The observer Çeviri İngilizce
359 parallel translation
Ne gözmüş ama!
Well, aren't we the observer?
Evet, "The Observer" gazetesinde olduğunuzu söylediniz ama işi söylemediniz.
Yes, you were saying you had a job at The Observer, but you didn't say what it was.
Gazete bayilerini dolaşıyordum ve gazete istiyordum. ... bana "The Observer" i uzatırsa, mesele yok.
You see, I used to go around the different newsstands and I'd ask for a paper if the guy'd hand me The Observer, that was okay.
Herif bana "The Observer" i uzatırsa, "The Post" hesabına yumrukluyordum "The Post" u uzatırsa, "The Observer" hesabına yumrukluyordum.
You see, if the guy handed me The Observer, I'd slug him for The Post. If he hands me The Post, I'd slug him for The Observer. It was very simple.
"The Observer" uzatan adamı dövmüştüm.
I slugged a guy for handing me The Observer.
"The Observer" oğlunuzu onun öldürdüğünü şimdiden ima ediyor.
The Observer is already hinting he killed your son.
Ama yanınızda ben ve "The Observer" olursak seçim garantidir.
But with me and The Observer you're a cinch.
Bu olayda bir sürü baskı yapılıyor, özellikle "The Observer" vasıtasıyla ben de burada oturup...
There's a lot of pressure on this case, especially from The Observer. And I can't just sit here and...
- The Observer'i gördün mü Paul?
- See The Observer, Paul? - Yeah.
- The Observer gizli bir tanık varmış diyor.
The Observer's already talking about a secret witness.
- Matthews, The Observer'in yayıncısı dışarıda...
Matthews, the publisher of The Observer, is outside.
The Observer'in palavra şeyler bastığını mı sanıyorsun?
You don't think The Observer's printing a lot of wind, do you?
Observer'in sahibi Matthews'un şehir dışında evi var mı? Öğrenebilir misin?
Hey, find out if a guy named Matthews, who owns The Observer has a place in the country, will you?
Nick "The Observer" e ipotek koydurmuş ; onun söyledikleri yapmak zorunda.
Nick owns the mortgage on The Observer and he has to do what Nick says.
Yarın gazetedeki büyük manşetleri görür gibiyim "Opal Madvig ağabeyini cinayetle suçluyor."
You can just picture it in black ink all over The Observer. Opal Madvig accuses brother of murder.
En tuhafı da şu Paul Madvig'e attığı iftiradan sonra Nick "The Observer" in iflâsını isteyecek.
Here's the funniest angle of it all. Soon as Nick frames Paul Madvig, he'll let The Observer go bankrupt. You see, he doesn't want to be a publisher.
Sabaha gazete çıkar çıkmaz onun işi bitti demektir.
He's through as soon as The Observer comes out in the morning.
Yarınki gazete dinamit gibi bir haber var.
Listen, The Observer is loaded with dynamite for the morning.
O şişko pelikan neremi sorgulayacak mış? - Observer Gazetesini de susturduk ya?
What can that over stuffed pelican question me about now we got The Observer shut up?
The Observer.
- Oh. The Observer. - Oh.
Gözcü.
The observer.
Söylediğim gibi Otto, gözcü silahına davrandı ; Stachel'de onu vurdu.
As I said, Otto, the observer made a move for his gun, so Stachel shot him down.
Gözcünün silahı arızalıymış.
The observer was blinded.
Maalesef bu şölenin tek katılımcısı sadece benim.
Perhaps the observer of this spectacle is simply me?
Şimdi yalnızca gözcü birliklerimiz kaldı.
So now we've only got the observer corps.
Ressamımızın sonsuzluğa gerilediği nokta, resmini yaptığı manzaranın bir kısmı ve gözlemci ve gözetlenenin her ikisinin de olduğu andır.
The moment when our artist has regressed to the point of infinity and is part of the landscape he painted, and is both the observer and the observed.
Aslında geçen sene 2 Mayısta Temsilciler Meclisi'nde söylediğiniz gibi ve 23 Kasımda tekrarlamıştınız ve The Observer'daki makalenizde ve The Daily Mail'deki röportajınızda ve parti programınızda da açıkça bulunuyordu.
In fact, Just as you said in the House on May 2nd last year, and again on November 23rd, and in The Observer and in The Daily Mail, and as your manifesto made clear.
Nehrin güçlü akımlarında gücü azalan bir tekne gibi..... sadece kendi hareketiyle bir gözlemci tarafından incelenebilir.
Exactly like a boat descending a river's strong currents doesn't derive... the necessity of its own movement from the gaze of the observer who's contemplating it.
