Rhett Çeviri İngilizce
247 parallel translation
Adı Rhett Butler, Charleston'lı.
That's Rhett Butler. He's from Charleston.
West Point'ten kovulduğunuzu duydum Bay Rhett Butler ve Charleston'dakiler de sizinle görüşmek istemiyormuş!
I hear you were turned out of West Point, Mr. Rhett Butler. And you aren't received in any family in Charleston.
Rhett Butler gibi birinden de ancak bu beklenir.
That's what you can expect from somebody like Rhett Butler.
Bu kişi Charleston'lı dostumuzdan başkası değil Yüzbaşı Rhett Butler!
None other than our friend from Charleston... Captain Rhett Butler!
Rhett Butler'a inanıyorum. O, inandığım tek davadır.
Rhett Butler is the only cause I know.
Ah Rhett, bu harika, harika!
Oh, Rhett, it's lovely, lovely!
Ah, Rhett.
- Oh, Rhett.
Rhett, ben hallederim.
Oh, Rhett! Let me do it.
Ama Rhett, bunu takmaya nasıl cesaret ederim bilmiyorum.
But, Rhett, I don't know how I'd dare wear it!
Sen kendini beğenmiş, kötü kalpli bir serserisin Rhett Butler!
You're a conceited, black-hearted varmint!
Öyle mi Rhett?
Really, Rhett? Why?
Rhett, Ashley'de orada mı?
- Oh, Rhett. Is Ashley in it?
Rhett söyle bana tam olarak nerede?
- But tell me, where is it?
Ama Rhett, çok fazla ölen var.
There are so many others.
Tarleton'ların oğulları Rhett, hem de ikisi birden.
- The Tarleton boys, both of them.
Ve Rhett Butler'ın arabasına biniyor!
And she's driving away in Rhett Butler's carriage!
Rhett!
Oh, Rhett.
Senden nefret ediyorum Rhett Butler, senden ölene kadar nefret edeceğim!
I hate and despise you, Rhett Butler. I'll hate and despise you till I die!
- Sen misin Rhett?
- Is that you, Rhett?
- Rhett, geleceğini biliyordum.
I knew you'd come.
Orduya katılmadığına çok memnunum Rhett.
I'm so glad you aren't with the army. You can be proud.
Başarabileceğimize eminim, Rhett.
I know we can get through, Rhett.
Ne? Nereye gidiyorsun Rhett?
Rhett, where are you going?
Rhett, şaka yapıyor olmalısın!
- You must be joking!
Rhett, bunu bana nasıl yaparsın neden herşey bittikten ve sana bu kadar ihtiyacım varken gidiyorsun?
How could you do this to me? And why should you go now that it's all over, and I need you? - Why?
Rhett lütfen gitme.
Rhett, please don't go!
Rhett, hapiste olduğunu öğrenince çok üzüldüm.
I was so distressed when I heard you were in jail.
- Rhett!
- Oh, Rhett.
Benim gibi bir köylü kızıyla alay etme lütfen Rhett.
How you do run on, teasing a country girl like me.
Buraya kendim hakkında konuşmaya gelmedim Rhett.
I didn't come to talk silliness about me.
Kendimi düşünüyorum da, istediğim herşeye kavuştum hiç derdim yok, ama sen bu korkunç hapishanedesin üstelik insan hapishanesi bile değil, at hapishanesi!
When I think of myself with anything I could possibly hope for... not a care in the world, and you here in this horrid jail. And not even a human jail, Rhett, a horse jail!
Ne mümkün mü Rhett?
Can what be possible, Rhett?
Evet, Rhett.
I have, Rhett.
Ve senin milyonların var Rhett.
And you've got millions.
Rhett. Ne olurdu bana parayı verseydin?
Oh, Rhett, won't you please give me the money?
Seninle miydi Rhett?
With you, Rhett?
Şey, Rhett, hiç bilmiyordum.
Well, Rhett, I had no idea.
Rhett çok korkuyorum.
Oh, Rhett, I'm so afraid.
Rhett, hayatımda ilk kez, yaptığım birşeyden dolayı üzgün olmayı öğreniyorum.
Rhett, for the first time... I'm finding out what it is to be sorry for something I've done.
Sen bir aptalsın, Rhett Butler. Daima bir başka erkeği seveceğimi bildiğin halde.
You're a fool, Rhett Butler... when you know I shall always love another man.
Rhett, yapma, bayılacağım.
Don't. I shall faint.
Biliyorsun ki Rhett, paranın payı var.
Well, you know, Rhett, money does help.
Pırlanta bir yüzük lütfen. Kocaman olsun, Rhett.
A diamond ring, and do buy a great big one.
Rhett, ne kadar da güzel, ama ama bunu kimseye söyleme, tamam mı Rhett?
How wonderful... but you won't tell anybody, will you?
Rhett, hoşça kal öpücüğü vermeyecek misin?
Won't you kiss me goodbye?
Rhett Butler.
How sweet.
Rhett!
Rhett.
- Rhett!
- Rhett!
Eğer beni hâlâ seviyorsan Rhett...
If you still love me...
O, Bayan Kennedy'nin kocası olsaydı Rhett ne derse desin, parmağımı oynatmazdım.
I wouldn't have lifted a finger, no matter what Rhett said.
Bu Rhett!
It's Rhett.