Sylvie Çeviri İngilizce
612 parallel translation
- Selam, Sylvie.
- Hi, Sylvie.
- Seni durduran ne?
What's stopping you? Sylvie!
- Sylvie! Jack gece kalmak istiyorsa, kalsın.
If Jack wants to shake down for the night, he's welcome.
- Kalıyor, Sylvie.
- He's staying, Sylvie.
Sylvie'nin benim hakkında böyle düşündüğünü hiç bilmiyordum.
I-I never knew Sylvie felt like that about me.
Sende ve bende olan onda yok, Sylvie.
Hasn't got what you and I have got, Sylvie.
Rue de Monceau'daki bir galeride çalışan Sylvie de aynı zamanda parkın karşısından evine giderdi.
And, Sylvie, who worked in a gallery on Rue de Monceau, walked home across the park.
Âşık olmama rağmen sınavlara çalışmayıp Sylvie'yi arayayım gibi bir şey aklımdan hiç geçmedi.
In love though I was, the idea of giving up study time to look for Sylvie never occurred to me.
Ancak burada yiyerek, kalabalık pazarda her an karşıma çıkabilecek olan Sylvie'yi görme şansım oluyordu.
But here I could eat without being seen by Sylvie, who, in the crowded market, might appear unexpectedly.
Sylvie'den hâlâ bir iz yoktu.
And still no sign of Sylvie.
Benim tipim olmadığından sadece Sylvie ilgimi çektiği için ona karşı ilgisiz kalıyordum.
And, since she didn't fit my standards, and Sylvie alone, so superior, held my thoughts...
Evet, sürekli Sylvie'yi düşündüğüm için pastaneci kızla olan iletişimimin ilerlemesine göz yumuyordum. Başkasını sevebilmek için, daha farklı bir ruh haline bürünmeliydim.
It was because I was thinking of Sylvie that I accepted the advances of the girl at the bakery in a much better spirit than if I had not loved another.
Ayrıca Sylvie'nin yokluğunda, onunla ödeşmek için oldukça iyi bir yöntem gibi geliyordu.
And it was as good a way as any both to pass the time and to get back at Sylvie.
Sylvie'yi erteleyip pastaneci kızla buluşmama gidebilirdim.
I could have put Sylvie off a day, seen the other tonight...
Sylvie'yi tekrar bulmuştum pastaneci kızla görüşmek çapkınlık, hatta ahlaksızlık olurdu.
With Sylvie found, seeing the other would be vice, an aberration.
Sylvie'yi kazanmaya gelince, onu zaten kazanmıştım.
As for winning Sylvie, I had already.
- Sylvie!
- Sylvie!
Sylvie, Boşanıyorum.
Sylvie, I'm getting a divorce. - What?
Tüm bu boşanma fikrinden nefret ediyorum, Sylvie.
I loathe the whole idea of divorce, Sylvie.
Benden birşey saklıyor, Sylvie- - Korkunç birşey- - ve bu beni korkutuyor.
He's hiding something from me, Sylvie - something terrible - and it frightens me.
Hoşçakalın, Sylvie, Teşekkürler.
Good-bye, Sylvie, and thanks.
- Ben de Sylvie gibi simultane çevirmenim.
- I'm a simultaneous translator, like Sylvie.
Hemen Sylvie'i aramalıyım.
I must call Sylvie right away.
Onun birşeyi yok, Sylvie.
He's all right, Sylvie.
Sylvie!
Sylvie!
Sylvie Vartan.
Sylvie Vartan.
Sylvie'ye bir şey söylerse Boşanmama sebep olur.
If she tells Sylvie everything, I'll be divorced.
- Lanet olsun, Sylvie'yi arayacaktım.
Damn, I should have called Sylvie.
Sylvie'ye kaza yaptığımı söylemişler.
Somebody said I had an accident. Sylvie left.
Stüdyoda Sylvie ile karşılaştım.
I met Sylvie at the studio.
Diğer gün Sylvie ondan "bayan dinazor" diye bahsediyordu.
The other day Sylvie called her "Mrs Dinosaur"
Bu da Sylvie.
This is Sylvie.
Şimdi, küçük Sylvie,.. ... bizim değerli öğrencimiz size cevapları verecek.
Now, little Sylvie, our honour student, will give you the answer.
Peki bu nerede söylenmişti, Sylvie?
And where was that said, Sylvie?
Söyle bana, Sylvie... Eğer birileri mutluluğumuza engel olmak isterse ya da, bir şeyler ayrılmamıza zemin hazırlarsa...
- Tell me, if someone ends our love or if we have to separate...
Ölene kadar, birlikte el ele olacağımıza bana söz ver, Sylvie.
Promise me we'll die together, my dearest Sylvie.
Makyajımı yapmayı unutmuşum. - Sylvie!
I forgot my make-up.
- Ne var? Seni, biraz önce öptüm mü?
Sylvie, did I give you a kiss?
Kimliğini ortaya çıkarmakla tehdit etti.
A few years ago, a terrible person wanted to scare Sylvie. He wanted to reveal her identity.
Sylvie, buraya gel!
Sylvie! I just sold the house.
Sylvie, sana daha önce hiç bahsetmediğm bir şey var. Ben, her zaman, bir heykel yapmak istemişimdir.
Sylvie, I never told you that I've wanted to be a sculptor all my life.
- Evet. - Senin beğenmen, beni daha da mutlu etti.
- Sylvie, I'm pleased.
Sylvie müzik koysana biraz, burası mezarlık kadar sessiz.
Sylvie, put on some music. It's like a mausoleum in here!
Sylvie, gidip yatak var mı baksana.
Sylvie, go check out the bed.
N'apıyorsun, Sylvie?
How you doing, Sylvie?
Güzel Sylvie için
For the fair Sylvie
- Sylvie.
. - Sylvie.
- Sylvie!
- Sylvie?
- Söyle bana, Sylvie...
- Say, Sylvie.
Birkaç yıl önce, korkunç biri, Sylvie'yi korkutmayı denedi.
- Four. - The fifth victim was the train guard. - I see.
Sylvie, buraya gel hemen!
Sylvie, come here.