Tears Çeviri İngilizce
6,925 parallel translation
Ve çalmayı bitirdiğimde bazı kadınların gözlerinden akan yaşları görüdüm.
And when I finished the flute I could see tears running Down some of the women's faces.
Bir anda sizi olduğunuz yerde vuran müzik ve aniden gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz, yakaladınız mı?
Have you ever had music just Hit you in a place that Immediately brought you to tears
Tamam bunlar mutluluk gözyaşları mı?
Nice to me and... okay, so they're tears of
Bunlar mutluluk gözyaşları.
They're happy tears.
Sıkıntıdan öleceksiniz ama eşiniz sevecektir.
It'll bore you to tears, but your wife will love it.
Gözyaşı ve efkâr.
"Tons of tears... and sorrows."
Annen o yanan kafalara bakarak öylece durdu. Gözlerinden yaşlar boşaldı ama tek kelime etmedi.
Your mama, she just stood there, staring at the little heads burning, tears running down her face, but she never said a word.
İçimde daha fazla göz yaşım olacağını zannetmiyorum.
I don't think I have any tears left in me.
Geçen ay, ay yükseldiği zaman, Nora'ya sarılıyordum... ve... öpüştüğümüz zaman göz yaşlarını tattım, o an her şey netleşti.
So last month, when the moon rose, when I held onto Nora... and I... tasted her tears when we kissed, that's when it all became clear.
Ya seni yoketmeye çalışanlar, yada yapraklar kitabı. İkisi birden olmaz?
The Book Of Leaves or whoever tears you away, not both.
Ağlama.
No tears.
Fakirlere olan sevgin gözlerimi yaşartıyor.
Your compassion for the poor brings tears to my eyes (!
Sokakta bile ağlamadan duramıyorum.
I can't even be in public without bursting into tears.
Yani böyle gözyaşları falan donmamış.
Like, that there are icicles coming out of their tears or whatever.
Ağlamak yok.
No tears.
Bilgisayarlarla o kadar zaman geçirdim ki gözyaşlarınız benim için 1 ve 0'lardan oluşuyor.
I've been spending so much time with computers, your tears are just ones and zeroes to me.
Timsah gözyaşları.
Crocodile tears.
Hayalle gerçeğin kesiştiği o pırıltılı mekan işte tüm aşkın ve gözyaşlarının ve sevincin var olduğu yer orası.
This shimmering space, where imagination and reality intersect this is where all love and tears and joy exist.
Çiçekler, gözyaşları nerde?
Where are the flowers, the tears?
- Sevinç gözyaşları gibi.
Yeah, you know, like tears of joy, that kind of thing.
Adam ağlıyordu. " Berbat bir kocayım.
He was in tears. " I'm a horrible husband.
Şey, hiç şaşırmadım- - mısır koçanını yolmasından belli.
Well, I'm not surprised- - the way he tears into corn on the cob.
Gözyaşı gibi. Ağlıyorum.
Like tears, I am crying.
Arkanda gözü yaşlı kimseler bırakmışsın, evlat.
You left some tears behind you, son.
Sana anlatırdım ama gözyaşları içinde sıkıntıdan ölürsün.
If I told you that, I would have to kill you, because you would be bored to tears.
Halı, krallık sarayının çimlerine yavaşça indikten sonra sultan dizlerinin üstüne çöktü, gözyaşlarıyla yanaklarını ıslattı.
As the carpet settled gently on the lawn of the royal palace, the sultan dropped to his knees, salted tears streaked his cheeks.
Gözlerinden yaş gelecek.
Oh, that is gonna bring tears to his eyes.
- zavallı adam ağlıyor.
Poor guy was in tears!
Son bölümde resmen gözlerim yaşardı.
That last chapter " tears just welled up.
Kurşun ve gözyaşlarıyla.
Bullets and tears.
Kanlı elleriyle ve gözlerinde yaşlarla bir adam kapıma geliyor sence onu geri mi çevirecektim?
A guy shows up on my doorstep... with bloody knuckles and tears in his eyes... you think I'm gonna turn him away?
Eşi duyduğunda gözyaşlarına boğulup bana sarıldı.
Yeah. When his wife heard, She broke into tears and hugged me.
"... Lys'in gözyaşları...
" tears of Lys,
Gözyaşı dökmek yok.
Hey, no tears.
Tedavi yapay gozyasi ve UV koruma gunes gozlugu.
The treatment is artificial tears and UV-protection sunglasses.
Kac kez bir gun ben var suni gozyasi koymak icin?
How many times a day do I have to put in the artificial tears?
Kucuk, kucucuk, semsiye sekilli, silikon fisler drenaji disari blok gozyaslari, boylece, goz sulama.
Little, tiny, umbrella-shaped, silicon plugs that block out the drainage of tears, thus, irrigating the eye.
- Porsos biraz agladi bile.
Porthos even shed a few tears.
Neredeyse ağlayacak gibiydi.
And he was near tears on the phone.
Bazıları ağlayacak gibiydi. Sonucu sorduğumda, bütün suçlardan aklanmalıydı dediler.
Some of them were near tears when I interviewed them, about how they had hoped they could acquit on every single charge.
Ağlayacak gibiydi.
She was not next to tears.
Endonezya, üfürükçüler, reiki, kafeler, göz yaşları, değişimler muhteşem insanlar, muhteşem sohbetler.
Indonesia, healers, reiki, cafes, tears, revelations, amazing people, amazing conversations.
- Mutluluk gözyaşları, muhtemelen.
- Tears of joy probably.
Gözlerinden yaşlar durmaksızın akıyordu sürekli elinde onun resmini tutuyordu ve ben çok endişelenmiştim.
He had tears streaming down his face, he was holding her picture, and I was so worried.
Al, gözyaşlarım ve terimle boğmadan önce çocuğu al.
Here, take this child before I drown him in my tears and sweat.
Arkadan bıçaklamaksa öğle yemeğin, ve masumiyetin gözyaşı senin şerbetin.
Backstabbing is your lunch, and the tears of the innocent are your beverage.
Gözyaşlarına boğulacak sandım.
I thought she was gonna burst into tears.
Gözyaşlarını yolculuk için sakla.
Save your tears for the crossing.
# Dökeceğin onca gözyaşının
All the tears you're gonna cry
İki taraflı parçalanmalar mevcut çizmede.
There are some tears going up and down the side of the boot.
Yakala şunu.
- Tears of a Clown [beeping] Come on! Get him!