Rays Çeviri İngilizce
2,136 parallel translation
Bunu ışığın karanlık maddeden geçerken... maruz kaldığı bozulmayı ölçerek yapabiliyoruz.
And that's because we can measure the distortion... ofthe light rays passing through the dark matter.
Uzak gezegenlerde hayat belki böcek gözlü mikroplar ya da mantava tozu gibi bilim kurgusal galaktik deniz canavarlarından oluşuyor olabilir.
On far-off planets, life may be as far out as buggy-eyed microbes... or sci-fi sea monsters like galactic manta rays.
Galaktik kozmik ışınlar olarak bilinen bu ışınlar çok uzaklarda patlayan yıldızlardan ve kara deliklerden geliyorlar.
Known as galactic cosmic rays... they hail from the distant alien worlds... of exploding stars and black holes.
Galaktik kozmik ışınlar parçacıklardan oluşurlar ve bu parçacıklar ışık hızına yakın hareket ediyorlar.
Galactic cosmic rays are particles that are traveling at speeds... very close to the speed of light.
Ağır demir parçacıklara nadir olarak rastlansa da uzay aracının koruma alanının dışındaysanız binlerce galaktik kozmik ışın parçacığı vücudunuzu delip geçebilir.
Although heavy iron particles are rare... outside of the protection of a spacecraft... such as when an astronaut performs a spacewalk... thousands of galactic cosmic rays... do penetrate the body every second.
Galaktik kozmik ışınlar ve güneş parçacıkları uzay yolculuklarına yer yüzündeki insanların 6 ayda alabileceği miktarda radyasyonla saldırıyorlar.
Every 24 hours, the galactic cosmic rays and solar particles... attack a space traveler with as much radiation... as a surface dweller on Earth receives in six months.
Bunu göğsüme koyacağım ve güneş ışıklarını alacağım..
I'll put this on my chest and get the sun's rays...
- Haydi filmlerine bir bakalım.
- Let's take a look at your X-rays.
Filmlerin.
Your X-rays.
Sen ve ailenin küçük güneş ışınları ve ötenazi gibi buraya yeni geldiğini göz önüne alırsak.
Considering you and your family just got here like little rays of sunshine and euthanasia.
Normal rontgen isinlari onu göremiyor.
Normal X-rays don't show it.
Martin Simula'nın röntgenleri.
X - rays for Martin Sinula.
Röntgenleri, defalarca dövüldüğünü gösteriyor.
His x-rays show he's been beaten.
Röntgen filmlerinde anormal lenf nodu görünmüyor.
The x-rays don't show any other abnormal nodes.
Antibiyotikleri ziyan ediyorsun, röntgen -
You've wasted antibiotics, x-rays...
Nasıl güneş ışınları güneşe aitse ben de Rama'ya aitim.
I belong to Rama as the rays belong to the Sun.
Bazen bahar zamanı, güneşin sıcaklığı ilk vurmaya başladığı anlarda birkaç kardelen görüverirsiniz.
Some days in spring, fell... snow and the first rays heat of the sun since...
Işık.
Rays.
Röntgen makinesi, tam olarak ne olduğunu görmemizi sağlıyor.
Moving X-rays enable us to see exactly whats happening.
Ancak, yaklaşık 17 saattir azgın maviliğin hırçın sularında, bir başıma vatozlarla, köpekbalıklarıyla karetta karetta kaplumbağalarıyla mücadele edip bu kıyıya çıkabildim!
But I have struggled for 1 7 hours all alone in the raging blue waters with rays, sharks and caretta carettas to make it here!
X-Tonik ışınlarla, ham galvanik radyasyonla.
Extonic rays, raw galvanic radiation.
X-ışınlarına ve kurbanın iskelet kalıntılarına baktığında, ilk ne hissettin.
Tell me the first thing that occurs to you when you look at the x-rays and skeletal remains of the victim.
Burada röntgen çektirdiğinize emin misiniz?
You're sure you had the X-rays taken here?
Röntgenleri almaya gelmiştim.
I came to pick up the X-rays.
Öylece oturup birilerinin fantastik bir bedava enerji kaynağı ya da Güneşin ışınlarını yansıtıp Dünyayı bir ölçüde serinletecek bir ayna yapmasını beklemek bir işe yaramıyor.
