Quiet Çeviri İngilizce
30,960 parallel translation
İkiniz de sessiz olun.
Shh, shh! Quiet, you two.
Hadi, sessiz bir yer bulalım.
Let's find some quiet place.
Herkes sessiz olsun.
I need you all to be quiet right now.
Şimdi sus öyle!
So be quiet!
Eski bir söz vardır, "Sakin atlar becerikli biniciler için değildir."
There was an old saying, "Quiet ponies never made for skilled riders."
Hizmetçileri susturmalıyız.
We need to keep the servants quiet.
Kuzey denizi'nde bu sıralar hareket yok.
It is a relatively quiet time on the North Sea.
Her şey yolunda.
All quiet.
Bir günlük de olsa kamptan bahsetmemesi için.
Kept her quiet about camping for about a day.
Sana onu susturmanı söyledim!
I told you to keep her quiet!
O yüzden sessiz kalıp dediklerimi yapmalısın.
So you have to be quiet and do what I say.
Sakin bir yermiş.
It's quiet.
Ben de sustum.
And I kept quiet.
Hayır, sadece sessiz kalmak istedim.
No. I was just quiet.
- Lütfen sessiz olun.
- Please he quiet
İkinizde sessiz olması gerek.
You both need to he quiet.
Güvenilir ve sessiz.
Dependable. Quiet.
Neden bu kadar sessiz?
Why is it so quiet?
Belki bu fırtına öncesi sessizliktir?
Maybe it's the quiet before the crazy?
Ve tam burada dikilip, yeterince sessiz durursanız...
And when you're standing right here, if you're quiet...
Küçük, sessiz, insan yaşamı.
Your small, quiet, human life.
- Haydi, sessiz ol.
Be quiet.
Sessiz ol, Reg.
Quiet, Reg.
Sakin bir hayat süreceğim.
Live a quiet life.
Olursa, onu sakince oturturuz ve yine sizi çağırırız.
Why, sir, if it do, we'll just make her sit quiet till we call for'ee again.
Evet ama siz de tahmin edersiniz ki hastane bu işin mümkün olduğunca sessiz biçimde halledilmesini tercih eder.
Yes, but as you can imagine, the hospital would rather keep this as quiet as possible.
Sessiz ol, Troy.
Be quiet, Troy.
Sabırlı olun ve sessiz kalın.
Sit tight and stay quiet.
Sessiz olacaksın, küstah köpek. Yoksa seni idam ettirip... Gününü göreceksin.
You will be quiet, you insolent cur, or I shall have you horse...
Biz kimseye bunu yapamayız. Bir teklif sadece. Yarışa var mısınız?
[Noah] Listen, I wanna thank you for keeping things quiet the other night.
Herkes bir an için sessiz olabilir mi?
Can everyone be quiet for a moment?
- Hayır, tatlım.
- No, quiet, honey.
Sessiz ol.
Quiet.
Belli ki Taylor olayın duyulmasını istemedi. En azından biz Hudson'ın dürüstlüğünden emin olana kadar.
Yeah, well, obviously Taylor wants to keep it quiet while we determine if Hudson had integrity challenges.
Onu da, Hudson'ı da susturmalıydın.
You had to keep her quiet, and Hudson, too.
Pekâlâ arkadaşlar, sessizce yaklaşıyoruz.
Okay, everyone, maintain a quiet approach.
- Sen bir sus.
You be quiet.
Sakin görünüyor olsa bile her yerde izleyen gözler var.
It may seem quiet but there are eyes watching everywhere.
Senin hakkında kolayca söylenebilecek şeyleri duyurmamak için insanları ikna etmediğimizi mi sanıyorsun?
You don't think we had something to do with influencing people to be quiet and not to say things that could easily be said about you?
Tanıdığımız herkese "Uslu ve sessiz olun" talimatını verdik.
All of the people that we know, we told them, "Behave and be quiet,"
Sessiz bir yer.
It's, um, it... it's quiet.
Sessiz bir akşam yemeğini severim.
I like a quiet supper.
Ve sessizlik istediğimde, konuşçukça konuşuyor.
And when I need a little quiet, he talks and talks and talks.
En azından konuşamazlar.
Mm. They would be so, so quiet.
Blake, şunu susturur musun?
Blake, can you quiet her down?
- Buraya ait değilsin.
Guys, be quiet. You didn't belong up there.
- Blake, sustur şunu!
- Blake, keep her quiet!
- Sessiz.
It's quiet.
- Sessiz ol.
Be quiet!
Sessiz ol!
Be quiet!
Biraz sessiz?
A little quiet?