Steal Çeviri İngilizce
17,124 parallel translation
Suidi Arabistanda hırsızlık için yapıldığı gibi...
Like in Saudi Arabia, when you steal, they...
Çünkü Papa'nın sahnesi çalınmaz.
Because you don't steal the stage from the Pope.
Tek yapmamız gereken adamı kullanıp Zoom'ın hızını çalmanın bir yolunu bulmak sonrasında kızını kurtarabileceğiz.
All we got to do is use him to figure out how to steal Zoom's speed and then we'll get your daughter back.
Geçen yıl, sarı kostümlü bir adam başka bir takiyon prototipini çalmaya çalışmıştı.
A man in a yellow suit tried to steal another tachyon prototype last year.
Savaş başlığını çalsak bile... Kendi yükselişlerine göre ayarlanmış bir zamanlayıcı zaten üstündedir.
- Even if we could steal the warhead, it's probably on a timer by now, timed with their ascent.
Savaş başlığını çalıp bir şekilde Quinjete yükleyebilirsek Uzay boşluğunda patlayacak ve patojen zararsız bir şekilde dağılacak.
If we can steal the warhead and load it onto the Quinjet somehow, - it'll blow in the... - Vacuum of space, and the pathogen will disperse harmlessly...
Çalıntı mı?
Did you steal that car?
Ayrıca bir yerlerde, dünya üzerinde bir araba çalan iki çocuk hakkında çekilmiş bir filmi izliyorlar.
And somewhere there's a movie that plays on Earth about two kids who steal a car.
Başka bir araba mı çalsak?
What if we just steal another car?
Her mazot bittiğinde yeni araba çalamayız ya.
We can't steal a new car every time we run out of gas.
Şimdi de yakıt çalmamız gerekiyor.
Now we have to steal gas.
- Rusya'da hiç mazot çalmadın mı?
Didn't you ever steal gas in Russia?
Sonuçta Jackson'un kalbini çalıp bize zarar verme derdinde olan insanlara veren o değil.
After all, did he not steal Jackson's heart and deliver it to the very people bent on harming us?
İzin ver Finn bir beden çalsın ve yeni bir hayata başlasın.
Uh, let Finn steal a body and start a new life.
Bazı masum cadıların bedenini çalmaya çalıştığını duydum.
Hear you're looking to steal the body of some unsuspecting witch.
Kalbini kim çalmış?
Who would steal his heart?
Kol, ailem bu çalmadım.
Kol, my family did not steal these.
Ben o sırada meşguldüm. .. ama Vincent serumu çaldıysa ve..
I was busy at the time, but if Vincent did steal the serum... if he...
Atalar'dan güç almak için.. .. çalman gerekir.
In order to take power from the Ancestors, you have to steal it.
Silah çalmaya çalıştığına dair söylentiler var.
Rumor has it he tried to steal some fire.
Belki de tüfek doğrultup çantalarımızı ve mücehverimi çalacaklardır.
Rifle through our bags and steal our jewelry, perhaps.
Çaldın mı lan bunu?
You steal this?
Annemin Valentine'a ihanet edip Kupa'yı çalmasını sağlayan şey annemin bana olan sevgisiydi.
It was my mother's love for me that made her betray Valentine and steal the Cup.
Kasayı açmak için Alec'in steline ihtiyacın var ve ondan çalmamı mı istiyorsun?
You need Alec's stele to open the safe, and you want me to steal it from him?
Eğer o dronu vurmazsak sanırım bunun için silaha ihtiyacımız olacak ve muhtemelen gardiyanlardan çalacağız ya da bir bilgisayara girip bilgiyi o fuatavni denen herife sızdırabilirsek.
I guess we'd have to use a gun or somethin'like that and... we'd have to probably steal it from a guard. Or we sneak on to a computer and just leak the information to that dude, um, Julian Assage.
Hey! Yoksa onlarında mı telefonunu çaldın?
Hey, did you steal these guys'phones too?
Bir galaya gideceğiz ve Roxxon'a ait çok gizli bir defteri çalacağız içinde Cehennem Mutfağı'na ait illegal kayıtlar var.
We're going to a gala to steal a top secret Roxxon ledger that details certain illegal goings-on in Hell's Kitchen.
Araba getireceğini söylemiştin, benimkini çalacağını değil.
You said you'd bring a car, not steal mine.
Buradaki hırsızlarımız onu çalmak zorunda kalacak.
We need our resident kleptomaniacs to steal that bracelet.
Lütfen bana Savage'ın kalesine gidip onu doğrudan...
Please don't tell me the plan is to walk into Savage's citadel and steal it off her wrist.
Evet, çantanı çalmaya çalışmıştım sanırım.
Yes, I think I tried to steal your purse.
Benden bir öpücük çalmak istiyorsun herhalde Leonard?
You want to steal a kiss from me, Leonard?
Eskiden araba çalardım.
I used to steal cars.
Eğer birisi onu gerçekten çalmak istiyorsa, belki de onlarda kalmalıdır.
I suppose if somebody wants it badly enough to steal it, then perhaps they should have it, then.
Görünüşe bakılırsa artık senden çalmakta hiçbir sıkıntı yok.
Well, apparently, it's okay to steal from you now.
Kendi işimden çalmam ben!
I wouldn't steal from my own operation.
Telaşa ne gerek var? Birisi çalacak kadar çok istiyorsa belki de onda kalmalı.
I suppose if somebody wants it badly enough to steal it, then perhaps they should have it, then.
Belli ki senden bir şey çalmak sıkıntı değilmiş artık.
Well, apparently, it's okay to steal from you now.
Kendi işletmemden bir şey çalmam.
I wouldn't steal from my own operation.
Hiç lüzumu yok.
You here to steal my watch?
Hala sevgililerini aldatıyor musun?
Andy. Steal cheating on your girlfriends?
Şüphesiz ki onları çalmıyor.
He certainly doesn't steal them.
Kara Delik Jenaratörü'nün ilk parçasını.. .. çalmak istiyorsan, yapacağın ilk adım :
If you want to steal the first piece of the Black Hole Generator, the first step is to- -
Kim onun beynini çalmak ister ki?
Who'd want to steal his brains?
Bira içmek için biberon çalan ev arkadaşların olmadığı için mutlu ol.
Just be glad you don't have roommates that steal them for beer. ( both chuckle )
Eğer çalışmazsam, çalmak zorunda kalacağız.
If I don't work, we'll have to steal.
Işığı uzun süre elimde tutamam yoksa haberi olur ve bana kızar.
I can't steal the light for too long or he'll know and get angry.
Özür dilerim, Callie'yi bir dakika çalabilir miyim.
Excuse me. I'm sorry, but I need to steal Callie for a minute.
Genç sığır hırsızı Billy the Kid sığırlarını çalmaya çalıştığı bir çiftlik sahibi tarafından yakalandı.
Young cattle thief Billy the Kid has just been captured by a local rancher he tried to steal from.
Hadi gidip çalalım şunu.
Let's go steal their shit.
- Tabii ki kaçırdım, çok değerlisiniz.
- Sure I'd steal you, you treasure.