Sentimental Çeviri İngilizce
1,804 parallel translation
Özel bir anlamı mı vardı? Hayır.
Does it hold some sentimental value for you?
Bu nesnenin duygusal anlamda büyük değeri var.
That particular item holds great sentimental value.
Ölmekte olan adamlar duygusal olur.
Trust me. Dying men are nothing if not sentimental.
Bunun yanında, bu işin duygusal bir değeri var.
Besides, this job has sentimental value.
Bana duygusallaşmaya başladığını söyleme sakın.
Don't tell me you're getting sentimental.
Acayip duygusal bir değeri var.
Just has tremendous sentimental value.
Babamın kamyonetiydi yani duygusal sebepleri falan var.
It was my dad's truck so... sentimental reasons and all that.
Duygusallaştığın zamanlar çok hoşuma gidiyor.
L like it when you get sentimental.
Bu güç, evrim, hassas değildir.
This force, evolution, is not sentimental.
Hiçbir manevi değerinin olmadığını söylüyor...
She says that they hold no sentimental value for her.
Ne zamandır böyle duygusalsın? Hiçbir zaman.
- Since when are you so sentimental?
Ne kadar duygusal olduğunu fark etmemişim.
I didn't realize you were so sentimental.
Her zaman fazla duygusaldım.
I always was too sentimental.
Kesebilirdim tabii, ama kurbanın hayatının böylesine duygusal bir parçasına zarar vermeye elim gitmedi.
Of course, I could've cut it off, but i couldn't bring myself to damage such a sentimental part of the victim's life.
Manevi değeri var.
It's got sentimental value.
Duygusallaşıyor musun?
Getting sentimental?
Amerikalılar özel günleri hakkında çok duygusal.
Americans, so sentimental about their holidays.
Ama birinin babası 15 milyon doları kendi şirketinden zimmetine geçirince, artık duygusal olmayı kaldıramaz.
But when one's father embezzles $ 15 million of his own company's pension money, one can't really afford to be sentimental.
Ne zamandan beri yalnız kadınlara karşı bu kadar hassas oldun?
Since when are you so sentimental towards lonely women?
Bu tarz konuşmalar ucuz, duygusal ve klasikleşmiş.
That kind of talk's cheap, sentimental and conventional.
Çok duygusal birisin, Doktor.
You're so sentimental, Doctor.
Şu dakikaya kadar hiç hislenmedi bile.
She's not even a little bit sentimental.
Gerçi aşırı duygusal olduğumu sanmıyorum.
I don't think I'm being overly sentimental.
Duygusallaşmaya başladığını söyleme bana.
Don't tell me you're becoming sentimental.
Babamın benim için aynısını yapıp yapmayacağını merak etmek duygusallık mı?
Is it sentimental to wonder If my father would do the same for me?
Kiraya vereceğimiz son mülkümüz konusunda biraz hassas davranıyorum. Tamam.
I'm kind of sentimental about our last piece of real estate.
Tanrım. Şimdiden duygusallığa başlamayacaksın, değil mi?
Oh, God, you're not going to start getting sentimental already, are you?
Bu duygusallık değildi. İnanmıyorum sadece.
That wasn't sentimental, that was incredulous.
- Sus. Üniversitenin son gününde biraz duygusal olmaya hakkım var.
Oh, shush, I'm allowed a little bit of sentimental on my last day of college.
Bu demek oluyor ki duygusallaşır ve agresifliği azalır.
It means he becomes sentimental, becomes less aggressive.
Ne kadar duygusalsın öyle.
How sentimental of you.
Deedee onların çok para etmediğini, sadece manevi değerleri olduğunu söyledi.
Deedee said they weren't worth much, their only value was sentimental.
Maymunların değeri, maneviyattan önemli miktarda fazlaydı.
The monkeys value was significantly more than sentimental...
Ne kadar duygusal olduğun hakkında fikrim yoktu.
I had no idea you were such a sentimental fool.
Ben duygusalımdır
call me sentimental.
- Ne kadar da duygusal.
- How sentimental.
Senin için manevi değeri olan eşyaları saklamıştık. Onları hatırlamadığına göre atabiliriz.
You know, we've been saving all this stuff that was sentimental to you, but now that you've forgotten why, we can throw it out.
Anneler gününde hüzünlenmeye hakkım var.
I'm allowed to be sentimental on mother's day.
Okudum. İkinci Dünya Savaşı zırvaları, portakallar mavi beyaz şapkalı çocuklar.
I have, it's all sentimental.
Ama adam duygusal
But the man is sentimental.
~ Himono-onna'nın gizli kalp atışları ~ Sugishita-san, bu obon tatilinde beraber Güç Noktası'na gidelim mi? Üzgünüm.
"The rain that falls on the veranda without you is as though my heart ( was also crying )......" Whatever it was those sentimental letters made me happy.
Bazıları bana duygusal der.
Some people say I'm sentimental.
Böylesine büyük manevi değeri olan bir şeyin atılması bence biraz garip.
It's odd that something with that kind of sentimental value would be thrown away.
Bu duygusal anda değerlendirme yapmaya çalışıyorum.
I'm trying to indulge in a sentimental moment here!
Duygusal konuşmak istemem, ama mesele sadece müşteriler değil.
I don't want to sound sentimental, but it's not just accounts.
Teknoloji göz kamaştıran bir şey ama, nadiren de olsa, insanlar ürünle duygusal bir bağ kurabilirse kısa süreli bir ilgiden daha fazlası elde edilebilir.
Technology is a glittering lure, but there's the rare occasion when the public can be engaged on the level beyond flash, if they have a sentimental bond with the product.
Gus'la burada neredeyse öldürülüyorduk yani, duygusal sebeplerden geri döndük.
Gus and I were almost murdered here earlier, so we came back for sentimental reasons.
Korkarım çok duygusalım Charles.
I fear I'm very sentimental, Charles.
Bir daha kullanabilirim diye düşünmüştüm.
I was feeling sentimental.
- Bu duygusallık değil mi?
And that's not sentimental?
Dedemin mezarını ziyaret etmeliyim. Güç Noktası mı?
Although sentimental, you were happy.