It's no good sitting around hoping that someone's going to invent some fantastical new source of free energy or a solar mirror which is going to reflect enough of the sun's rays to keep us tolerably cool.
Dev vatozlar, geride kalan planktonları temizlemek için görkemli kanatlarıyla suyu süpürüyorlar. Bu hareketlilik balıkların kralını da bölgeye çekiyor.
Giant rays sweep in on graceful wings to hoover up the remaining plankton, which also attracts the king of fish.
Yani, burada, oteli yapmak istediğiniz yerde her yer x ve gamma ışınlarıyla dolu.
I mean, here, where you want to put your hotel, there's everything from x-rays all the way up through gamma.
Metasomatik ışınlarla.
Metasomatic rays.
Tabii, biz de seçmenleri zararlı UV ışınlarından koruyoruz. Kararsızlık gözlerini kör etmez böylece.
We're just trying to protect voters from harmful UV rays so they won't be blinded by indecision.
Kanseri tedavi etmek için kullanılan röntgen ışınları gibi.
It's... like using x-rays to treat cancer.
Peki, bu harikaydı. Kristal kurukafaların görünmez ışınlar gönderme zırvası hariç.
'Well, that was great...'apart from the crystal skull sending out its invisible rays of bullshit.
İyileşmeye çalışıyorum, Sarah. Güneşin gençleştirici ışınlarına ihtiyacım var.
I'm convalescing, sarah.I need the sun's rejuvenating rays.
- Röntgenler, senin için, Clark. - Sağol.
- X rays for you, Clark.
Brennan video bağlantısı kurarak bize, cinayet mahalli fotoğraflarını ve röntgenleri...
Brennan'll use the video link and the Web to send us crime scene photos and X-rays,
Kanunen, kalıntılar burada kalmak zorunda ama tüm röntgenleri bilgisayara yükledik.
Legally, the remains have to stay here, but we've uploaded all of the X-rays.
Röntgenler, gelmeye başladı.
The X rays are starting to arrive.
Şu ana kadarki tüm röntgenler, tüm veriler.
It's got all the x-rays so far, all the data.
Tek ilgilendiğim "eski", sadece röntgenler.
Well, the only "ex" I care about are x-rays.
Sigorta şirketine bir seri katil tarafından kaçırıldığımı söyledim, bana bedava diş röntgeni verdiler.
I told my hmo I got abducted By a serial killer, So they gave me Free dental x-rays.
Röntgenlerini çektiniz mi?
Have you taken X-rays yet?
San Jose'ye gidecek Blu-ray ve iPod'lar var.
Got Blu-rays and iPods heading down to San Jose.
X - ray herhangi bir sorun tespit etmedi onu, herhalde bugun taburcu ederiz.
Well, the X-rays indicate there was no concussion, so I think we're gonna release him today.
Röntgenlerine bir bakmalıyım çünkü sanırım bacağın kırılmış.
I have to check your X-rays, I think your leg is broken.
Şu laboratuar testlerini yapacak ve röntgenleri çekecek biri lâzım.
I need someone to run these labs and pull these X-rays, please.
Taramalar ve röntgen filmleri yetersiz.
Scans and X-rays vary widely.
Güneşin doğmasıyla beraber,
By the shining rays of dawn
Radyoaktif gama ışınları saçan makinenin yanından sadece 2 metre uzaklıkta olup, vücudumuzun korunaksız bölgesinin sadece testislerimiz olması seni rahatsız etmiyor mu?
Doesn't it bother you Ron that we're lying 6 feet away from the machine blasting radioactive gamma rays at us and the only part of our bodies not protected is our balls?
Bu pus ya da haloklin, ışığın berrak taze su ve daha yoğun olan tuzlu suyun farklı yoğunluklarından geçerken kırılması sonucunda oluşuyor.
This haze, or halocline, is caused by light rays diffracting as they pass through the different densities of clearer fresh water and denser salt water.
Güneş'in ultraviyole ışınlarına karşı savunmasızız.
Nothing to protect us against the Sun's ultraviolet rays.
Morötesi ışınlar muhabbet kuşunun tüylerinin belli kısımlarına çarparak parlak bir ışık olarak yansıyor.
When UV rays hit some parts of the budgie's plumage, they give off a reflective glow.
- Röntgenlerde ne buldun?
What do you glean from the x-rays?