Taze balık Çeviri İngilizce
141 parallel translation
# Taze balık.
Fresh herrings!
Taze balıklar. Taze balık?
Herrings?
Taze balık!
Fresh fish!
Taze balık!
Yes, ma'am.
Taze balık!
Fresh fish! Fresh fish!
Sahi mi? Onu öldüremiyorlar mı? Demek ki burada taze balık var.
It means they have fresh fish here.
Taze balık!
Fish. Fresh...
Taze balık...
Fresh fishely...
Şarap, taze balık ve kadınlar, dört mil ötede.
Wine, fresh fish and women, four miles up. Pass it on.
Taze balık dolu bir motorun önünde oturuyorum.
I am sitting in a cart full of fresh fish.
Şöyle hatırlıyorum, her salı taze balık alırım çünkü en fazla bir hafta taze kalırlar.
I don't remember it that way, but because I buy fresh fish every Thursday. It doesn't stay fresh more than a week.
Taze balık, makarnanı istiyor musun?
Fresh fish, you want your pasta?
Taze balık ve tavuk kanı kokusunu takip ettim.
I got a nose for fresh fish and chicken blood.
Balık, balık, taze balık, balıkkkkkk!
Fish, fish. Fishy fish.
Taze balık.
Fresh fish.
Sana taze balık getireyim biraz.
I'll get you some fresh fish.
Buradan taze balık alacağım, dostum!
I got fresh fish in here, buddy!
Vanya, taze balık var!
Vanya, fresh sturgeon!
Yüzmeyi, fotoğraf çekmeyi ve taze balık ürünlerini seviyor.
Mr. Vincoeur enjoys swimming, photography... and fresh seafood.
- Ve İtalya'ya taze balık getireceksin.
- And bring fresh fish back to Italy.
Taze balık, ihtiyacımız olan bu.
Fresh fish, that's what we need.
Şimdi tek ihtiyacım olan taze balık.
The only thing I need now is the fresh fish.
Taze balık var bugün!
Fresh fish today!
Taze balık, taze tavuk eti, taze meyve.
Fresh fish, fresh fowl, fresh fruit.
- Ahh, taze hava, taze balık.
- Ahh, fresh air, fresh fish.
Nasty Nate denen adam meyve kokteylimin peşinde. ve buradaki herkes taze balık seviyor.
There's this guy Nasty Nate who's after my cocktail fruit, and everyone here likes fresh fish.
İnsanlar taze balık istiyorlar hem de çok taze. O kadar ki, canlı balığın bedeli ölmüş taze balığın bedelinden on kat fazla. Pazar yerindeki balıklar gittikçe daha da küçülüyor.
People like their fish fresh - very fresh, so much so that the cost of live fish is ten times the cost of fresh dead fish, and the fish in the marketplace are getting smaller and smaller,
- Taze balık.
- Fresh fish.
Taze balık deposunda iki vardiya boyunca çıplak çalışmayı mı tercih edersin yoksa Müdür Peskin'le seks yapmayı mı?
Would you rather work two straight shifts at the fresh fish house naked or have sex once with Principal Peskin?
Eve dönerken markete uğradı ve akşam yemeği için taze balık aldı.
On her way home, she stopped at the market for fresh fish for dinner.
Balık pazarı buldum ve taze balık aldım.
I bought some fresh fish.
Güzel taze balık!
Nice fresh fish!
Fareleri sevmediğinizi duydum. O yüzden size taze balık hazırladım.
I was told you don't like mice, so I have prepared fresh fish for you
Çiğ balık yediğinde, biraz da olsa taze su vardır.
When you chew raw fish, there's always a little fresh water.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
I've got a nice bit of fresh fish for you, too.
Balık olur, taze çilek olur, altın tabak olur- -
If it's fish cod or fresh strawberrys or gold plates...
Balık satın alan kişi taze olanı bayata tercih eder.
He who buys a fish prefers it fresh, rather than rotten.
Hepsi çok taze! - Burada balık satamazsın.
- You're not allowed to sell here.
Bu balık taze değil!
this fish is not fresh!
Gölden balık tutmaya gideceğiz. Taze taze.
We'll go catch a fish later-fresh from the lake.
Ekmeğe bulanmış ve kızarana kadar sote edilmiş taze hani balığı. Tereyağı, arpa soğan karşı konulamaz Dijon hardalıyla.
It's fresh grouper, slightly breaded, sauteed to a golden brown, and lemon butter, shallots with a teasing hint of Dijon.
Satılık güzel balıklar, taze!
Nice fish for sale, fresh!
Som balığı taze ve tok ve birazcık fazla pişmiş.
Well, the salmon was fresh and firm and just a little bit overdone.
Taze, kokulu balık yemim de var ama kokusundan karın sana yaklaşmayabilir
I got some fresh done stink bait, but you can't cook with your wife at home.
Dondurulmuş balık, taze morina ıstakoz kuyruğu gibi şeyler.
Frozen fish, codfish sweets, eh..., lobster tails and stuff like that.
Balıkların taze olduğu en son zaman kısa pantalonumla dolaşırken idi.
The last time that fish was fresh was when I was in short trousers.
Evet. Düşünüyordumda... Büyük taze bir balık pişirebilirim.
Yeah. I was thinking... I would cook up this nice, big, fresh fish.
Ama balık ne kadar taze olursa olsun... Yemek pişirmesini beceremeyen birisi onu mahfede bilir.
But it's kind of a waste even if the fish is fresh when the skill of the person who cooks it is lacking.
Yesene, balık bugün çok taze...
Eat up, the fish is very fresh today...
Oysa 5 metre ötedeki okyanus taze balık kaynıyor.
That's what we should eat at Belize's finest seafood restaurant?
- Taze balık.
Fresh fish.