Sólo Çeviri İngilizce

# o bizim tek arzumuz # # rumbala, rumbala, rumbala #

Sólo es nuestro deseo Rumbala, rumbala, rumbala

Ben işlerle ilgileniyorum.

Sólo cuido el negocio.

Yaşı büyük olan abilerimiz ablalarımız... İki hafta içinde... elli kişiyi geçmiyorduk.

Tras dos semanas, quedábamos sólo cincuenta, todos niños.

Bazen bize sadece bakıp giderlerdi.

A veces ellos sólo nos examinaban y se iban.

Sonunda ben ve Daniel'den başkası kalmadı.

Al final sólo quedamos Daniel y yo.

¡ Sólo quiero lo mejor para ti!

¡ Sólo quiero lo mejor para ti!

Sólo que hay un tráfico terrible.

Sólo que hay un tráfico terrible.

Sadece, vatansever ve kolcu güçlerin ilhamı ile ülkeyi kaostan çıkarıp Salvador Allende'nin Marksist Hükümeti'ni yıktık.

Las fuerzas armadas y de orden sólo bajo la inspiración patriótica... de sacar al país del caos... que en forma aguda lo estaba precipitando el gobierno marxista de Salvador Allende.

Sana bakıcam artık - Kendine bak sen

from now on I ocuparé you not sólo ocúpate yourself, I'm fine mamá, really.

- Dün gitmediğiniz için düşünmüştüm ki- -

Sólo pensé que como ayer no fuiste, que...

Sadece biriniz!

Sólo uno!

- Sadece biriniz!

Sólo uno.

- Sadece biriniz!

Sólo uno. Wait.

Neyin hayâlini kurduğumuzu veya dilediğimizi konuşabiliriz.

Sólo podemos hablar de lo que nos imaginamos o esperamos.

Hayat.

Sólo vivir.

Janus'a yalnızca fener bekçisinin karısı gitmeye izinlidir.

Sólo la esposa del encargado del faro debe venir a Janus.

Üç zeki adam, sadece bir dakikalığına duraklamışlar.

Los tres reyes magos se detuvieron, pero sólo por un momento.