English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ S ] / System

System Çeviri İngilizce

31,980 parallel translation
Orası ataerkil bir sistemde anaerkil hale gelmiş.
Which became a matriarchy in a patriarchal system.
Ancak sistem arızalıydı.
System was rigged, though.
Güzel sistem anasını satayım.
That's a goddamn good system.
Tamam, o zehri sisteminden attığına göre daha iyi hissediyor musun?
Okay, you feel better you got a little venom out of your system?
Sistemde benim adımla görünmesi riskine giremem.
I can't risk it showing up in the system under my name.
Retiküler aktivasyon sistemi esasen uyku ve uyanma geçişi ile ilgilidir.
The reticular activating system, primarily involved in the sleep / wake transition.
Gerçek üstü kâbuslar, adrenal sisteminin aşırı yüklenmesini sağlayıp onu yoğun bir savaş ya da kaç durumuna sokuyor.
Vivid waking nightmares that are sending her adrenal system into overdrive, putting her in a state of extreme fight-or-flight.
- Dr. Radcliffe merkezi sinir sisteminizi yeniden... -... başlatmak için 7 dakika boyunca kalbinizi durdurdu.
Dr. Radcliffe stopped your heart for seven minutes in order to reboot your central nervous system.
Retiküler aktivasyon sistemindeki aşırı hareketliliği bastırmak için seni, çok dikkatli bir şekilde nazikçe, öldürmemiz gerekiyordu.
Well, in order to quell the hyperactivity in your reticular activating system, we had to... very carefully, gently... kill you.
Aslında bu öldürmekten ziyade daha çok bütün sistemi yeniden başlatma olayıydı, ki zekice bir şey.
Actually, that was less of a killing and more of a-a full system reboot, which is brilliant.
Ama yasalar onu hapse mahkûm etti.
Yes. But the legal system sentenced him to prison, not to death.
Santral sistemine sızıp buradan kapatamıyorum.
I can't hack in and shut down the plant's operating system from here.
Hayır, içeri sızamıyorum çünkü kullandıkları sistem ağa bağlı değil.
No, I can't hack in because their system isn't on a network.
Sırf bağışıklık sistemim gelişsin diye hastanede sürekli garip garip şeyleri yalıyorum.
To build my immune system, I lick weird stuff at the hospital all the time.
Balıkla dolu kıyı ekosistemlerini mahvederek, yarım milyar yıllık evrimi tersine çevirdik.
We've taken these coastal ecosystems that used to be dominated by incredibly abundant fish, and we've knocked the whole system down reversing half a billion years of evolution.
Ekosistemi çok zorluyoruz. Bu da mercanların sağlığını ve gelişimini çok etkiliyor.
We're pushing the system really hard and that is a serious enemy to the health of corals and their ability to grow.
Earth League adlı, Dünya sistemi konusunda önde gelen bilim insanlarının oluşturduğu bir ağın başkanıyım. Dünya'daki geleceğimizi anlamak için elimizdeki bütün bilgileri toplamaya çalışıyoruz.
And I have the privilege of chairing something called the Earth League, which is a network of leading earth system scientists, try and gather really all the knowledge we have on understanding our future on, on earth.
Dünya'nın nasıl işlediğini bilgisel bağlamda biliyordum. Son 20 yıldır yaptığım şey bu.
You know, I knew intellectually how the earth's system works,'cause that's what I've been doing for 20 years.
Bu sistemde atmosfer ve okyanusun, bütün elementlerin nasıl birlikte çalıştığını gördüm.
To see how the atmosphere and the ocean, all the elements in the system work together.
Ekvatordan dışarıya doğru gidecekler. Ekosistemde kuraklık izlerini şimdiden görüyoruz.
From the equator they'll go further out, so we're already seeing signs of a system drought.
Şu an tarıyorum.
I'm running them through the system now.
SİSTEM ARIZASI VERİLER SİLİNİYOR
SYSTEM ERROR DELETING DATA
Bu arkanda iz bırakmadan her türlü sisteme gizlice girmeni sağlar.
This allows you to snoop into any system without leaving footprints.
Konuştuğumuz gibi Kusari'nin bedeninden atılmasına başlandı.
The Kusari's being flushed out of her system as we speak.
