English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ T ] / Tavern

Tavern Çeviri İngilizce

1,021 parallel translation
Dr. Stoke onu muayene edecek..
Back to the tavern, girl.
Bara dön kızım, Bara dön.
Back to the tavern. Let men go about the work they've got to do.
Yükleri hana götürün!
We returned to the tavern.
Bu gece saat 7,00'de Southside Tavern'de buluşalım.
I'll meet you at the Southside Tavern at 7 : 00 tonight.
Southside Tavern.
Southside Tavern.
7,30'a kadar Southside Tavern'deydin.
You were at the Southside Tavern until 7 : 30.
Craig, meyhanedeki adam beni teşhis edemez.
Craig, the man at the tavern couldn't identify me.
- Küçük Nellie Kelly Taverna, Yaban Hayatı!
- Oh, like Little Nellie Kelly The Tavern, Ah, Wilderness!
Bir meyhane mi?
A tavern?
Shakespeare zaten barlara layık değildir. Tabii, bar kabadayılarına da.
Shakespeare was not meant for taverns, nor for tavern louts.
- Gel, bildiğim küçük bir meyhane var...
- Come, I know a little tavern not far...
Hiç şaşmadan her gün ucuz bir meyhaneye giden, hiç tanımadığın insanları, ayaktakımını eve getiren birine çok içiyor denmez mi?
Well, don't you call it excess when a man never lets a day go by without stepping into some cheap tavern, bringing home a lot of riffraff, people you never heard of?
Ben de bir aşçı tuttum, hem de kendi barından.
So, by Jove, I did hire a sea cook, right out of his own tavern.
Bir İngiliz meyhanesinde, kahvaltı için meyve görmek, pek sık rastlanmayan bir şeydir.
It isn't often I see fruit in an English tavern for breakfast.
Daha görülecek taverna pistleri var...
There's more to be seen than the floor of a tavern
havadan sudan konuşabileceğimiz han yakınlarında bir yer biliyorum.
Now, I happen to know of a nearby tavern where we could discuss the weather.
Burada bir uşak şahinin oğluna emir veremez.
A tavern wench can't give orders to the son of a Falcon.
Meyhanenin çalışanı.
She was a tavern maid.
Burası benim evim ve bir taverna.
This is my house, and it is not a tavern.
Birkaç gündür meyhanede yoksun.
You haven't been to the tavern for many days.
İnsan meyhanede hayat hakkında çok şey öğrenebilir.
You learn a great deal about life in a tavern.
Meyhanede bir hizmetçi için, bunları saklamanın anlamı yok.
With a tavern maid they don't trouble to hide it.
Sinuhe, bir meyhane hizmetçisinden ne isteyebilir?
Sinuhe, want with a tavern maid?
- Anna, seni tavernada bekliyorum.
- Anna, I'll wait for you at the tavern.
- Meyhanede.
- The tavern.
Duydunmu bilmiyorum ama gözlükçü kasabaya gelmiş hemen barın aşağasında.
Don't know as you heard, but the spectacle man's here down at the tavern.
Emilio DiGiorgio'yu hatırlıyor musun, şu Abruzzi'de tavernası olan?
You remember Emilio DiGiorgio, who own a tavern in Abruzzi?
Banyo olarak burayı kullanıyoruz.
We used the bath from a tavern.
Üç : 8.45 gibi bir kaç arkadaşıyla tavernanın önünde buluştu.
Three : he met some friends of his in front of a tavern about 8.45.
Tavernaya.
At the tavern.
Bir tavernadan diğerine girdim.
One tavern after another.
Zengin olsaydım, kendime bir taverna açar ve her şeyi bedava yapardım.
If I were rich, I'd build myself a tavern and make everything free.
Handa içiyordun ha?
You've been drinking at the tavern.
Benimle kasabaya birahaneye gel, bir Noel içkisi içelim.
Walk town to the tavern with me and let's have a Christmas drink.
Birajanede kalıp, sabah döneceğim.
I'll stay at the tavern and go back in the morning.
Gazetelerde kocalarını öldüren kadınların hikâyelerini okursunuz. Veya çocuk katillerinin, bar kavgasında adam bıçaklayanların.
You read in the paper about some wife doing away with her husband, child murderer, knifing in a tavern brawl...
Sonra, kendine olan güvenini arttırmak için Casablanca'daki bir tavernada Cienfuegos'tan gelmiş ve tüm gemilerdeki balıkçıların en güçlüsü olan bir zenciye karşı yaptığı bilek güreşini hatırladı.
Then, to give himself more confidence he remembered the time in the tavern at Casablanca when he played the hand game with a Negro from Cienfuegos who was the strongest man on the docks.
Köşedeki meyhaneye uğradık.
We stopped in at the tavern on the corner.
Karısıyla Barney arasında bir sorun çıktığını... kendisinin de bara gidip Quill'i vurduğunu söyledi.
He said his wife had had some trouble with Barney Quill and that he'd gone to the tavern and shot Quill.
- Evet, meyhanede duydum.
- Yes, I heard it in the tavern.
Bana White Tavern marka viski, bir bardak, biraz da buz getir.
Get me some White Tavern whiskey, a glass and some ice.
Yüzeyde, aynı diğerleri gibi bir alanda çok yakında düzgünce... düzenlenmiş aile evleri ile yapılacak.
And he's, uh, now... where is he, ma'am? He was killed. Yellow tavern with general stuart.
ve orada o sadece dairenin diğer tarafında değil ondan uzağa da bakıyor.
Yes, like all those men on the road. Mine came at yellow tavern with a bullet, and yours came here with a fever. No, jud, no.
Şuradaki meyhanede cesaret satın alabilirsin.
Well, courage can be purchased at yon tavern.
- Limandaki meyhaneye.
- The tavern down at the harbor.
Başka nerede bu isimde bir meyhane bulabilirsin ki?
Where else would you find a tavern with a name like that?
Bizim birlikten o kadınla yatıp kalkmış yarım düzine adam sayabilirim!
I'll lay half a dozen of Burgundy Tom French of our regiment had her in the tavern at Bridge Street!
Ama şehirdeki tüm serseriler şu taraftaki meyhanede takılırlar.
But all the rogues in the district haunt that tavern yonder.
Daha çok barut ve gülleye ihtiyacımız var.
I've got 50 kegs at the tavern. - Take 20 horses, men, and go get them.
Jamaika Hanı.
The "Tavern of Jamaica"!
Anlaşıldı.
Got it. We'll wait for you in the tavern.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]