Rarely Çeviri İngilizce
2,243 parallel translation
Sihir bu kadar güçlü ama nadirdir
Magic this powerful rarely comes without great cost.
# Her ayva rahat kesilmez
♪ hard artichokes rarely keep ♪
Evet... # Her ayva rahat kesilmez
Ah, yes... ♪ hard artichokes rarely keep ♪
Bu kadın bu olaya kalbini verdi... ve bu çok nadiren olan bir şeydir. Bu yüzden hak ettiği şey menteşe sesi duymak değil.
This woman opened her heart, and that happens so rarely, you could hear the hinges squeak.
Pekala, hakim birlikte olmayan iki insana, çok nadir, bir çocuğun sorumluluğunu verir. Eğer ortada gerçekten uygun bir seçenek yoksa.
Now, a judge would rarely put a child into the custody of two people not together, unless there was really no other viable option.
İkimiz de biliyoruz ki öfke sadece boğuşmayla bitmez.
You and I both know that rage rarely ends in a struggle.
Bu aralar sizi pek göremiyoruz, Bayan Lister.
We rarely see you these days, Miss Lister.
O kapı çok nadir kullanılır ve Rahibelerin bölümünden epey uzaktır.
It's rarely used and far from the sister's quarters.
Daha öncede Cumhuriyetçi tanımıştım.
I rarely meet other Republicans.
Sizi pek dinlemiyorum da.
I rarely listen to you people.
Fırsat buldukça Veronica da bu yarışa katılır... ama ne yazık ki genelde... sonuç tam bir fiyaskodur.
Occasionally, Veronica tried to get her licks in, too. Unfortunately, she took big swings but rarely connected.
Bazen.
Rarely though.
Ve pek azımız buna hazırlıklı yakalanırız.
And yet, rarely are we prepared for it when it happens by.
Tuhaftı, çünkü nadiren ortaya çıkan sevgili Robert'ım birden Jane'e tutuldu.
And, uh, it was weird because my Robert, who rarely comes out, just fell so head-over for her Jane.
Eğer yanılmıyorsam ki çok nadir yanılırım Bayan Kırmızı bu.
If I'm not mistaken, and I rarely am, that's Mistress Red.
Gerçeği söylemek gerekirse onunla yollarımız ayrı
You know, to tell you the truth, our paths rarely crossed
Bu sözü ne kadar nadir kullandığımı bilirsin. Evet.
And you know how very rarely I use that word.
Kız kardeşim ve ben onunla arada sırada konuşurduk.
My sister and I rarely spoke to him.
Hayvanlar için hiç kullanılmayan bir kalıp.
Oh, dear, one So rarely uses that phrase Literally.
Nadiren kondom kullanırım.
I rarely use them.
Hudson tesislerinde nadiren bulunduğunuzu biliyorum.
I know that you rarely stray from the Hudson facility. Well, I've been out there.
Dünya'nın engin bir kudreti vardır ama tarih kitaplarında bundan nadiren bahsedilir.
It has immense power... that's rarely mentioned in our history books.
Benim, çok nadir "doğru" şeyleri yaptığımı da biliyorsun.
Well, you also know that I rarely do the right thing.
İnsanlara nadiren sarıldığım için sarılma süresini tam kestiremiyorum.
Since I rarely hug, I'm relying on your expertise regarding duration.
Anita Weld Roycewood. Bir şey çıkacağını sanmam. Genelde de yanılmam, o yüzden- -
I don't think I'm gonna find anything, and I'm rarely wrong, so...
Dünya'nın engin bir kudreti vardır ama tarih kitaplarında bundan nadiren bahsedilir.
Our planet has immense power and yet that's rarely mentioned in our history books.
Dünya'nın engin bir kudreti vardır ama tarih kitaplarında bundan nadiren bahsedilir.
Whoo! It has immense power... that's rarely mentioned in our history books.
Dünya'nın engin bir kudreti vardır ama tarih kitaplarından bundan nadiren bahsedilir.
It has immense power. that's rarely mentioned in our history books.
Açıkçası hamsterları çok nadiren hissederim.
To be honest, I only feel the hamsters rarely,
O yüzden babamı fazla göremedim.
I only rarely saw my dad.
Birçok kalp ağrısı ve hayal kırıklıkları gördüm çünkü yakarışlar nadiren cevap buldu ve hayaller genellikle hayal olarak kaldı.
I've seen a lot of heartache and disappointment because prayers are rarely answered, and usually, dreams remain dreams.
Nadiren.
Rarely.
Çünkü ağabeyim, devamlı altın madalya alıyor çok ender bronz madalya kazanıyormuş.
Big Brother's gold medal briefly, but she thought about it... and said she wanted a bronze one... because Big Brother says... he always gets a gold, rarely a bronze.
Nadiren.
I rarely do.
Geniş, karmaşık ve saçma sapan, ama bazen çok nadir olarak imkânsız şeyler oluverir, biz onlara mucize deriz, bu benim teorim.
It's vast and complicated and ridiculous, and sometimes, very rarely, impossible things just happen and we call them miracles, and that's the theory.
Pekala, bayanların intihar etmek için nadiren silah tercih etmesine ne dersiniz?
What about the fact that women rarely commit suicide with guns?
Bu nadir görüntülerde, kızılötesi kamera yorgun ısıtıcı arıların görevlerine geri dönmeden önce bal taşıyan arılar tarafından taze bal ile nasıl beslendiğini gösteriyor.
This rarely-seen moment captured in infrared shows how exhausted heater bees are topped up with fresh reserves of honey by refuelling bees before, recharged, they return to their task of providing that warmth.
Kameradan nadiren bakardı çünkü ne çektiğini bilirdi.
He rarely looked through the camera, because he knew what it was getting.
Seni pek fazla dinlemiyorum.
I rarely listen to you.
Bu ne cüret böyle!
Rarely have I never!
Çok nadiren yaptığım bir şeyi size önerebilir miyim?
Factoring Jeffrey out of the conversation for a minute, may I propose something that I rarely do in life myself?
- Bilmiyorum William ama benim alanımda kadınların önüne ne kadar ender fırsat çıktığını bilirsin.
I'm not sure, William, but you know how rarely opportunities come along for a woman in my field. I can't ignore them on the off-chance that...
İyi hissettirir mi bilmem ama nadiren dinliyoruz seni zaten.
If it'll make you feel better, we rarely listen.
Hayat seyrek olarak planlarımızı başarılı yapıyor.
Life rarely turns out the way that we plan.
" Hayat seyrek olarak planlarımızı başarılı yapabilir.
" Life rarely turns out the way that we plan.
Chuck'ın değiştiğini bildiğimden değil, çünkü arıtk onunla çok az bir bağlantım var.
Not that I know if Chuck has, since I rarely associate with him anymore.
Hector, işi hakkındaki detayları benimle nadiren paylaşırdı.
Hector rarely shared the details of his work with me.
"Yaya olarak yapılan kovalamacalar, nadiren uzun sürer."
Foot chases rarely last long.
Bu tarz park alanlarında çok fazla polis veya güvenlik olmaz.
A private lot like this is rarely patrolled by police or parking control.
Nadiren, o da uzun bir süreçten sonra.
Rarely and only after a lengthy process.
Ama her geceyi de yalnız geçiremezsin. Bu nedenle bazı zamanlar... Gizli gizli...
But you can't be alone every night, and there... there were times when I let myself... but it was always in secret, and it was rarely with the same person, so it could never be anything real.