Racing Çeviri İngilizce
3,035 parallel translation
Tahminimce yarışmanın tehlikesini seviyorsun.
My guess is that you love the danger of racing.
Hesaplarıma göre Art yarış aracında iki dinamit lokumu kullanmıştı.
And according to my math, Art used only two sticks of dynamite on that racing truck.
Üç hasarlı dişlinin sonunda birbirine uyup çalışmaya başlamasını sadece hayal etmekle kalmayıp yarışmalarını.
Like three gears, three damaged gears that are finally meshing, and they're working, they're racing, they're not just dreaming.
... ilk yarışma yerimize vardık.
... To find that we wouldn't just be racing each other.
Noble, temel gereksinimlere göre M600'e soyundu, ve yarışmalardan 5 puanlık emniyet kemerine sahip... bir araba duygusunu veriyor.
Noble has stripped the M600 down to the bare essentials, and it feels like a car that's only a 5-point safety harness away from going racing.
Superleggera girdiğimiz yaklaşık her kalkış yarışını... kazanmıştır.
That Superleggara has won just about every drag-racing competition that we have entered it in.
Tamamen içi boşaltıldı, yarış koltuğu, yarış direksiyon simidi, kafes ve beş noktadan emniyet kemeri var.
Completely gutted the interior, got a racing seat, racing steering wheel, roll cage, and the five-point harness.
Bunu alırsan, hafta sonu yarışına kapı açılıyor.
Once you get this, you're opening the door to weekend racing.
Saatte 80 km hızla sürüyoruz ama yine de, tırmanırken bizimle hala yarışıyor.
'We're driving at 50 miles an hour,'yet it's still racing ahead of us, as it continues to climb.'
Ve herkes bilir ki hızlı olan hedefin av olması daha zordur. Fakat problem şu ki atımızı doğrudan Gerard'ın hedef alanına sürüyoruz.
And while everybody knows that a moving target is harder to hit, here we are, racing right into Gerard's crosshairs.
Bir sigara yaktım, bahis kuponu aldım, keyfim gıcır.
I got a fresh cigar, a fresh racing form - paradise.
Göz bebekleri genişledi, terliyordu ve kalp atışları hızlanmıştı.
Her pupils were dilated, she was sweating, I could hear her pulse racing.
Kalp atışlarını buradan duyabiliyor muydun?
You could hear her pulse racing, from all the way up here?
Tamam belki kalbi arkadaşı öldüğü için hızlı atıyordu.
Okay, well... maybe her pulse was racing because she just found out her friend died.
Arkadaşı öldüğü için kalbinin hızlı attığını söyleyen de sendin.
You're the one who said her pulse was racing because her friend died.
Ne yani benim kalbim de mi hızlı atıyor?
What, my pulse is racing, too?
Kalp atışın hızlanıyor.
Your heart is racing.
Termal değerler çıldırdı.
Thermal readings are racing.
Canım Sarah geçtiğimiz 24 saat, aklım dörtnala koşturuyordu.
My dear Sarah, my mind has been racing over the past 24 hours.
Sadece aklımda çok şey var.
It's just my mind's racing.
Yarış kuponlarımı unutmuşum.
I forgot my racing form. Aw, horse racing.
Ya da tecavüzcü gibi.
Or a rapist. Racing forms.
Yarış kuponlarımı unutmuşum.
I forgot my racing form. Oh, horse racing?
Yarış kuponları, buyurun.
Racing forms, here you go.
3 araç yan yana kalkış yarışını severim.
I love some 3-wide drag racing.
Nitro sistemli yüksek performans yarış motoru.
That's a high-performance racing engine with a full nitris system.
Şimdi emekli ama zamanında araba yarışlarının en iyi sürücüsüydü.
Well, he's retired now, but during his heyday he was the best stock car driver on the racing circuit.
- Nina, derin nefes al.
Nina, deep breaths. Your pulse is racing.
Kalbim hızlanmaya başladı.
My heart started racing.
Kalbim gümlüyordu.
My heart was racing.
Okul yolundayız.
Racing to school.
Skydiving de tehlikeli.
Skydiving is dangerous. Car racing.
İşte ben buna pod yarışı derim.
Now this is pod racing.
* Çarptıracağım kalbini, daracık kot pantolonumla *
♪ I'm-a get your heart racing ♪ ♪ In my skintight jeans ♪
* Çarptıracağım kalbini, daracık kot pantolonumla *
♪ And I'm-a get your heart racing ♪ ♪ In my skintight jeans ♪
O'nun teorileri, ışığın, uzay boşluğunda ilerleyen süper-hızlı bir elektromanyetik dalga olduğunu söylüyordu.
His theories draw on the nature of light... as a super fast electromagnetic wave racing through the emptiness of space. But they revealed nothing about what these waves really are.
Birkaç dakika önce dışarı çıktı. Neden, neler oluyor?
She just went racing out the door a couple of minutes ago.
Hoş, daha önce Jutland'de resmî arabanla hız yaptıktan sonra bir kez pisliğini temizlemiştik.
Though we had already cleaned up his mess once before after he'd been racing around Jutland in your ministerial car.
Evet iyi sayılırım, kalbim küt küt atıyor gerçi ama...
You okay? Oh, yeah, I'm fine. I mean, my heart's racing but, you know...
Kızakla kaymak için hemen dışarıya çıkarsın sonra bulabildiğin en dik yokuşa çıkar kalbin güm güm atmaya başlar, sümüklerin bile donduğu halde terden sırılsıklam olmuşsundur sonra bir bakmışsın Montague Sokağı'ndan aşağı doğru kayıyorsun aynı anda hem gülüyor hem de ağlıyor ve bunun hiç bitmemesini istiyorsun.
You race outside to go sledding and you go to the top of the steepest hill you find. Your heart starts racing, you get sweaty even though all your boogers are frozen. Next thing you know, you are zipping down Montague Street laughing and crying all at the same time and you never want it to end.
Öğretmen, şarkıcı, yazar, beysbol oyuncusu, yarış modeli, vs.
A teacher, singer, writer, baseball player, racing model, and etc.
Yarış modeli mi?
A racing model?
Bu adamlarla yarışmıyorsun.
Not racing these guys.
Kalbi deli gibi atıyordu.
His heart was racing.
Uzun lafın kısası, 1K'da seninle yarışacak ve kazandığında, dondurma hazırlayıcımı geri alacağım.
Long story short, he's racing you in the 1k, and when you win, I'm gonna get my ice cream maker back.
Baban da Yenidoğan Ünitesi ve bu oda arasında mekik dokuyor.
Your dad's racing between me and your baby sister in the nicu.
Galip gelen benim Challengerdi, ben de bir uçağa karşı yarışmak için... Lamborghini Aventador kullanacaktım.
My challenger had won, which meant I got to drive the Lamborghini Aventador racing against a plane.
Yarış dediğin böyle olur!
That's why they call it racing!
Lee Surim o efendiyi ilk gördüğünde kalbinin nasıl attığını hâlâ hissedebiliyorum.
When Lee Seo Rim first saw that Young Master... The feeling of her heart racing is still vivid.
Turuncu yarış arabası şeritleri.
Orange racing stripe.
Aman Allah'ım.
Tears also. Oh, my heart is racing.