Doktorun alarmı eski bir sistem ve bütün hastaların faturalarını ve sigorta bilgilerini kopyalarken beni kaydedecek hiç bir kamera da yoktu.
The doctor's alarm system is archaic, and there were no cameras to record me making copies of all his patients billing and insurance information.
Evraklar dosyalanmış, ama daha sisteme girilmemiş.
Paperwork might be filed, but it hasn't been put in the system yet.
Eski mafya üyelerine ait dosyalarının altında uyuyakalarak mı?
I have a system! Slumbering under a pile of aged Mafiosos?
Çok sayıda farklı aşılar aldı bağışıklık sistemi çökebilir ya da aşırı yüklenebilir.
He's been pumped full of so many different vaccines, his immune system could crash or go into overdrive.
Bize düzen lazım, bir sitem. Yoksa bu iş asla yürümez.
We need order, a system, or this is never gonna work.
Sınıflandirma geleneksel mektup sistemini ima eder sınırlayıcı buldum.
Grading implies the traditional letter system, which, as you know, I find limiting.
Gizli sistem mi?
Secret system?
Ralph güvenlikçilere para yedirecek bir tip olmayabilir,... ama güvenlik sistemi teknoloji harikası.
Ralph may be too arrogant to pay for bodyguards, but his security system is state-of-the-art.
... bilgisayarlardaki en büyük arıza genelde onu kullanan insanla alakalı oluyor.
the biggest flaw in any computer system is usually the person controlling it.
Bunları alabilmek için bir eczanenin güvenlik alarmını hacklemem gerekti.
Had to hack the security system at a pharmacy to get those.
Galiba bir çeşit gözetleme sistemleri var.
They've got some kind of surveillance system.
Parazitus uzaylıus tabii Wile E. Coyote'nın sınıflandırma sistemi üzerinden gidiyorsak.
Parasitus Alienus, if we're going by the Wile E. Coyote classification system.
Muhtemelen Angon sistemden.
It's probably from the Angon system.
Belki de vücudunda birden fazla uzaylının DNA'sı var diyedir ama mutasyon geçirdi.
It might be one too many alien DNAs in his system, but he's mutated.
Yani sistemi kandırdığını düşündüğü suçluları hedef alıyor.
So he's targeting criminals that he thinks gamed the system.
- Bağışıklık sistemi virüsle savaşıyor ve Mon-El de mücadele ediyor.
His immune system is battling the virus and he is fighting hard.
Sen Amerikan hukuk sisteminin Jerry Maguire'sısın.
You're the Jerry Maguire of the American judicial system.
Sheldon, insanlığa gelecek bin yıl boyunca zulmedecek bir silah sistemine yataklık ediyor olabiliriz. Tamam, Howard da benden.
Sheldon, we could be contributing to a weapons system that oppresses mankind for the next thousand years.
Üçümüz bir güdüm sistemi bulduk.
The three of us came up with the guidance system.
Bakın çocuklar, bu sadece bir güdüm sistemi.
Look, guys, it's just a guidance system.
Tek yapmam gereken sisteme girmek, Kutuyu kimin kaydettiğini bul ve...
All I have to do is go into the system, find out who registered the box, and...
Ne olursa olsun yapılmaması gereken bir hata yaptın. Kendi başlarına doğru olan kavramları alıp bir araya getirerek aşırı katı bir sistem yarattın.
You've made the kind of mistake that should be avoided at all costs introducing concepts that taken by themselves are true, but which, when locked together, constitute a system that's overly rigid.
Su püskürtme sistemi için boru var ama banyo için yok.
We got pipes for a sprinkler system but no bathrooms.
Pekala, denge artış sistemi denilen bir şeye erişim sağladım.
Okay, I've hacked into something called the stability augmentation system.
Ve referans sistem merkezlerine veri akışı sağlayarak... -... kontrolü ele geçirebilirim.
And I think I can feed data into the heading reference system centers, override the controls.
Kadının cesedindeki testte de uyuşturucu ya da zehir çıkmadı.
And the tox screen on the female showed no drugs or poison in her system.
Sizce soğutma sisteminde birkaç simülasyon denemeye vaktim var mı?
You think I've got time to run some more simulations on the cooling system?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]