Quicken Çeviri İngilizce
81 parallel translation
Yolculuğa çıkarsa, hastalığının hızlanacağını biliyordum.
I knew the journey would quicken his decline.
? '? '[Drums Quicken]
[Drums Quicken]
Silahı doğru tut ve hızlı yürü.
Carry that rifle properly and quicken the pace.
İsa'yı ölüyken dirilten o ölümlü bedenlerimizde yatan ruhu da alacaktır.
He that raised up Jesus from the dead will also quicken... our mortal bodies by his spirit that dwelleth in us.
Merkez Bankası yeni para politikalarının ayarlamalarını hızlandırdı.
Accordingly to boost economic conditions the federal reserve has quicken the pace of adjustment for its policy.
Hızımı arttıracağım.
I shall quicken my pace.
Bu yüzden kuzenimiz, Sebastian'ın huzur ve rahatlığını bozmak pahasına, yolculuğunu kısa kesebileceğini düşünerek bir mektup yazdı.
So our cousin had to write to Sebastian and disturb him in his peace and contentment that he might quicken his journey.
Bu yıl törenin sonunda, daha önce ilan edildiği gibi, kutsal bir kurban müşterek olarak... kutsal Güneş Tanrımız Nuada'ya... ve meyve bahçelerimizin sevgili tanrıçası Avellenau'ya sunulacaktır ki... onlar yenilenmiş güçle donanıp... ekinlerimizin büyümesini hızlandırsınlar.
This year at the procession's end, as has already been proclaimed, a holy sacrifice will be offered up jointly to Nuada, our most sacred god of the Sun, and to Avellenau, the beloved goddess of our orchards, in order that we may furnish them with renewed power... to quicken the growth of our crops.
Bir gün "kalbi hizla çarptiran seyler" in listesini çikarmak geldi aklina.
One day she got the idea of drawing up a list of'things that quicken the heart.'
Chiba kiyilarindan dönerken Shonagon'un listesini düsündüm onca gösterge içinde, kalbi hizla çarptirmak için yalnizca isim vermek yeterli, yalnizca isim vermek...
He wrote me : coming back through the Chiba coast I thought of Shonagon's list, of all those signs one has only to name to quicken the heart, just name.
herbirimizin kendi "kalbi hizla çarptiran seyler" listesini yazmak için kullanacagi el yazisi... ister listeye önermek için, isterse silmek için.
the handwriting each one of us will use to compose his own list of'things that quicken the heart,'to offer, or to erase.
onun düşüncesi bile kalp atışlarımı hızlandırdı.
And yet the thought of his complicity made my heart quicken.
Müslüman teolog Ahmed Hasim der ki mecnun kimse iyileşmek istemez rüyaları düzensiz nefeslere ve nabzın hızlanmasına yol açar.
The Muslim theologian Ibn Hazm states that the lovesick person does not want to be healed and his dreams cause irregular breathing and quicken the pulse.
Sen süreci hızlandırabilirdin.
You could quicken the pace.
Vay, vay, vay ruha ne kadar da boş şeyler kıpırtı verir.
My, my, my... ... how hell doth quicken the spirit.
Ve seni bir kez daha diriltmemi istiyorsun.
And you want me to quicken you once more.
İnsanlar son evreye geçtiğinde bana gelir.
People come to me when they quicken.
"Rorg, kızgın gözlerini ona çevirdi " ve M'Nea, kalbinin daha hızlı attığını hissetmeye başladı " nerdeyse eli onun hançerine gitti.
" Rorg turned his fierce eye upon her and M'Nea felt her heart begin to quicken even as her hand went to her dagger.
Belki de, şu kalbi, nasıl hızlı çarptırabileceğim konusunda, bazı fikirler edinebilirim.
Maybe it'll give me some ideas about how to make your heart quicken.
Arthur, bu kelimenin..... kalbi bu kadar hızlandırması ne kadar inanılmaz değil mi?
Oh, Arthur... isn't it remarkable how those two little words can quicken the heart?
Acele edelim.
Quicken pace.
Bu yürek bizi güçlendirecek ve kötülükleri durduracağız!
That heart will quicken us to stop the evil spread.
Belki de muhasebe programlarını iyi kullanamadık.
Maybe we didn't know how to use Quicken. Yeah, that could be it.
Adımlarınızı hızlandırın!
Quicken up the pace!
Elele tutuşursak, benden çok uzaklaşamazsın. Bende çok hızlı yürüme hatasını tekrarlamam.
If we hold our hands together and my pace will likely cease to quicken...
