren.. ... Yıldız Geçidi operasyonlarının ayrıntılarını içermektedir.
These reports detail incidents in which the operation of the Stargate programme has brought this planet to the brink of destruction.
Kumandanız altında, Yıldız Geçidi programı bir krizden ötekine sürüklendi, felaketler kılpayı önlenebildi.
Face it, General. Under your command, the Stargate programme has lurched from one crisis to the next, never averting disaster by anything more than the skin of its teeth.
Program onlara yılda 7 milyar dolara maloluyor.
The programme costs them seven billion dollars a year.
Hiç unutmam programına hep şöyle başlıyor : "Hollywood'dan iyi akşamlar."
I'll never forget she started out her programme by saying,
Küresel Yağış Ölçüm Programının hedefleri nelerdir?
What are the objectives of the Globai Precipitation Measurement programme?
Afrika ülkesi Gine'deki askeri rejimin kimyasal silah programını gizlice devam ettirdiği istihbaratı üzerine Amerikan uçakları bugün Gine'de belli alanları bombaladı.
U.S. planes bombed selected sites in Guinea today, acting on intelligence that the African nation's military regime had secretly resumed its chemical weapons programme.
Paris'te bir kız vardı, programın bir parçası.
There was a girl in Paris, part of the programme.
Programımı kaçıracağım.
Gonnae miss my programme.
Bir son dakika haberi için programımıza ara veriyoruz.
We interrupt this programme for a news flash.
Programı analiz etmeye çalışıyorum.
I'm trying to analyze its programme.
Eğer bir fikir programı yapıyorsan, onu çağırırsın ve fikrini açıklar.
No, that's not how it's done. If you're doing an opinion programme, bring him on and he can express his opinion.
Biz orada dengeli konuklar istiyoruz.
But not on our news programme.
Diğerleri kadar ünlü değilim.
Gotta put the girls in the mistress protection programme.
Programımızda sırada...
Later in the programme...
Uzay programı, buğdayın fiyatı, tamamen sana kalmış.
The space programme. The price of wheat. It's entirely up to you.
Küçükken baban sana, CIA'in çocukları Teşkilat'a hazırlık ve eğitim için geliştirdiği bir programı uygulamıştı.
When you were young, your father subjected you to the CIA's experimental programme to train and prepare children for intelligence work.
Bu program, deneklerinin beyninin yıkanmasını önlemek için bir koruma içeriyordu.
Among other things, that programme contained a fail-safe to protect its subjects from being turned.
Olivia ülkenin en büyük edebi kültür programının başkanı.
Olivia chairs the largest literacy programme in the country.
Öyle bir program olsaydı bu gizli olurdu ve ben bu konuda konuşamazdım.
If there were such a programme, it would be classified... and I wouldn't be able to talk about it.
Amerika'daki favori kentim.
My favourite place in America, where Sex And The City isn't just a programme, it's a promise.