Stuffing Çeviri İngilizce
889 parallel translation
Kanepe dolgusu gibidir.
♪ Like the stuffing of a couch ♪
Fransız tarihçi Lacroix'den alınan İzleyen resmin üst tarafında şeytanlar lanetlenenleri büyük kaplara istifliyorlar.
In the upper part of the following picture ( from the French historian Lacroix ) The devils are stuffing the damned into large pots.
Söz verdiğim yeme yarışını erteliyoruz, ama yarın iki katı!
We'll have to postpone that stuffing match I promised, but it'll be double tomorrow!
Kurtulurdum bir hiç olmaktan Kafamı samanla doldurmaktan
I would not be just a nothin My head all full of stuffing
Onun kibrini dağıtırlar!
They'll knock the stuffing out of him.
Ama George aynı şekilde döndü.
But George returned with the same stuffing. Ow!
- Yataklarını dolduruyorlar.
- Stuffing their mattresses.
Burada oturmuş nasıl yemek yiyebiliyorsun?
How can you sit there stuffing yourself?
Onun kafasına, kendi saçmalıklarını dolduruyorsun.
Stuffing his head with all your nonsense.
Oğlanların kafasını bir sürü saçma hikayeyle dolduruyorsun.
Stuffing the boys'heads with a lot of silly stories.
O durumda kağıtları doldurmayı sürdürürsen, Martin, temiz bir gömlek için yer bulamazsın.
If you keep stuffing papers in that case, Martin, you won't have room for a clean shirt.
Onu cebine itiştirdiğini anımsıyorum.
I remember stuffing it in the pocket.
Bence et pek iyi olmamıştı.
Not so much the pork as the stuffing.
Yumruklarını ağızlarına sokup gürültülü sesler çıkartıyorlar korkunç sırıtışlarla gürültü yapıyorlardı.
They made gobbling noises with their mouths stuffing their fists into their mouths and making gobbling noises with frightful grins.
Ayinin başrahibi Matthew Harrison Brady, burda olduğum iki günden beri atılan sözler ve kızarmış tavukla tıka basa karnını doyuruyor.
The high priest of mumbo jumbo, Matthew Harrison Brady, has alternately been stuffing himself with fried chicken and belching platitudes since his arrival here two days ago.
Hobim bir şeyleri doldurmak.
My hobby is stuffing things.
Çantanın içine 10 tane banka cüzdanı koyarak, Onun ofisinden çıktın.
You came out of his office stuffing 10 bankbooks into your briefcase.
Ülkenin geri kalanı ölürken burada bekleyip yüzümü örtmek anlamına geliyorsa İtalyan değilim.
I'm not, if it means stay here and stuffing my face while the rest of the country is dying.
Şunun yüzüne bakın.
Look, he's stuffing his face.
Saat 6'dan beri tıkınıyor.
He's been stuffing his face since 6 : 00.
Yatmadan önce bu kadar yemesi doğru değil.
I don't think she should be stuffing herself when she should go to sleep.
Bütün meselen ceplerini doldurmak.
All that matters is stuffing your pockets.
Deşarj olman lazım Maurice, biliyor musun?
You need stuffing, Maurice, you know?
Doldurulmuş bir kediyi pataklayın.
Knock the stuffing out of a stuffed cat.
Doldurulmuş bir kediye vurarak içini boşaltın.
Knock the stuffing out of a stuffed cat.
Zavallı köpekbalığını patlayıcıyla doldurmak!
Stuffing a poor shark with deadly TNT!
Eğer sadece küpün içini doldurmak istiyorsa, yarısı krallık ve kızım içindir, sadece oraya malzeme olmaya yarar.
If he prefers stuffing jars to half my kingdom and my daughter, just let him stuff them.
İçini doldurmak için de malzeme alayım.
I see, and I'd care to purchase some stuffing in addition, please.
- Tabii bayım. Hemen.
- Ah, certainly sir, some stuffing.
- Dolgu bir tarafta mı? Evet lordum.
HAVE YOU GOT ALL THE STUFFING UP ONE END?
Birazdan geri gelip sana gününü gösterecekler!
They'll be back stuffing it down your mars throat!
- Harcı hazır, baba.
- The stuffing's ready, Father.
Kaz ve adaçayının evlenip à la Cratchit soğanlı harçla birleşmesi, günümüzün en müthiş mutfak mucizelerinden birini oluşturuyor.
The marriage of roast goose and sage and onion stuffing à la Cratchit is one of the culinary miracles of our day.
Tek sorun, harcı mı kazın içine koyalım, kazı mı harcın içine.
The only remaining problem is whether to put the stuffing inside the goose or the goose inside the stuffing.
Onunla bunu doldurabilirsiniz.
You can use it as stuffing for this!
Haydi, içeri tık.
Stuff him all the wa y in. Keep stuffing.
Tamamen.
Keep stuffing.
Sefil hayatını insanların üzerine kova kova su atmaya kafalarında yumurta kırıp ağızlarına sabun tıkmaya adadı.
He dedicated his miserable life to throwing buckets of water over people, braking eggs on their heads and stuffing soap in their mouths.
Kokulu yağlar içinde yüzüp, kölelerle boş boş dolanıyor karınlarını tarlakuşu diliyle dolduruyorlardı.
Swam around in scented oil, lollygagging with the slaves... stuffing themselves with larks'tongues.
- Evet, piliç için dolmaiçi onlar.
- Yes, it's stuffing for the pullets.
Diğer dolmaiçini de körpe domuzlar için hazırlıyoruz.
We're doing another stuffing for the suckling pigs.
Niye bu hindinin içi yok?
Why is there no stuffing in the turkey?
Ugo, Niçin onun içini hiç doldurmadın?
Ugo, why didn't you put in any stuffing?
Ve dolmaiçi mi?
And the stuffing?
Hayat zaten dolmaiçidir.
Life is stuffing.
Rosto alın örneğin, doğal soslarla yapılmış bir püreyle birlikte.
Take, for instance, a roast with a kind of paté stuffing in natural gravy.
Şimdi hamster gibi tıkınıyor.
Now he's stuffing it away like a hamster.
Yerin altında adamlar onlar eğlensin diye ölmeye hazırlanırken bunlar pastayla tıka basa midelerini şişiriyorlar.
Look at them! Stuffing themselves with cakes when men are preparing to die for their enjoyment. Oh, Herod!
Bu deveyi seveceksin, içi de güzelce doldurulmuş.
The camel, this you will like, and it has a good stuffing too.
Martini içen insanlara şarkı söylemek istemiyorum. Karınlarını etle dolduranlara.
I got no desire to sing to folks that's drinking martinis and stuffing themselves full of lamb chops.
Eğer uymazsa, daha fazla koyabilir ya da boşaltabilirim.
If it ain't right, I'll pull some stuffing out or put more in.