Shouting Çeviri İngilizce
3,522 parallel translation
Evet, bağırman çok işe yarar.
Yeah, shouting'll work.
- Sana bağırdığım için özür dilerim.
- I'm sorry for shouting before.
Daha şarkı bitmeden "Bir daha!" diye bağırıyordu.
Kept shouting "encore" before the song was finished.
Bağırmak yerine dinleyebilirsin.
Less shouting, more listening.
Bütün insanlar bağırmaya başladı, "Hip-hip-hura!"
All the people started shouting, "Hip-hip-hooray!"
Eldivenini giyiyordum... ve sonra herkes bağırmaya başladı.
One minute I was picking up a glove and the next thing I knew everyone was shouting...
Dikkat etmen gereken bir şey daha, sana bağırıyorsa, sorun yoktur ama hiç konuşmamaya başlarsa hiçbir şekilde göz göze gelmeden oradan ayrıl.
So the thing to watch for, if he's shouting at you, you're okay, but if he starts to get real quiet, leave as quickly as you can without making eye contact.
Kim üç gün boyunca...?
( SHOUTING ) Who keeps up a frenzy for...?
Öyleyse asıl mesele, "insanın" aslında ne olduğunu izah edebilmektir.
[All shouting]
Ve biz, küçük ve önemsiz varlıkların bizi meydana getiren, bu devasa, eski ama harika evrenle olan ilişkisidir.
They tried to scare away the wolf. [Shouting stops]
Bu büyük bir spiral değil, karışık, üç boyutlu ve bağıran kocaman bir ejderhanın içinde mücadele ediyorum.
It's not just a big loop, it's complex, it's three-dimensional, and I'm wrestling my way around it in a huge shouting dragon.
Jeremy, vites hakkında şikayet edip bağıra dursun ama bunu denemeli.
It's all very well Jeremy whining and shouting at his gearbox, but he should try this.
Hasara bakmak için dışarı çıktığımda bana bağırıyordu.
So I-I got out to see the damage, and... and he was shouting.
Siktir!
[SHOUTING AND GRUNTING]
Küçükken bir seferinde,... altıma yaptığım için babamdan fırça yemiştim.
I remember one time when I was little, my dad had been shouting at me so much I wet my pants.
Bu şekilde bağırmamalısınız.
Y'all can't be shouting like that.
"İmdat, yangın!" diye bağırıyorlar.
What? They-they're shouting, "Help us."
Bağırdı, bizi öldürmekle tehdit etti.
She was shouting at us, threatening to kill us.
Bağırarak ve sızlanarak bizi etkilemeye çalışıyor.
It's him shouting and whining trying to impress us.
Bir keresinde kendini kuyuya atmak istedi. Sizi geberteceğim diye bağırıyordu.
She wanted to throw herself into the well one day, she was shouting to us that she'll kill us...
Bağırmasına engel olmak için ağzını bağladık.
So we gagged her to stop her shouting.
Otel müdürü... bir silah sesi duymuş.
The manager heard shouting, including a reference to "A gun."
Film onun ruhsal dengesini öylesine rahatsız etti ki, Lon Chaney'in korkunç yüzünün görüntüsü ve haykırışı ona ızdırap verdi.
The film so disturbed the balance of his mind that he suffered visions of Lon Chaney making terrifying faces at him and shouting.
Ateş etmek onu daha da çıldırtabilir.
Shouting at him will make him more crazy.
Bayan Bays, komşular bağırma ve çığlık sesleri ihbar ettiler.
Mrs Bays, neighbours reported shouting, screaming.
Sonra olanlar ise... her sabah uyanmak yerine "biri beni seviyor" diye bağırmaktır.
So... then what happens is, instead of waking up every morning and shouting, "Somebody loves me!"
Wayne LaPierre'den Glenn Beck'e herkes "Obama silahlarımızı almaya geliyor" diye bağırıyor. Ortada Obama'nın silahlarımızı istediğine dair en ufak bir delil bile yokken.
Everyone from Wayne LaPierre to Glenn Beck is shouting that Obama is coming to get our guns when there's no evidence to suggest that Obama's the least bit interested in our guns.
Bağırdılar.
Yes, there was shouting.
Blythe küçükken, Mantusun evinin önünde oynardı, Mantusu çıldırtmak için bağırır ve çığlık atardı. Bütün çocuklar böyle yapardı.
When Blythe was little, he used to play outside Mantus's house, shouting and screaming, to get Mantus to come to the door looking really mad.
- "Oley" diye bağırıyordu kırarken.
While shouting "whoo!"
Bir sitede uçaktan atılmak için yedi yol var ;... -... yüksek sesle bağırmak, siyasi sloganlar atmak...
A website that lists seven ways to get kicked off a plane, including shouting loud, unpopular political views.
İlk dileğim...
For my first wish... ( shouting )
Bizi korkutacak kadar neye bağırıyorsunuz?
What are you shouting for you gave us a scare!
Adliye sarayının önündeki kalabalık Kanji aleyhine sloganlar atıyor.
Many believers are standing outside the court shouting slogans against Kanji.
Attika diye bağırmaya başlıyacağını düşündüm.
I thought he was gonna start shouting "Attica!"
- Bağırıyorsunuz.
Guys, you're shouting.
Ben de diğerleri gibi aynı ağız dalaşına mı gireyim?
You want me in the same shouting match as everybody else?
Baş dönmesi ilacını aldığın an ağız dalaşına girmiş oldun zaten, ben de bu dalaşı kazandıracağım sana.
You got yourself in the shouting match when you took vertigo meds and I'd have you winning it.
Şimdi de karşımda "Youtube!" diye bağıran deliye dönüştün.
Oh, now you're just the crazy guy shouting "YouTube!"
Böylesine bir coşku genelde kocasına gösterilirdi. Fakat şu an bağırdıkları kocasının ismi değil.
This kind of enthusiasm is usually reserved for her husband, but it's not his name they're shouting now.
Bağrışmalar duydum.
I heard the shouting.
Gelen eski kız arkadaşıydı ve bağırıyordu "Orada bir sürtük olduğunu biliyorum!" diye.
It was his ex-girlfriend and she was shouting, "I know you've got some slut in there!"
- Neden bağırıyorsun ki?
- Why are you shouting?
Bungalov civarında bağırışımalar vardı.
Shouting. By the bungalows.
Oğluma ne diye bağırıyorsun?
Why are you shouting at my kid?
Telefondan bana bağırıyordu ama sesinde bir acı vardı.
She was shouting in anger on phone but there was pain in the voice.
Birkaç saat önce sevinçle bağırıyordun.
Afew hours ago you were shouting with joy.
Seni bir süredir izliyordum, Artie ve boşluğa bağırıyordun.
No, I've been watching you for a while, Artie, and you've been shouting at the air.
İyi bir yarışma ve temiz bir mücadele olsun.
CHEERING AND SHOUTING
- Bağrışmalar vardı.
- There was some shouting.
Ne diye bağırıyorlar.
What are they shouting about?