Seeds Çeviri İngilizce
1,906 parallel translation
Neden? Bu tohumlar hâlâ yeşiller, Kindon bitkisinin gövdesinden yeni düşmüşler ve o bitki sadece bataklıkta yetişir.
It's just these seeds, they're still green, newly fallen, from a stalk of Kindon grass and it only grows in marshes.
O tohumlar nasıl gelmişti?
And how did those seeds get on my floor?
Conor'ı öldürdükten sonra Niles'ın kulübesinin yakınlarındaki otlardan, tohumları topladım ve onları cesedin etrafına saçtım.
After I killed Conor, I gathered seeds from the grasses near Niles'cabin and scattered them around the body.
Size daha fazla altın verirsek ürünlerimiz için tohum alacak paramız kalmaz.
If we give you more gold, we'll have no money to buy seeds for our crops.
Ancak, İmparatorluğun şaşaalı görüntüsü bozulma ve çürüme tohumlarını ekonominin kölelere feci şekilde bağımlılığını ve zengin ile fakir arasındaki uçurumu örtbas edemiyordu.
The magnificent facade of the empire, however, could not conceal the seeds of decay, the unhealthy dependence of the economy on slaves, the disparity between rich and poor.
Bu şekerin bir kısmını tohumlarını saçmak için biz hayvanları çekecek meyveler oluşturmaya harcar.
They use some of those sugars to put into their fruit for attraction, to spread their seeds with all us animals.
tohum alıyoruz, ekipman alıyoruz, başımızın çaresine bakıyoruz.
buy seeds, buy equipment, take care of ourselves.
Pakistan Siyahı'nda fark ettiysen... ot siyah.
Pakistani Black, if you'll notice... the seeds are black.
"Eylemlerin, kaderin tohumlarıdır."
"Your actions are the seeds of fate."
"Kâğıt, üzerinde iş dünyasının filizlendiği topraktır" mı?
PAPER IS THE SOIL IN WHICH THE SEEDS OF BUSINESS GROW?
Bunun içinde tohumlar var.
There are some seeds in this. Knock yourself out.
Bu tohumları alıyorum, tamam mı?
I'm takin'these seeds, right?
Küba tohumlarıyla elde sarıldı.
Hand rolled from Cuban seeds.
Tüm yapabildiğin tohumlarını ekmek.
All you can do is plant your seeds.
Sen tohum ekersin, John.
You planted the seeds, John.
Sen tohumları ektin, John şimdi de bu bereketli hasattan yakınıyor musun?
You planted the seeds, John and now you complain about your blessed harvest?
Tohumlarını ektin.
You planted your seeds.
Pentagon belgelerini açığa çıkarması başlatmıştı.
The white house, and the seeds Of all of watergate occur In the pentagon papers.
"Yağmurlarla toprağı yumuşatır ; filizlerine bereket verirsin."
You make the seeds grow, water the fields.
"Ekinler ovaları kaplamış,"
The valleys are covered with seeds.
Bu pamuk ağaçlarının tohumları.
That's the seeds of cotton trees
Havada uçanlar da tohumları.
Those are its seeds flying in the air
Tohumlar canlı kalacak mı?
Will these seeds survive?
Arabam bu tohumları alıyor.
My car is bringing these seeds
Ardından tohumlar.
Then it seeds them.
Çekirdeğiyle beraber mi?
What, seeds and all?
Çekirdekleri yediğinden emin olsan iyi olur kızım.
Girly, you better make sure he eats the seeds.
Sayın Vali'm yürürken çiğdem yiyin de gidin.
Dear governer, eat some sunflower seeds before you leave.
Çünkü içimde tohumlanan güce sahip olmalıyım.
Because I must have some will power seeds in me.
İşte bunlar, yaşam ağacını filizlendiren tohumlardı.
These were the seeds from which the tree of life developed.
Yıkım tohumlarını atıyorsunuz.
You're sowing the seeds of destruction.
Serengeti fareleri daha kurak zamanlarda gelişebilirler.
Serengeti mice positively thrive in the drier months thanks to the abundance of seeds.
Kırmızı gagalı guela kuşları ak karıncaların gözden kaçırdığı tohumları yiyor.
Red-billed quelea can now collect those grass seeds that the termites have missed.
Bu gerçekten berbat, çünkü biraz yiyecek yetiştirmek isterdim.
The seeds won't sprout, which really sucks, because I would have liked to have started to grow some food.
Solucanların zemini hazırladıklarını, besin döngüsüne ve tohumların çimlenmesine yardım ettiklerini gördü.
He saw that worms prepare the ground, recycle nutrients and help the germination of seeds.
Bay Sun onüç vilayetin temsilcileriyle tanışmaya geliyor. Öğretilerini aktarmak ve tohumlarını ekmek istiyor.
Mr. Sun's trip is to meet with the13 province representatives he wants to spread the knowledge and to sow the seeds
Bir koçun bazenleri verimini ileri tarihte alacağı tohumlar ekmesi gerekir.
And sometimes a coach has to plant seeds that are gonna be harvested at a later date.
Yoksa bunlar... kabak çekirdeği mi?
Are those... pumpkin seeds?
Bahçe eldivenleri... domates tohumları... gübre...
Let's see... Yard gloves... tomato seeds... fertilizer...
Tohumu ektiğin zaman...
When sowing the seeds...
Bunun içinde tohum var mı?
Does this have seeds in it?
Ama tarih öncesine bakarak Çinde, medeniyetin tohumlarını, ilk adımlarını bulmak mümkün mü?
But is it possible to look back into prehistory and find those early steps, the seeds of civilisation in China?
Kitleler halinde tohum üretmeye başlar.
It starts to produce masses of seeds.
Bu, pirinç bitkisinin kuraklık ve panik varmış beklentisiyle çok daha fazla tohum üretmesi içindir.
It's as though the rice plants expect a drought and panic, producing many more seeds.
Muhtemelen pirinci, avcı-toplayıcılar için cazip yapan ve yetiştirmek istemelerine neden olan şeylerden biri kışın yemek için, tohumun depolanabilir olmasıydı.
Probably one of the things which made rice so appealing to hunter-gatherers and made them want to grow it was that you could store the seeds for food during the winter.
Kuru tozu temizleyin 100 gram neem yaprakları ve... ve acı bekçi tohumlarını, bir litre suda hint yağı ile karıştırın...
Powder the dry Neem leaves and bitter guard seeds, mix 100 gms of it in one liter water, and add 1 spoon of castor oil...
Neticede, okyanus ve kuşlar tarafından getirilen tohumlar burayı yeni bir ada haline dönüştürecek.
Eventually, seeds brought by ocean currents and birds will turn it into a new island.
Kindon tohumları.
Kindon seeds.
Şu çekirdekleri görüyor musun?
See those seeds?
Çekirdeğiyle beraber.
Seeds and all.
Tohum mu?
Seeds?