Tahta Çeviri İngilizce
4,097 parallel translation
Belki gevşemiş tahta falan vardır. Ya da gizli kapı falan.
Maybe there's some loose boards, a concealed door, something.
Kumanın oğlu tahta geçip Kral olmuş. Aklı başında olmasını mı bekliyorsun?
Since the concubine's son is the King, do you think he has a right mind?
Çin'in son imparatoru kaç senesinde tahta çıkmıştır?
When did China's last emperor ascend the throne?
Şövalyeler seni desteklemeli. Ancak onların işbirliğiyle tahta giden yolun açık olabilir.
You must have the support of the knights - only with their allegiance will your path to the throne be clear.
Eğer ölürsen annene büyük tahta kutuda gönderebilmek için senin kıçını taşımak zorunda kalırım.
And if you're dead, I have to carry your ass back here so we can mail y'all to your mama in a big wooden box.
Parmak uçlarında kalan kurumuş tahta kalemi mürekkebine ve göğüs cebindeki lazer kalemine bakarsak bana kalırsa son bir kaç hafta içinde Tayland'a gitmiş Orta Doğu konusunda bir profesör olduğunu tahmin ediyorum.
You throw in the dry-erase marker stains on his fingers and the laser pointer in his breast pocket, I'd say that he was a professor of East Asian Studies who's been to Thailand in the last few weeks.
Gerçek Kraliçeyi tahta geçirmek için oynanmış küçük bir oyun.
A subterfuge to pass Camelot to its rightful Queen.
Uçak yemeklerinden bıktım, Otellerin tahta kuruları, ve tabiki jet lag.
I'm tired of the airplane food, the hotel bedbugs, and the jet lag.
En iyisini sen bilirsin. Onu tahta oturtmak için neler yapmam gerekti.
You know the truth... you know what I've done to give him the throne.
Bakan Yoon ve ben seni tahta oturtmak için yaşadık.
The Yoon-jungho Minister and I have lived to put you on the throne.
- Tahta kaşıklar neredeydi?
273 ) } – Where are the wooden spoons?
- Tahta bacaklı bir korsan.
Pirate with a peg leg?
Konferans odasının tahta duvarları yıkılıp patlamanın etkisini azaltmıştı.
The wooden walls of the conference room had blown out, dissipating the explosion.
Tahta çıkmayı kafasına koyduğunu bildiği için korkuyor.
He's afraid because he knows that he's contemplated taking the crown.
Birisinin çok yakından tanıdığı olmadığınız sürece kendi giysileri içinde gözleri kapalı bir şekilde tahta bir kutuda yapay bir durumda yattıklarını fark etmezsiniz.
Unless you're intimately acquainted with someone, you don't really see them lying down and they may well be dressed in their own clothes lying down with their eyes closed in an artificial situation that they're inside a wooden box.
Arkasında düz bir tahta olan bir kamyon, içinde 6 ya da 7 çocuk.
dump truck, with 6 or 7 guy sprawled on the back.
Sorun görüdüğünden daha derinde Kalbinin tahta kısmının arkasında.
Your problem seems to run much deeper below the wood of your heart.
Onun hayalleri çok uzuk zaman Tahta kafes kalbinde esir alınmıştı.
It was as if his dreams had been held prisoner for too long in the wooden cage that was his heart.
Raoji'yi belli başlı yeni şartlar altında yeniden tahta geçirip, Purandhar Kalesi'ni ele geçirmemizi öneriyorum.
I propose, we invade Purandhar fort with... Restore Raoji to the throne under certain new conditions.
- Burada tahta kuruları mı var?
You got bedbugs here?
Tahta kurusu bu.
It's bedbugs.
Ne cüretle o angutu buraya getirir ve kutsal tahta çıkmasına izin verirsin?
You dare escort that oaf in here... and allow him to climb on the hallowed throne?
Asla tahta oturmayacaksın.
You'll never sit on the throne.
Tahta kazık saplanmış hâlde.
Probably with a wooden stack sunk in?
Bu tahta oturan daha genç ve daha küçük kardeş olan, benim sayemde....... krallığımız çok zengin.
For I, the younger and lesser brother sits on this throne, and our kingdom is rich.
Ne kadar çok tahta harcadığına bak!
Look amount of wood you chopped!
Tahta mı satıyordun?
Selling wood?
Bence onun kafasında eksik tahta var. Kız benimle resmen oynuyor.
I doubt she is capable of thinking she fools around with me...
Jensen, kırığı sabitlemek için tahta parçası bulup getir.
Jenson, take a twig or something to use as a splint.
Her şey Loki tahta çıkmak istediği için.
All this because Loki desires a throne.
Hazırsın, tahta oturma vaktin geldi.
You are ready. The time has come for you to take the throne.
Tahta otur, zaferini kutla.
Embrace and celebrate what you've won.
Tahta karşı işlenen suçları ona bildirmek benim görevim.
It is my sworn duty to notify him of crimes against the throne.
Asgard'ı ve tüm diyarları son nefesime kadar koruyacağım ama bunu o tahta oturursam yapamam.
I will protect Asgard and all the realms with my last and every breath, but I cannot do so from that chair.
Bir oğlum tahtı çok istedi diğeri ise tahta geçmiyor.
One son who wanted the throne too much, another who will not take it.
Tahta bir kapıyı bükemezsin ki!
You can't bend a wooden door!
8'e 8 bir tahta.
It's an eight-by-eight grid.
Kareler yok, tahta yok, sadece hayat olacak!
No squares, no board, just... life!
Küçük tahta bir kutu.
It's a small wooden box.
- Küçük tahta kutu.
- It's a small wooden box.
- Küçük tahta bir kutu.
- It's a small wooden box.
Tüm pencerelerde tahta var.
They got boards all over the fucking windows.
Tüm pencereleri tahta ile kapatmışlar.
All the windows look boarded.
Metal kilitli küçük tahta bir kutu çocuklar.
It's a small wooden box, guys, with a metal latch.
Her sınıfta akıllı tahta olursa, hocalarımız ülkedeki herkesle yarışabilir.
With smart boards in each of the classrooms, our teachers compete with anybody in the country.
O da tahta onları atar.
He can also throw them off the throne.
Dünyayı değiştirmek için pek bir acele içindeydim gerzekçe sayılabilecek şekilde,... çektiğim kalıcı dişimmiş,... şu arkada takılan eleman, var ya,... yapıştırdığım bir tahta parçası.
I was always just in such a rush to grow up and change this world, and foolishly, the teeth I pulled were my adult teeth, so this guy all the way to that guy back there, that's a... just a piece of wood I stick in there.
Tahta parmaklık ve sehpada duran limonata gibi mi?
Like the white picket fence and lemonade stands?
Seni öldürmek istiyor olsam tahta bir kapının beni durdurmasına izin verir miyim sanıyorsun?
If I wanted to kill you, do you think I'd let a wooden door stop me?
Siz de şehri alırdınız. Stannis hak ettiği tahta oturur sen de yanında dururdun.
You would have taken the city, Stannis would sit upon his rightful throne, and you would stand beside him.
Olabildiğince çok tahta sökün.
Rip up as many boards as we can.