Stable Çeviri İngilizce
4,628 parallel translation
Durumu stabil.
He's stable.
Heyecanlanmıyorum. Çok sakinim şu an.
I am very stable right now.
Koltuğunun sallantıda olduğunu bilmiyordum.
I didn't know that your chair isn't stable
Ona pek güvenemiyorum.
I don't know how stable he might be, you know?
Çok mu sağlam biri?
Is she pretty stable?
Önceki yaralanmasını tedavi ettim ve stabilize etmek için omurgasını tekrar bir araya getirdim.
I rebuilt the area above his previous injury and put his spinal column back together to give him a stable foundation.
Antrenmanlarım sonucunda sol elimle bir seyisi bile yenemediğim ortaya çıktı.
My training has proved that I can't beat a stable boy with my left hand.
İlki hızlı bir şekilde istikrarlı Hado oluşturmaktır. Hiçliğin Gücü'nü yani Mu no Hado'yu kullanmanız gerekir.
First, to generate stable Hado in an instant, you must use the "Power of Nothingness."
- Burada benden başka kimse yok bir de tek gözlü Florian ve at bakıcısı çocuk Jacques.
No-one else here but me, one-eyed Florian, and Jacques the stable boy.
Durumu stabil.
Her vitals are stable.
Nispeten kararlı iklimiyle bereketli hâle gelen bir dünyayı miras aldık.
We inherited a bountiful world made possible by a relatively stable climate.
Tüm hastalarıma dediğim gibi, eğer eviniz sevgi dolu ve huzurlu bir yer ise çocuk için bu yeterlidir.
I tell all my patients, if you make your home a loving, stable environment, that's all a child needs to thrive.
♪ I'll be stable ♪
♪ I'll be stable ♪
♪ I'll be stable ♪... ♪ When I grow up ♪
♪ I'll be stable ♪ [Laughs] ♪ When I grow up ♪
Ama şu anda durumu sabit.
But he is stable now.
Şu an durumu stabil ama ilaçsız...
He's stable for now, but without medicine...
- Stabil.
Stable.
O halde havacılık, kontrol sistemi güçlendirmeleri ve yarıkararlı geri besleme tasarımı sahalarını araştıracağız.
All right, so she would need a background in aeronautics, control-system retrofits, meta-stable feedback design.
Görünümü sabit durumda.
The outlook is stable.
Fetüsün nabız atışları normal.
The fetus's vitals are stable.
Annenin durumu stabil.
Condition of mother... stable.
Bayan Temko uyandı ve hayati bulguları normal.
Mrs. Temko's awake, and her vitals are stable.
Hayati bulguları sabit.
Zone 1, vitals stable.
Sabit.
Stable.
- Saldırgan kendine geldi ve durumu sabit.
Our shooter is awake and stable.
Ahırda yaptıklarımdan pişmanım.
I regret what I did in the stable.
İtiraf ettiğim sürece, meth işini yürütmeme izin verecek ve ahırıma bir ısıtıcı alacak.
Said as long as I confessed, he'd let me slide on the meth and buy a space heater for my stable.
- Stabil... şimdilik.
Stable... for now.
Robert Brown'un durumu iyi.
Robert Brown's stable.
Doktoru onu özel bir tesise nakil ettiriyor.
Uh, he's stable. His doctor's moving him to a private facility.
Evet, hayati organları iyi.
Well, vitals are good. She's stable.
Sen istikrarlısın, aklı başında birisin ve... Ve arabada onunla yalnız 12 saat geçirmek üzereyim.
You're stable and sane and- - and I'm about to spend 12 hours in a car with her alone, so whatever she's feeling
Jeremy çaresiz bir şekilde stabil bir yaşam ihtiyacında.
Jeremy's in desperate need of a stable living situation.
Kadrosuda bir siyahın daha olması işlerin önünü açacaktır. Bu yüzden -
To have another dark one in his stable might be good for business, so I suppose...
Onun dengesiz biri olduğunu unutuyor musun?
Have you missed the fact that she's not a stable person?
- Şimdilik stabil.
Stable for now.
Onu haklamıştık ve bir hafta sonra yeni bir ekiple başka bir yerden fırladı.
We'd beat him down, and he'd pop up somewhere else a week later with a new stable.
Durumunun iyi olmasına çok sevindim, umarım tamamen iyileşir.
I'm pleased to hear he's stable, and I hope he makes a full recovery.
Ama, şimdi senin daha stabil olduğun görünüyor.
But now it seems as though things are more stable with you.
Pekala, Devon, Jeanette seni her zamanki ahırdan mı kiraladı?
So, Devon, did Jeanette recruit you from the usual stable?
Bir zamanlar bende öyle bir ahırdaydım.
I was once in a similar stable myself.
Bu durumda artık mutasyon ihtiyacı kalmamış oluyor. Bu da virüsü stabilize edip aşı ile yok edilmesini daha kolay hale getirir.
So it no longer needs to mutate, which makes it stable and easier to defeat with a vaccine.
Tek söyleyebileceğim, durumu stabil.
As far as I can tell, he's stable.
Zaman çabuk geçmiş.
The stable clock's fast.
Evony'nin durumu sabit, ve biliyorsun hipokrat yemini falan filan.
Evony's stable, and you know... just Hippocratic oath and all that.
- Durumu sabit.
He's stable.
- Yavaş yavaş.
Easy. - Keep him stable.
Dengelisin, sertsin.
You're stable, you're solid.
Kan sayımı hala sabit.
Well, blood counts are still stable.
Sütçü kız ve seyis.
The milkmaid and the stable boy.
Taşıyabileceğimiz durumda olması lazım.
She should be stable enough to move.