English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ R ] / Ridiculous

Ridiculous Çeviri İngilizce

15,340 parallel translation
Bence sadece saçma bir şey.
I just think it's kind of ridiculous.
Gülünç olmaya başladı.
It's getting ridiculous.
Hadi ama, Jon, bu... bu... bu çok gülünç.
Come on, Jon, that... that's... that's ridiculous.
Avukatlık bürosunda edilecek en son laf budur.
What a ridiculous thing to be saying at a law firm!
Yapmayacağım. Öncelikle bu saçmalık.
It's ridiculous, first of all.
İkinci olarak ; çok saçma adamsın.
Second, you're ridiculous.
Bence sen daha saçmasın.
Guess what? I think you're more ridiculous.
Saçma bir madde yığını olabilir.
It would be a ridiculous amount of material.
Komik olma.
Oh, don't be ridiculous. This one's for you.
- Bu çok saçma.
- That's ridiculous.
Saçmalıyorsun. İşte...
That's ridiculous.
Tabii ki öyle düşünmüyorum, saçmalama.
Course not, don't be ridiculous.
Saçmalama, bu sen bile değilsin.
Don't be ridiculous, it's not even you...
Saçmalık bu!
That's ridiculous.
Koca koca adamların giydiği kıyafete bakın, komik yani!
Grown men dressed like that, it's ridiculous.
Bu çok saçma.
That's ridiculous.
Bu düpedüz saçmalık.
That is patently ridiculous.
Katil o olsa arabayı bırakmak için en olmayacak yer.
A ridiculous place to leave it if he was the killer.
Şerife göreyse, iddialar gülünç.
The sheriff says the conspiracy theories are ridiculous.
Yeter artık!
This is ridiculous.
Evet, saçmalık işte.
Yeah, it's just ridiculous.
Saçmalama.
Don't be ridiculous.
- Çok saçma.
- That's ridiculous!
Bu çok saçma.
This is ridiculous!
- Çok saçma olduğunu söyledim.
- I already told you it's ridiculous!
Bu şey, çok saçma, adamım.
This shit is ridiculous, man.
Bu kıyafetlerle komik göründüğünü de söylediler mi?
Did they also tell you you look ridiculous in that gear?
Madalyaların saçmalık olduğunu biliyorum.
I know the medals are ridiculous.
Çok saçma değil mi?
Is that so ridiculous?
Vakit öldürüyoruz.
It's ridiculous.
Saçma olma.
Don't be ridiculous.
Bridget'in çantasındaki o saçma çevre dostu yunuslu şeyler.
Those ridiculous dolphin friendly things from the bottom of Bridget's bag.
Hayır, saçmalamayı kes.
- No, don't be ridiculous.
Gülünç durumdayız.
We look ridiculous.
Şimdi düşünüyorum da herhangi birinin beni kıskanması ne saçma olurdu.
Now that seems ridiculous, anyone... Anyone being jealous of me.
Ve bu çok saçma.
And you're ridiculous.
Anlamsızız.
We're ridiculous.
Saçmalık.
Ridiculous.
Tamam, gülünç görünüyorsun.
Okay, you look ridiculous.
- Saçmalıyorsun!
- You're ridiculous!
Seni gülünç gösteriyor ve hiçbir zaman düzeltemezsin.
It makes you look ridiculous, and you'll never be able to fix it.
Başkan, " Bu çok saçma.
The President said, " That's ridiculous.
Çok saçmaydı.
It was ridiculous.
Bu beceriksiz aptal üzerime şu saçma kamerayı yerleştirmeye çalıştı.
This clumsy fool tried to plant that ridiculous camera on me.
Bu uyduruk haberi dün gece Star'da okudum ve dünyanın en saçma şeyi.
I read this cockamamie story in the Star last night, it's the most ridiculous thing.
Saçma sapan ufacık, dapdar ama tarz kıyafetler giymeye çalışıyorum.
Wearing stupid... ridiculous small, small, small, stylish, stupid, ridiculous clothing!
Beni burada bu kadar uzun süre bekletmeniz tam bir saçmalık.
It's ridiculous how long you made me wait.
Bu çok saçma.
This is ridiculous.
Çok salak hissediyorum.
[Groaning, growling] Feel ridiculous.
Saçmalık bu.
That's ridiculous.
- Bu çok saçma.
That's ridiculous.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]