"The Observer" benimle röportaj yapmak istiyor. "The Observer" benimle röportaj yapmak istermiş.
The Observer would like to interview me.
Hava gözlemden önemli bir bilgi var efendim.
The weather observer has something.
İçyüzünü araştırıyor insan işlerinin.
He is a great observer, and he looks quite through the deeds of men.
Deniz konusunda önde gelen kişilerden biri olarak, muhteşem bir gözlemci olursunuz.
As the foremost authority on the sea and its mysteries, you can be an excellent observer.
Gözlemci, ikinci çeyrekliği göster lütfen.
Observer, prepare a view of the second quadrant, please.
Açıkçası Birleşmiş Milletler adına çalışan tarafsız bir gözlemciyim.
Frankly, I'm a neutral observer for the United Nations.
Ben sadece, Birleşmiş Milletler gözlemcisi rolündeyim.
I'm merely what the United Nations would call an observer.
West London Observer'da iki küçük paragraf geçtiler.
Two small paragraphs down the page in the West London Observer.
Kör piç bir gözcü mü?
The blind bastard's an observer?
John Gill buraya Federasyon tarafından kültür gözlemcisi olarak gönderildi.
John Gill, your Führer, was sent here by the Federation as a cultural observer.
Ural Prezidyum'unun bir üyesi olarak görevim, bir gözlemci olarak...
It's my duty as a member of the Ural Presidium to act as an observer...
Birden çok kişi de şaşırarak... sabahın 4'ünde, bu otobanda... çorapsız bir şekilde... ayaklarına bir çift boş ayakkabı kutusu geçirmiş... tuhaf bir iş adamı gördüklerini... iddia ediyorlar.
More than one bemused observer... claims to have seen the whimsical tycoon... at 4 : 00 in the morning, promenading this highway... with no socks on... and wearing, instead of shoes... a pair of empty Kleenex boxes.
Her gözlemci herhangi bir zaman ve mekanda aynı doğa kurallarına tabidir.
Every observer, in any place, time or motion must deduce the same laws of nature.
Eğer dünyayı dışarıdan izleyen bir canlı olsaydık son birkaç bin yılda önemli gelişmeler olduğunu görürdük.
If you were an observer from an alien world you would've noticed that something complicated has been happening over the last few thousand years.
Bir suçun işlendiğine inanan Çavuş Taggart, Rosewood'a katıldı, Dedektif Foley sadece gözlemci konumundaydı, ve mülke girdi.
Believing a felony was in progress, Sergeant Taggart joined Rosewood, with Detective Foley present only as an observer, and proceeded to enter the grounds.
Şunu unutma, bu ilk seferde tek yapmanı istediğim bağlantıya geçmen. Rüyasına girdiğinde gözlemci olacaksın, katılımcı değil. Tamam mı?
Just remember that the first time out, all we want you to do is make contact, so once you get inside his dream, you're an observer, not a participant, okay?
Dışarıdan bakan birine İtalya'ya gitmen epey aptalca görünebilir. - Gidiyorum.
To the casual observer, your running off to Italy would seem stupid beyond reason.
O halde, deney yapmak için bir referans noktası dikkate alındığında Galileo'nun Görelilik Prensibi'ne göre ve ışığın tüm istikametlerde hiç duraksamadan saniyede 299,792 nokta 458 km. hızla gideceği varsayımını kabul edersek örneklerle açıklamaya çalıştığım konu uzay ve zamandaki tüm ölçülerin tek bir gözlemciye göre oluştuğu ve diğer gözlemcilerle aynı olmak zorunda olmadığıdır.
So, given a constant frame of reference within which to experiment... according to Galileo's original principles... and accepting the hypothesis that light always travels... at 186,282.397... miles per second in all directions at once... the main point I've demonstrated... is that all measurements of time and space... are necessarily made relative to a single observer... and are not necessarily the same for two independent observers.
Böyle ölümcül yerde, yalnız iki adamın mücadelesinin sonucunun ne olacağı herkesçe malumdu.
The two men were alone in that dreadful place but the outcome of their struggle was obvious to a trained observer.
Buraya Kuzey Carolina'daki bir araştırma için geldim.
L came up from The Charlotte Observer in North Carolina.
"Senin hayallerin sana anlamlı gelebilir ama tarafsız gözlemciye göre bunlar bunlar son derece utanç verici."
"Your dreams may be meaningful to you, but to the objective observer they're..." "It's so embarrassing."
Sıradan bir gözlemci için - sıradan bir ayakkabı.
To the casual observer - an ordinary shoe.
Allahtan, projede görev alan Al isimli bir gözlemci bana yardım etti.
Fortunately, I had help... an observer from the project named Al.