Quite Çeviri İngilizce
56,411 parallel translation
Görünüşe göre o oldukça yatak odasında saplama olduğunu Ve o üçlü ve orglarla toplanır Ve fourgies.
Apparently he's quite the stud in the bedroom and he's partaken threesomes and orgies and fourgies.
Dün gece neredeyse atıldı. Ancak tamamen kapanamadı.
He almost got laid last night but couldn't quite close.
Çok şey biliyor gibisin.
You seem to know quite a lot.
Ama bu eserde Beethoven'ın etkisi çok net hissediliyor.
But here, Beethoven's influence is quite pronounced.
O koca adam seni epey etkiledi, ha?
Looks like that big guy made quite an impression, huh?
Biraz eksik diyelim.
Not quite whole.
Mae sadece birkaç aydır bizimle ama büyük bir etki yaptı.
Mae's only been with us for a few months, but she has made quite an impression.
Dışarıdaki gözlemcilere, ben oldukça hayatta olacağım.
To all outside observers, I'll be quite alive.
Yatakta henüz tamir etmemeni tercih ederim.
I'd prefer you not repair to bed quite yet.
Size göstereceğim şey için çok heyecanlıyım.
I am quite excited to show you something.
Oldukça acı verici, korkuyorum.
Quite painful, I'm afraid.
Oldukça cana yakındı hatta.
Charming, quite frankly.
Kedi, peri, sevgili, tam tersi.
Scary, hairy, Mother Mary, quite contrary.
Aslında yaptığı çayı severim ama bilmesine gerek yok.
I quite like the way he makes it, but don't tell him that.
Pek sayılmaz.
Not quite yet.
Tamam, kastettiğim bu değildi ama öyle olsun.
Okay, well, that's not quite what I meant by... Okay.
Bayanlar Don Juan olarak Tanır beni genelde
♪ I'm known to the ladies As quite the Don Juan ♪
Ve aslında onun için bir sürü teklif geliyor bana.
And quite frankly, I'm getting lots of offers for her.
- Son iki dakika. - Epey sağlam seyirci var.
- Quite the cheering section.
İyi bir gösteri çıkarıyorlar.
Quite a show.
Yani ben... Onu epey etkilemiş olmalısın.
I mean, you know, you must have made quite an impression on her.
Öyle bir şey ama o kadar fiyakalı değil.
Well, something like that, but not quite so glamorous, I guess.
Uh, burada oldukça bir yer var.
Uh, quite a place you got here.
Bu dünyaya ait değil derken çok haklıydın.
You're quite right, he doesn't belong in this world.
- Pek iyi hatırlamıyorum.
I don't quite recall.
Çok isteniliyorsunuz Bay Delaney, çok isteniliyorsunuz.
You're quite a prize, Mr. Delaney, quite a prize.
Oldukça kısa süren ve pek pahalı olmayan bir işlemdir.
It's a very short process. And quite inexpensive.
- Hem de nasıl.
Quite dead.
Heyecanlı ve mutlu olduklarını düşünüyorum.
I imagine they feel quite excited and elated.
Dougie, seni son gördüğümde epey kiloluydun.
Dougie, last time I saw you, you were quite overweight.
Anlaşılan sabaha kadar iyi eğlenmişsiniz.
Looks like you boys made quite a night of it.
Benim gözlemime göre, halk, seçimleri pek anlamıyor.
Well, I was just observing, sir, that people don't quite understand elections.
Samimiyetle şunu da söyleyeyim, iyi niyetinizi sorgulamıyorum.
And... and, please, let me say quite sincerely that I do not question the goodness of your intent.
Artık bana öyle geliyor ki, insan, hayatının en muhteşem anının umduğu gibi muhteşem olmayabileceğini iliklerinde hissettiğinde ağarıyor saçı.
Now, I think it happens when men start to feel in their bones that the great moments of their lives... might not turn out to be quite as great as they'd always hoped.
Marja'yı anladım ama Nevzad ve Musa Kale'ye neden asker gönderdiğinizi anlamadım.
I know this is Marjah, but I'm still not quite clear as to why you're sending boys to Nawzad and Musa Qala.
Orada neyi kontrol edeceksiniz?
I'm just not quite clear what it is you're trying to control there.
Bu harika bir başarı.
That's quite an accomplishment.
Bay Hinds...
Not quite, Mister Hinds...
Ya da hayatımı dışarıdan görüyorum, bu anı. Ayrıca o kadar mükemmel geliyor ki bana ait değil gibi.
Or like... you know, like, I see this life and this moment, and it's so wonderful, but it doesn't quite belong to me.
Amabella'dan özür dileyebilir misin?
Can you say you're sorry to Amabella? She's hurt quite badly.
Cehennemin alt kısımlarında çok takıldın.
You had quite a tour of duty in the lower levels of hell.
Biliyor musun, eğer bu meyveli yoğurtlar senin yarın kadar bile tatlıysa sağlık sorunu yaşayacağız demektir.
You know, if these frozen yogurts were half as sweet as you, we're in for quite a treat.
Sense bana daima çok iyi davrandın Nathan.
You've always treated me quite well, Nathan.
Çok şey efendim.
Quite a few, my lord.
- Daha değil.
Not quite yet.
Tommy'nin dediğine göre lisede ufak bir amigoymuşsun.
According to tommy, You were quite the little cheerleader in high school.
Oldukça güzel bir gösteri olduğunu duydum.
I hear it's quite a show.
Seni bulduğumuzda yapayalnızdın.
You were quite alone when we found you.
Ama yeterince konuştu.
But she's been quite revealing.
- Tabii.
Quite.
Sorun değil.
That's quite all right.