Sided Çeviri İngilizce
721 parallel translation
Anlaşılan bu tek taraflı bir sevgi.
It appears to be a one-sided love.
İyi insanların sevgileri genelde tek taraflı olur.
Kind people are the ones who have one-sided loves.
Nasıl olur da benim...
That's just too one-sided!
Seni taş yürekli kuş hırsızı sıçan!
You slab-sided, bird-totin'rat!
Kasaba halkı oğlanın tarafını tuttu ve baba onları lanetleyip gitti ve kendisine dağda bir kulübe yaptı.
The people of the village sided with the boy... and the father cursed them... and went and built himself a hut on the mountain.
- Onlar tek taraflı.
- They're too one-sided.
Diğerlerimiz iyi, kötü, doğru, yanlışı çok yönlü, karmaşık şeyler olarak bulur.
Others of us find that good, bad, right, wrong, are many-sided, complex things.
Tek taraflı konuşmaktan sıkılabilirsiniz.
You would find the conversation a trifle one-sided.
Kendi kendime konuşmaktan sıkıldım.
This one-sided conversation is beginning to bore me.
Şafaktan önce kalkıp, süt ve lapa yedikten sonra tek sınıflı, ahşap okula gitmek için 10 km. yürürdü.
He knew how to get up before dawn, get feed, slop and milk... then walk six miles to a one-room, slab-sided schoolhouse.
Düz kenarlı bu vagonları vardı.
They did have those straight-sided tenders.
Yan tarafı boş sandıklarda gündüz vardiyasının yaptığı kurşun kuleler var.
These plain-sided crates are filled with the lead towers made by the daytime staff.
Çok büyük haksızlık olur.
It's too one-sided like it is.
Sizi fırsatçı, pis leş kargaları...
You slab-sided, white-bellied coyotes.
Hadi bana bunun tek taraflı olduğunu söyle.
- Now tell me it was all one-sided.
Geminin üçüncü dümencisi Flask, kendisinden iri herkese kabadayılık taslardı özellikle de balinalara, tek taraflı bir kan davası güderdi sanki bu yaratıklar ezelden beri onun ve atalarının gururunu kırmışlarcasına.
Flask, the third mate, bullied everybody bigger than himself... particularly whales, with whom he carried on a one-sided feud... as though the great leviathans had mortally insulted him and his forebears.
Yani, aslında 5 taraflı demek, bilirsin, Sakini.
Well, it really means five-sided, you know, Sakini.
- Beş taraflı mı?
- Five-sided?
Tümüyle tek yanlı.
Strictly one-sided.
- Senin için empati biraz tek yanlı.
- Your empathy is a little one-sided.
Bu davada savunma avukatlığı hafif süvari alayının hücumu ya da Japon intihar pilotları gibi olacak.
This case is going to be rather like the charge of the Light Brigade or one of those Japanese suicide pilots. Quite one-sided.
Sığırlara gelince, onlar sefil, sıska pire torbalarıdır...
As for cattle, those miserable, slab-sided fleabags...
Sefil, sıska pire torbaları!
Miserable slab-sided fleabags!
Sonra Tokuemon, sake üreticisi Ushitora'nın tarafında.
Tokuemon, the sake brewer, sided With Ushitora.
Hiroshima Kalesi üzerinde yapılan tamirat çalışmaları sebep gösterilerek Tokugawa monokrasisinin verdiği mantıksız ve tek taraflı bir hüküm neticesinde 1619 yılının haziran ayında efendim Masanori Fukushima, hiç bir kabahatleri olmamasına rağmen açlığa ve sefalete terk edilen 12.000 hizmetlisini arkasında bırakarak Kawanakajima'ya sürgüne gönderildi.
Owing to an unreasonable and one-sided judgment by the Tokugawa shogunate regarding the repairs being performed on Hiroshima Castle, in June of 1619, my master, Masanori Fukushima, was ordered into exile at Kawanakajima, leaving his 12,000 retainers without any means of livelihood... through no fault of their own.
Asilerin tarafına geçtiler.
They have sided with the rebels.
Osaka'dan yana taraf olursa, her şey bir anda alt üst olabilir.
If he sided with Osaka, the situation would change drastically.
Bunu yaparsan, Kanto'dan yana olduğunu görmezden gelir ve seni bir mükafatla ödüllendiririm.
If you do, we'll overlook the fact that you sided with Kanto and arrange for you to be rewarded.
o köylülerin tarafını tuttu baba, ama...
He sided with those crooks and challenged me Dad, you didn't know...
Asiler ayağa.
One-sided run leg-off! . Up the rebels!
- Onların tarafında mısınız?
- You've sided with them?
Tek taraflı bir anlaşma için, buna değer mi?
So needlessly in such a one sided deal?
Yüzbaşı'nın yanında yer aldığım için üzgünüm.
Sorry I sided with the Captain.
- Evet. Bu üçgen yara açar.
This makes a three-sided slit.
Gerçeğin hiç bir zaman tek yüzü yoktur.
Reality is never one-sided.
Sekizgen taban.
Eight-sided bottom.
Hiç kuşku yok ki, şu un tenekesinde şu sekiz kenarlı kavanozlardan birinin bulunuduğundan kuşku yok.
There's no doubt that what was in that flour tin was one of those eight-sided red jars.
Tabanı sekiz kenatlı küçük kırmızı bir kavanoz bulsaydınız, terfi eder miydiniz?
If you found a little red jar with an eight-sided bottom, would you get promoted?
Dakikada 72 adet dört taraftan yapıştırılmış paket çıkarıyor.
It gives a four-sided seal and runs 72 packs a minute.
Dörtgen, kare ya da dikdörtgen gibi dört kenarlı şekillerdir.
A quadrangle is a four-sided figure like a square or a rectangle.
Karbonatlı trakitler... oldukça yapışkan bir şekilde çıkıp, Hanging Rock'da gördüğümüz bu kayaları oluşturmuştur.
Soda trachytes extruded in a highly viscous state, building the steep-sided mountains we see in Hanging Rock.
Askıntılık tek taraflı bir eylemdir şefkat ise çok daha farklı.
Advances are a one-sided action, and tenderness is quite different.
Tek taraflı bir makaleden daha ihtiraslı bir şey düşünüyordum.
I was thinking of something more ambitious not a one-sided report
Üstlerinin yoğun baskısı altında kalan Eisenhower sonunda Montgomery'nin tarafına geçti, ve Piyasa Bahçesi planı gerçekliğe kavuştu.
Eisenhower, under great pressure from his superiors, finally sided with Montgomery, and operation Market Garden became a reality.
Bu hüküm tamamen tek taraflı.
This verdict is completely one-sided.
Nasıl bu kadar tek taraflı olabilir?
How could it be so one-sided?
Jürinin Efendim hakkında tek taraflı ve adil olmayan bir karar verdiğine inanıyorum.
I believe the verdict handed down for my master was one-sided and unjust.
Jüri tek taraflı ve adaletsizdi.
The verdict was one-sided and unjust.
O tek taraflı ve adaletsiz kararı veren Shogunluk da...
The Shogunate itself, which handed down the one-sided verdict, will also...
Size bu emri söylemiştim. Göstermiş olduğunuz sadakat sebebiyle Shogun'un fikri değişti... Ve iki yıl önceki olay için...
I have been told that this order is due to the Shogun's change of heart based on the loyalty you've shown and that he regrets the one-sided verdict that he handed down two years ago.
- Bu tek taraflı.
You're making this a one-sided conversation, major.