Setting Çeviri İngilizce
6,448 parallel translation
- Her kim tuzak kuruyorsa.
- Who is? Whoever's setting me up.
Eddie şu anda bir görüşme ayarlıyor.
Eddie's setting up a meeting right now.
Onun seni çuvallatmaya Çalıştığını farkettin.
You realize she's setting you up to fail.
Tamam, sıkılmaya başladım.
Okay, boredom setting in.
Yardımcılarımdan biri oraya bir tane yazıcı koydu.
One of my aides is setting up a printer in here.
Birinin onu oyuna getirdiğini mi düşünüyorsun?
Do you think someone's setting him up?
Bizim önerimiz Charlie'nin akut hastane düzeneğinden uygun sosyal tesislerden birine geçmesi.
It is our recommendation that Charlie be removed from the acute-hospital setting to one of the approved facilities.
Sahneyi Abby için canlandırıyordum.
I was setting the scene for Abby.
Tabii hareket edecek gemi bulursak...
If any ships are even setting sail.
Görünüşe göre fırtına çıkacak.
Looks like a storm's setting in.
Yangın çıkarmak, hayvanlara eziyet etmek...
Setting fires, torturing animals...
Sanki bir şeyleri engellemek varsayılan ayarlarımda var gibi.
It's like my default setting is to block.
Bir daha bana birini ayarlamayı sana yasaklıyorum.
It's me. You are officially banned from ever setting me up again.
Gerçi Rafael'e o eskortla tuzak kurman...
Though setting Rafael up with that escort, that...
- Tıraş makinenin ayarını değiştirme.
- Don't touch your beard trimming setting.
Bana Galaksinin Koruyucuları'ndan birini ayarladığına dair beni uyarmalıydın.
You should've warned me you were setting me up with one of the Guardians of the Galaxy.
Atom bombasını kuranlar biz olacağız.
Oh, we'll be the ones setting the nuke.
Son lafı bana bıraktın sanmıştım.
I thought you were setting me up.
Vaatu'yu serbest bıraktıktan sonra, ondan sekerek Bolin'e çarpar ve onu bir deve çevirir!
They bounce off vaatu, setting him free, And hit bolin, turning him into a giant!
Katılaşma ancak başlıyor.
Rigor's just barely setting in.
Şimdi de komşular mı tuzak kurmuş ona?
- Why? Now it's the neighbors setting him up?
- Sadece kuralları açıklıyorum, efendim.
- Julio. - I'm just setting the ground rules, ma'am.
Ve bu Çin porselenleri konusunun, dünyadaki olaylar... karşısında önemsiz göründüğünü biliyorum, fakat Beyaz Ev'deki devlet yemekleri... bu ülkenin dış politikasında çok önemli bir yer tutar.
And I know that a new china setting May seem frivolous in the face of world events, Are absolutely crucial to this nation's foreign policy.
İlk gün e-postalarıma bakıp, o gün neler yapacağımıza göz attım.
That first day, I look at my e-mail of kind of what's going on the first day, just setting up.
Nasıl bir insan kendi saatini bile kurmadan geri sayım başlatır ki?
I mean, what kind of person sets a ticking clock without setting his watch?
Misal veriyorum.
I'm setting an example.
- yakında batacak, ve...
- be setting soon, and...
Pekala, evli olmayan çiftler düzeninde gerçekleşen sadakat tartışmalarıyla ilgili her çalışmayı tek tek okudun mu?
Yeah, well, have you read every single study about fidelity argumentation in a non-married couple setting?
Zamanlayıcı tetiklediğinde üstü açılıp bir patlama oluşturuyor.
A timer pops, the top opens, setting off an explosion.
Otoban devriyesi Sepulveda üst geçidinde yolu kesmek için çalışıyor.
Highway Patrol's setting up a roadblock at the Sepulveda Overpass.
- Heyecanlandım! Evet bilirsin, stantlar hazırlayıp bayraklar bağlamaya ve yelkenlilerin limanın önünden yavaşça geçmelerini seyretmeleri için insanları gaza getirmeye bayılırım.
I'm excited. I love setting up stands and putting up banners and getting everyone fired up to watch boats sail slowly across the harbor.
Bak kulağa harika geliyor amao kadar kliniği düzenlemek... bize çok yoğun bi çalıştırma gerektiricek
Look, it sounds great, but setting up all these clinics is gonna be a tremendous amount of work for us.
Yaşam Öyküsü ekibi şempanzelerin eşsiz bir av davranışını görüntüleyebilmek için yola çıkıyor.
The Life Story team are setting out to film a unique hunting behaviour in chimpanzees.
Bir toplantıda benzersiz bulunmak.
To be found unique in the setting of a meeting.
Tamam, şimdi ikinci ayar.
OK, so now for the second setting.
Bu ekibe uyum sağlasın diye ona mizah ayarı çektiler.
They gave him a humor setting so he'd fit in better with his unit.
- Mizah ayarın kaçta, TARS?
- What's your humor setting, TARS?
Bende sır tutma ayarı var, Cooper.
I also have a discretion setting, Cooper.
- İtici değerlerin ne, TARS?
- What's your trust setting, TARS?
Dürüstlük, yeni değer :
Honesty, new setting :
O uzayda bir kamp kuruyor.
She's out there... setting up camp.
Makinenin hızlandırılmış çekim özelliğini kullandım.
I used a special time-lapse setting on my camera.
" Tanrı her zaman bizi uzaktan..
" Hath had elsewhere its setting
Arkadaşın Carson Welch gökyüzünde şahsı için nükleer karakol kuruyormuş.
Your buddy Carson Welch was setting a nuclear outpost for himself up in the sky.
- Geçen seferle aynı ayardaydı.
It was on the same setting as last time.
Ne Step-By-Üvey baba var'Bir Loving Çit kurma'olarak adlandırıyor.
It's what Step-By-Stepdad calls "setting up a Loving Fence."
Ben olmamıştım, ama bu ayarı Mary Tyler Moore göster.
I've never been, but that's the setting for The Mary Tyler Moore Show.
Ben bir pazar öğleden sonrasında büyük bir restoranda mönüyü belirleyen şefim.
Okay, I'm a chef on a Sunday afternoon setting the menu at a big restaurant.
Frank diğer organizasyonları ayarlıyor.
Frank is setting up the other events.
Ve kampı hep aşina olduğumuz şekilde kuruyorduk.
And setting up camp is the same familiar routine.
Birisi sana tuzak kuruyor Oliver.
- Someone's setting you up, Oliver.