Adını ve meblağı yazmayı unutma. böylece ben de deftere işleyebilirim.
And make sure you put the name and the amount in here so that I can put it into Quicken.
Amanda'nın ajandasından ve Jill'in Palm'inden öğrendiklerime bakarsanız, Aynı kuru temizleyiciyi, aynı araba şirketini kullanıyorlarmış, İkisinin de aynı donmuş yoğurt ve çekilmiş Mocha'ya karşı zaafiyetleri varmış.
Based on receipts from Amanda's planner and quicken listings from Jill's treo, they used the same dry cleaner, same car dealership, they both had a weakness for the same frozen yogurt and blended mochas, and in two weeks, Jill was scheduled to teach a university extension class in photography.
Burada kayıt tutuyormuş gibi mi görünüyorum?
Does it look like I keep records in quicken in here?
Hayatın ritmi artacak, modern bir çağa gireceğiz!
The pace of life will quicken, we will join the modern age!
Hızlanın biraz, tamam mı?
Quicken the pace a little bit, huh?
Manastırın kitaplarını Quicken'a girmeye başladı.
Started putting the monastery's books on Quicken.
Solmuş yaprakların... ... yeni bir doğumu hızlandırdıkları gibi
Like withered leaves to quicken a new birth
Tamam, Quicken kullanıyor.
Okay, so he's using Quicken.
Dün akşam Quicken'da yardım ettiğin için teşekkürler.
Thank you for your help with the Quicken last night.
Artık bu aşkın önünde hiçbir engel kalmamıştı.
As their breaths quicken with the excitement of love. Just then.
Ruhumu temizleyip, bana doğru yolu gösterecek...
He quicken my soul, he bringeth me in the path...
Kalbim neden hizlaniyor?
Why does my heart quicken?
Rakip taşlar vezire saldırarak gelişimini tamamlarken siz veziri korumak için zaman kaybedersiniz.
It helps... the enemy pieces to develop... and they can quicken the pace by attacking her.
Üst üste dizilmiş yepyeni ürünleri görünce kalbiniz hızlanıyor mu?
Does your heart quicken when you see new merchandise in neatly stacked piles?
Hadi, içeri. Çabuk!
Quicken Hurry up.
Oh, bu bana şeyi hatırlatıyor- - Quicken'ın yeni versiyonu lazım bana da.
Oh, that reminds me- - I need a new version of Quicken.
Quicken... ya da hiç sormasam daha mı iyi?
Uh, no - Quicken... or should I bother to ask?
O geliri bildirmeme gibi bir seçeneğiniz yok. Tüm verileri Quicken programına girdim ama hiçbir uyarı çıkmadı. Yani her şey doğru olmuş olmalı, haksız mıyım?
When I input everything into the Quicken nothing flashed red, so that's gotta mean it's okay, right?
- Quicken mı?
Quicken.
- Evet. Bu büyüklükteki bir işin kayıtlarını düzenlemek için Quicken'ı mı kullandınız?
You used Quicken to manage books for a business this size.
Benim aklımı istediniz, benden konser biletlerini almamı istediniz. Benim kahrolası hızlı zamanımı, her şeyi dengelemek için kullandınız. Ama para sökülme sırası size geldiğinde...
You wanted my brains, you wanted me to book the gigs, you wanted me to use my fucking Quicken program to balance our checkbook, but when it came time for you to pony up on a song that I wrote, oh, no.
güçlü gibi görünüyor belki bizi buradan alabilir çok iyi bir savaşçıdır ama denizciliği çok daha iyidir ve elleri beyninden çok daha hızlıdır ve onun ağzı ama o eşsiz bir kana sahip
Looks like he is strong maybe he can takes us to the golden sand He is a very good fighter but more brawler then a sailor and his hand is quicken then his mind but slower then his mouth but at last he is from noble blood the same of Goa, if u ask me
- Baiocchi, acele et.
Let's quicken our step.
Döllenmiş yumurtamı kullanırsan, ölümü müteakip 2 – 3 içindeki aynı olgun yumurta olmalı ;
If you use one of my fertilized eggs, it should mature to the same age as when the person died within 2-3 weeks if you use hormones to quicken the rate of cellular division.
Quicken!
Quicken!
Bu sebepten dolayı alternatif bir yol kullanmak suretiyle.. .. hızımı arttıracak.. .. hızımı arttıracak..
That is why I want to quicken the pace with my escort through an alternative path through an alternative path to arrive together with the first ones on the eighth and be able to prepare the troop myself.