Tekı Çeviri İngilizce
248,554 parallel translation
Birinin ruhunu huzura kavuşturma konusunda usta olan tek uygarlık...
Now, one ancient civilization that really mastered the whole getting-one's - soul-to-rest thing- -
Tek bir şansımız var.
Now, we've only got one shot.
Bu çok önemliyse ve tek bir şansımız varsa...
- No. I mean, if that's important, and we only have one shot- -
Tek istediğim nasıl yapıldığını bana öğretmen.
All I am asking is for you to teach me how to do it.
O gece tecavüz ettiği tek kişi ben değildim. Ama hamile kalan tek kişi bendim.
I wasn't the only one he raped that night, but I was the only one who got pregnant.
O gücü dizginlemek için tek bir şansın var. Onu doğurmak.
You have one chance to harness that power when you give birth.
Kalenin olabileceği tek nokta orasıydı.
That's the only spot the castle could be.
Tek bir şansın var tamam mı?
Now you only get one shot, okay?
Loria Prensiyle evleneceğim. Tek bir şartla.
I will marry the Prince of Loria, on one condition.
Onu geri getirebilecek tek kişi benim.
I'm the only one that can bring him back.
Onun hakkında tek bilmeniz gereken bu.
That tells you all you need to know about her.
Kara Peri'yi öldürmek için tek sebep... iyiye ve umduda olan inanç değil.
belief in good and hope isn't the only reason to spare my son and help destroy the Black Fairy.
Senin yaptığını geri alabilecek tek kişi sensin.
If there's anyone who can undo your work, it's you.
Onun diyarına gidip nihayet onu... yenmemi sağlayacak kadar... güçlü olan tek sihir seninki.
Your magic is the only thing strong enough to not only slice into her realm, but to allow me to at last defeat her.
Tek yolu bu.
It's the only way.
Beni tek başına öldüremeyeceğini biliyordun.
You knew you couldn't kill me on your own.
Bunu tek başıma yapamam.
I can't do this alone.
Hanımefendi, tek bilmem gereken motorun neden durduğu.
Ma'am, all I need to know about it is how the engine died.
Tek sıra hâlinde.
Single file.
Adamlardan birkaçı son günlerde bir tek bunu yaptığını söylüyorlar.
A few of these guys say that's all he did at the end.
Eskiden uyuyamadığım zaman Şirin de bana bunu yapardı. Tek farkı, o mikrodalgada ısıtırdı, hile yapardı.
Smurf used to do it for me, too, when I couldn't sleep, except she used the microwave, which was cheating.
Onlara her şeyi öğretmek zorunda kaldım, tek tek her şeyi.
I had to teach them everything, every single thing.
Buraya her geldiğimde, işi yapan bir tek sen varsın. Bu da satıcıları tanıdığın anlamına geliyor.
Every time I come in here, you're the one that does the work, which means, you know the buyers.
Dünyadaki tek zombi askeri gücünün başına kimin geçeceği hakkında bir fikriniz var mı?
Any idea who's going to be in charge of the world's only zombie military force now?
Kardeşlerim ve ben, hepimiz varız. Ama bunu tek başımıza yapamayız.
My brothers and me, we're all in.
- Tek başına halledebilir misin?
- You get all that booze put away? - Can do.
Bugünlerde benden kaçmayan tek kız Fillmore-Graves'tekiler.
The only girls who don't avoid me completely these days are the ones out at Fillmoregraves.
Onlardan hiç biri tek gözlü Kobold'dan çok can yakamaz.
None of them could draw blood from a oneeyed kobold.
Tek başına dolaşırken.
Alone, wandering around.
Adam oğlu için kelimenin tek anlamıyla kendini mermilere siper etmiş.
The man was willing to literally take a bullet for his son.
Tek yapman gereken parmaklarını şaklatmak.
All you have to do is snap your fingers.
Ama tek seferlik bir yerdi, sürekli hareket halindeler.
they're always moving.
Eğer onlar için tek bir damla gözyaşı dökerseniz, siz de öylesiniz.
And if you shed a single tear for them, so are you.
Tek eksiğimiz o kaldı.
It's the only piece we're missing.
Tanrım, tek düşünebildiğim sensin.
My God, you're like... you're all I can think about.
Bunu anlamamızın tek bir yolu var.
Well, there's only one way to find out.
Yani gerçekten ait olduğum tek yer, şuradaki piç kurusunun yanı.
So the only place I've ever really belonged was with that sumbitch over there.
Ama elimizdeki tek şey bu.
But it's all we got.
Hatırlamam gerekiyordu çünkü şu dünyada onun var olduğunu bilen tek kişi benim.
I should have remembered because I'm the only person on the planet that ever knew she existed.
Ve savaşa gittiğimde, düşünebildiğim tek şey... " Aman Tanrım.
And then I go to war, and all I can think about... is, " My God.
Hayatım boyunca tek istediğim toplumun beni kabul etmesiydi.
My whole life, all I've ever wanted is to be accepted.
Bütün dünyanın tek bir kişiye saplantılı olması kaos çıkarırdı.
And the entire world being obsessed with one single person? That would wreak chaos.
Yenilenmesi gerek. - Bunu yapabileceği tek yer orası.
He has to regenerate and that's the only place he can do it.
Tek cümlelik bir cevap.
Or a one-word response.
Ya da tek kelimelik.
Or even one letter.
Tek bildiğim, âşık olduğum tek kız o.
All I know is that she's the only girl I've ever loved.
Tek bildiğim bu kadar zor olmaması gerektiği.
I just know it doesn't have to be this hard.
Maalesef o tek Chips Ahoy * seviyor.
She only likes Chips Ahoy, unfortunately.
Tek yapman gereken Florida demekti.
All you had to say was "Florida."
Dragonette tur rehberi olmanın tek yolu bu.
It's like the only perk of being a Dragonette tour guide.
- Yapılacak tek bir şey var.
Only one thing to do.