Threatening Çeviri İngilizce
4,675 parallel translation
Diğer kadınlar oldukça destekleyici, tehdit edici değil.
Just, other women super supportive, non threatening.
Yasal işlemle tehdit ediyor.
He's threatening legal action.
Beni tehdit mi ediyorsun?
Are you threatening me?
Ailemi tehdit mi ediyorsun?
Are you threatening my family?
Bazı insanlar Merode'yi öldürmekle tehdit ediyor.
Some people are threatening to kill de Merode.
Sonra da beni tehdit etmeye başladı.
( Sniffles ) And then he started threatening me.
Bebeğimi tehdit etti.
Threatening my baby.
Jack'e ulaşmak için seni tehdit etmesi yani ne ödlek bir şey bu?
I mean, threatening you to get to Jack? How cowardly is that?
... Bay Sharon'un savaş tehdidinin arkasında duramadığı da iddialar arasında.
... claiming Minister Sharon has come short of threatening all-out war.
Bizi tehdit mi ediyorsun?
Are you threatening us?
Şimdi sizi tehdit ediyorum.
Now I'm threatening you.
Bir de benim kendisini tehdit ettiğimi.
And he also said that I was threatening him.
Şimdi de tehdit mi ediyorsun?
Now you're threatening me?
Bundan birkaç yüzyıl sonraki teknolojimizin, tehditkar bir süper volkanın enerjisini patlamadan önce emmeye imkan vereceğini düşünüyorum.
I can imagine that our technology of a few hundred years from now would allow us to siphon off the energy of a threatening supervolcano before it explodes.
Tehdit edilmekten hoşlanmam. Özellikle senin gibi bir pislik tarafından.
I don't like people threatening me, especially scum like you.
Sana söylemiştim. Tehdit edilmekten hoşlanmam.
I told you, I don't like people threatening me.
Ya da bu tehdit etmenin yeni yolu mu?
Or is this a new way of threatening?
- Ve Doug, Gabby'yi almakla tehdit ediyordu.
And Doug was threatening to take Gabby.
Tehditkar yorumlarda bulunmuştu.
Made threatening remarks.
Evet. Ama aynı tehdit postasını alıp duruyorum.
But I keep getting the same threatening e-mail over and over again.
Ve yine, seni tehdit ediyordu.
And anyway, he was threatening you.
O küçük çocuğu tehdit mi ediyorsun?
Are you threatening this little boy?
O veledi tehdit etmiyorum.
I'm not threatening that punk.
"Yolanda içinde bir volkan gibi kaynayan ve onu bütünüyle içine çeken duygularla savaşmaya çalıştı."
"Yolanda tried to fight the feelings bubbling up" "inside her like a volcano threatening..." "To engulf her, to swallow her whole."
O aracın sahibini tehdit ediyordun.
You were threatening the owner of that truck.
Salem'de hâlâ insanlar Meclis Başkanı'nı tehdit etmekten asılıyorlar.
Salem still hangs men for what you did... Threatening the selectmen.
seni tehdit etmiyorum.
I'm not threatening you.
yoksa... peki tamam o zaman, seni tehdit ediyorum.
Otherwise... well yes, then I am threatening you.
Tahrik edici sözler kullanmak bir tutuklama sebebidir!
Using threatening, violent words is an arrestable offence.
Seni tehtit ederken kayıt mı ettin?
Did you record her threatening you?
O küçük sürtük anneme lezbiyen olduğumu söylemekle beni tehtit etti.
That little bitch is threatening to tell my mom I'm a lesbian.
Sizi tehdit etmiyordum.
I wasn't threatening you.
Seni tehdit eden kim?
Who's threatening you?
İslamabad, şiddet eğilimli gruplardan oluşuyor ve Pakistan büyük bir iç karışıklığa sürüklenebilir. Böylece kendi nükleer silahlarının güvenliğini tehdit altına sokabilirler. Tüm bunlar iki ülke arasındaki bir anlaşma yakın zamanda olacak gibi değil.
Islamabad's persistent attachment to violent extremist groups and the fact that Pakistan may lurch into greater internal instability- - thus threatening the security of its nuclear arsenal- - all means that an easy alliance between our two countries is not in the cards anytime soon.
Seni kim tehdit ediyor?
Who's threatening you?
Şimdi de beni tehdit mi ediyorsun evlat?
Now, you're not threatening me now, are you, son?
Oğluna ve kendisine zarar vereceğini söyledi. ... biz de eve gittik.
And he's threatening the boy and he's threatening to harm himself, so we come over there.
Doğum yapmak üzereyim ve kötü bir büyücü çocuğumun hayatını tehdit ediyor.
I'm about to give birth, and an evil sorceress is threatening the future of my child.
Adil olmak gerekirse ilk seferde ben çocuğunu değil seni tehdit etmiştim.
To be fair, the first time, I was threatening you.
Sen de onun elinde bir bıçakla kadın memuru tehdit ettiğini söyledin.
And you told us that you saw him. Threatening the female officer with that knife.
Eşinizi dövmenizin ve tehdit etmenizin yanı sıra geçmişte siddet içeren eylemlerden dolayı iki kez tutuklandınız değil mi?
Besides beating your wife and threatening Mr. Blunt, you've been arrested twice in the past for violent conduct, correct?
Sonra suç mahallinde Zach Eikleberry'nin koça yazdığı tehdit mektubundan başka ne öğrendim bilin?
Then at the crime scene, what do I find but a threatening letter to the coach from Zach Eikleberry?
Sonra onu bir bowling salonuna kadar takip ettim ve orada daha fazla tehdit mektubu buldum.
Then I follow him to some bowling alley, and there I find even more threatening letters.
Charlie, dostum, benim hakkımda ne olduğunu Bunu tehdit bulmak?
Charlie, mate, what is it about me that you find so threatening?
Bu yüzden de tehdit ettiği şey senin hayatın değil.
Which is why it's not your life she's threatening.
Ve sonra dün, diğer dansçılardan birinin Lee Jade öldürmekle tehdit kulak misafiri.
And then yesterday, one of the other dancers overheard Lee threatening to kill Jade.
İnsanlar onu tehdit duydum.
People heard you threatening her.
Belki daha az tehlikeli bir fikirleri vardır.
Maybe they'll think of something less life-threatening.
Korkunun üstesinden gelmenin tek yolu onları cezayla tehdit etmek mi?
Is threatening them with punishment the only way To overcome fear?
O zaman etrafta silahla dolaşıp kendini öldürmekle tehtit ederek, Ne bok yiyordu?
Then what the hell was he doing walking around with a gun, threatening to kill himself?
Polis raporunu inceledim... Conner memurlarla iş birliği yapmayı reddederek, Kendini öldürmekle tehtit ediyormuş.
I quoted the police report... that Conner was threatening to kill himself, refusing to cooperate with officers, and they shot him in the chest.