Sincere Çeviri İngilizce
1,599 parallel translation
Nasıl oluyor da, bir sürü samimi an yaşadıktan sonra böyle berbat bir noktaya varabiliyoruz?
How can so many sincere moments, one after the other, lead to such misery?
Alan, kamu alanındaki üstün hizmetlerinden dolayı. ... seni Enron ödülüne layık gördük. - Alan Greenspan...
Alan, with our sincere thanks and admiration, we are pleased and indeed honored to award you the Enron prize for distinguished public service.
Ve uzun ve sağlıklı bir ilişkiyi yürütmenin ne kadar zor olduğunu biliyorum.
I know how hard it is to build a lasting and sincere relationship.
Evet anlıyorum,... Edindiğim izlenim bir tür dalkavukluk.
Yeah, I see... impression I see as a sincere form of flattery.
Senden tüm istediğim... dürüstçe ve saygılı bir özür.
All I want from you is an honest and sincere apology.
Samimi bir tartışma yaptık ve sonunda da makul bir anlaşmaya vardık.
We had a sincere discussion and reached an agreeable conclusion
Burada her gün, kıçını tekmelemek zorunda kalmamayı en samimi hedefim sayacağım.
Every day here, I'll make it my sincere goal not to have to kick your ass.
... içten ve samimi...
... a sincere and cordial...
Sayın seyirciler... lütfen kabul edin... samimiyetle ve içtenlikle...
Dear audience... please kindly accept... a sincere and cordial...
İyiliğim için yapıyorsun, biliyorum ama yine de canımı sıkıyor.
Your attention gets on my nerves. I know it's sincere but it's irritating all the same.
Siz de onunla fazla samimi değil misiniz?
Maybe you were too sincere with her?
Bunun gibi sakar ve düzgün bir adam içtendir.
A clumsy and straightforward guy like that is sincere.
Ne kadar dürüst olduğumu görebilirsin.
You can see how sincere I am.
Ben gerçekten dürüstüm...
I'm really sincere...
Ben samimiyim.
I'm sincere.
Bu senin ilk samimi davranışın.
That's your first sincere gesture.
Eskimiş bir ayakkabı, sahibinin samimi olduğunu gösterir.
Looking at his shoe worn out here, he seems to be a sincere man.
Ama eğer samimiysem eğer Isabelle beni kabul ederse o zaman sana, Lily'ye ve çocuğa yeni bir hayat önerebilirim.
But if I'm sincere. If isabelle accepts me. Well.
İçten mi söyledi?
Is he sincere?
- Hayır, içten değildim.
- No, I wasn't sincere.
- Hiç içten davranmıyorsun ama.
- You're not being sincere now.
- Hayır, davranıyorum.
- No, now I'm being sincere.
- Samimi miydin?
- Sincere?
Şarkıcı her içten göründüğünde, bir içki almalıyız.
New drinking game- - every time the folk singer sounds sincere, we have to take a drink.
Neredeyse samimiydi.
He actually seemed sincere.
Aslında olmaması gerektiği kadar samimi.
She is, in fact, pathetically sincere.
En samimi özürlerimle. Faraday haklı Arrow.
My most sincere apologies.
Bak, bence kadın samimi.
Look, I think that she is sincere.
Bu da ne istersem, onu alabileceğim anlamına geliyor ama benim istediğim, samimi ve kalpten bir teşekkür etmek.
Which means I pretty much get whatever I want. But what I want now is to thank you in a sincere, heartfelt way.
O kadar içtendin ki.
It was like... so... sincere!
İstememişsiniz ama müvekkilimin samimiyetine inanıyorum.
I understand your reluctance here. But I truly believe that my client's intentions are sincere.
O bizim samimi umudumuz çocuklarınızın kendi çocukları olduğunda, doktor,
It's our sincere hope that by the time your kids have kids, doctor,
Eğer sapmışlarsa, samimiyetten uzak bir inanç sergilerler.
They're often acting out of sincere, if misguided, beliefs.
Samimi olduğuma inanmıyorsun.
You don't believe when I'm sincere.
Hayır, seni öylesine uzun methediyor ki insan içten olduğunu düşünebilir.
No, he praises you so long and high, one might think he was being sincere.
Bence senin teslimiyetin samimi.
I believe that your capitulation is sincere.
- Samimi görünüyorsun.
- You seem sincere.
Çok samimi.
Very sincere.
Onu oturtur ve içten duygularımı açıklardım İşveren ile çalışan arasında bir hudut olduğunu ve bu hudutun işvereni ortada pamuklu büyük anne donlarıyla dolaşan bir çalışan görmekten koruduğunu açıklardım.
I would have sat her down and explained my sincere belief that there are boundaries between employer and employee which exist specifically to protect said employer from accidentally seeing the employee prancing around in her big cotton granny-panties.
Tek istediğim, samimi bir "aferin" di. Çok şey mi istiyorum?
All I wanted was one sincere attaboy.
Noel tatiline üç saat kaldı ve okulun pastacısının çabalarına rağmen tatil ruhum henüz uyanmadı.
It's three hours until the start of Christmas break, and despite what I'm sure are the sincere efforts of the school's pastry chef, my holiday spirit has yet to kindle.
İçten üzüntülerimle.
With my sincere regrets.
Dini bütün olursak, dualarımızı gönülden edersek ; balıklar geri gelir.
- If we are devout sincere in our praise, the fish will return.
Allah'ım, ( huzuruna ) varacağım gün Hüseyn'in şefâatini bana nasip eyle, ve indinde, İmam Hüseyin ve canlarını Huseyin'in yoluna feda eden ashabıyla birlikte, durmam için ayağıma sebât ver Allah'ım.
O my Allah make available for me the recommendations of Husayn on the day I present myself before You, let me stand firm in safety before You on account of my sincere attachment with Husayn, along with him and his comrades, who sacrificed everything they had for Husayn, peace be on him.
Samimi olmaya çalışıyorum.
I'm trying to be sincere.
Sen son derece samimisin.
You're very sincere.
İçten olmaya çalıştın ve elde ettiğin tek şey keder.
You try to be sincere... -... and all you get is grief.
Tabii ki ciddiyim. Nasıl göründüğün umrumda değil.
Yes, I am sincere, I do not care what you look like.
Teklifim ciddidir.
The offer's sincere.
Samimi, dürüst, zeki...
Sincere, honest, intelligent..
Ya bize ihanet ediyor veya yanlış biriyle fazla samimi.
He's either betraying us or just being too sincere.