Rumbling Çeviri İngilizce
415 parallel translation
Ve fırtınanın gürültüsünü. Zenginler sımsıcak odalarda, neşe içinde dans ederken.
"and the rumbling of a storm, while the rich dance with pleasure..."
O yaşlı bayanın karnı gurulduyor.
Poor old lady's stomach is rumbling.
Dün gece yemek yemedim, karnım gurulduyordu.
I didn't eat last night, my stomach was rumbling
Miden guruldarken, aklın nasıl çalışabilir?
When your stomach's rumbling, how can your mind work?
Mide gurultusu senin tek duyduğun ses.
The rumbling is the only sound you hear.
- Keşke ne yapacağını bilseydik!
- If only we knew what he was up to! [RUMBLING]
( UÇAK MOTORU GÜRLÜYOR )
[PLANE engine rumbling]
( GÖK GÜRÜLDÜYOR )
( THUNDER RUMBLING )
( GÖK GÜRÜLTÜSÜ )
( THUNDER RUMBLING )
Hayır! Ne olur tekrar olmasın.
- ( rumbling ) - ( woman ) No!
Bir şeyin gürlediğini duyuyorum.
I can hear something rumbling.
Bu gürültü nedir?
- ( Engine rumbling above ) - What's that noise?
Bu bir gürültü.
It's a rumbling.
Tanrıların çok yediklerini ve karınlarının guruldadığını sanarlar.
They assume the gods have eaten too much and their tummies are rumbling.
Görüşürüz.
[engine rumbling] See you.
İçim gurulduyor.
My insides are rumbling.
Benimle konuşun!
- Talk to me! - [Thunder Rumbling]
Ben?
[Thunder Rumbling] Ben?
Bu guruldama gürültü.
That rumbling noise.
Midemiz bomboş, Royal Nehrine doğru yola koyulduk.
With our stomachs rumbling, we pressed on toward the Royal River.
Gycinda... Eğer bundan sonra seni bir daha göremeyeceksem, Bilmeni istiyorum ki bana verdiğin şans ve arkadaşlık için sana minnettarım.
gycinda... if i should not see you again after this, i just want you to know that i'm grateful for the chance you gave me and for your friendship and for... ( thunder rumbling ) what's that?
[Motor gümbürder]
[Engine rumbling]
[Motor gürler]
[Engine rumbling]
[Gürleme, patlama]
[Rumbling, explosions]
[Motor gürülder]
[Engine rumbling]
[motor gürülder]
[Engine rumbling]
Bağırsaklarımda bu gurultular... ve korkunç bir göğüs ağrım var.
I have this rumbling in my gut... and these terrible chest pains.
Evet ama sakın ola Şükran Günü eve boş mideyle geleyim demeyin. Çünkü bugünden sonra anneniz fırınını askısına kaldırıyor.
Yeah, well, just don't bring your rumbling little stomachs around come Thanksgiving because after today Mommy has hung up her oven.
Harlem'de hep kırmızı ışığa yakalanırız.
[Rumbling] We always get a red light in Harlem.
Her an şu kapıdan şişko bir polis girecek diye korkuyorum.
I'm afraid some big fat cop's gonna come rumbling through this door any minute.
Metro ayaklarının altında gürüldüyor.
Subway rumbling beneath your feet.
zar... zararsız...
HAR-HARMLESS. [Rumbling Continues]
Storm, elementlerin hakimi, sana çocuğu bırakmanı emrediyor!
Please? ( THUNDER RUMBLING ) Storm, Mistress of the Elements, commands you to release that child!
- ama öodü, evi bana sattıktan kısa bir süre sonra.
- but he died soon after he sold it to me. - [Thunder Rumbling]
[Şimşek gürültüsü]
[Thunder Rumbling]
Kızı Mariel'in evlenmesine çok sevinmişti ve Sydney'deki düğüne katılmak hayatındaki en önemli olaylardan biriydi.
She was very happy about her daughter Mariel's marriage, and attending the wedding in Sydney was one of the highlights of her life. [Thunder Rumbling]
Beni de çeksene içeri!
( RUMBLING )
Umarım karnımın gurultusundan esprilerimi duyabilirsiniz.
I hope you can hear my jokes over the rumbling in my stomach.
X-Men.
( RUMBLING )
"Bihter" ölçeğine göre 7.5!
- The earth is rumbling! Seven-point-five on the Prickter scale!
Bu ses de ne?
[rumbling] What's that sound?
Toplar birer birer gümbürdüyor.
And courage like old Fritz? ? Cannons rumbling by one by one?
- Sen de kimsin?
( RUMBLING GUNFIRE ) - Who are you?
Sesin iyi gibi gelmiyor.
.. [man continues singing ] [ engine rumbling] ( Michael ) You don't sound so good.
Birileri bizi kurtarmaya geliyor.
( rumbling noises ) someone's coming to rescue us.
Lambda'ların atılmasını destekleyen herkes lütfen...
All those in favour of expelling the Lambdas, please signify by saying... ( rumbling )
İyi.
( Rumbling )
Ben de açım.
My ears are rumbling.
Tamamen normaller.
[Rumbling]
Onu rahat bırak.
( RUMBLING )
- Oda neydi?
[Crashing, Rumbling] - What's that?