Ticket Çeviri İngilizce
11,278 parallel translation
Kurbanın nereye bilet alıp uçtuğunu öğrenmek için kredi kartını araştırırken öğle yemeğini buldum ve- -
Ah. I was checking the victim's credit card for plane ticket charges to see where she flew, and instead I found a lunch charge...
Otobüs bileti için yeterli olacaktır.
It'll be enough for a bus ticket.
- İşte, bir de bilet var.
- Here, there's a ticket.
Peki, Bu akşam tiyatro için fazladan biletim var.
So listen, I have an extra ticket to the theater tonight.
Ama kendi biletimi ödemek isterim.
But I would like to pay for my ticket.
Bileti almış ve izlemek istiyormuş gibi hissediyorum.
I feel like I bought the ticket, I want to see the show.
Barın müdavimlerinden 50 erkeğin adını araştırdım. Bir şey çıkmadı. Park fişi bile yok.
I have run nearly 50 names of the tavern's male patrons and come back with exactly zero hits, not even a parking ticket.
O hayatta, İki tane Doktora derecen ve uzaya bir biletin var.
In that other life, you have two PhDs and a ticket to space.
Seni otobüs biletinden kurtarayım.
I'll save you a bus ticket.
Bana da bir bilet al.
Book me a ticket.
İşte bunu arıyordum.
That's the ticket.
Ben olmasam mahvolursun.
I'm literally your meal ticket.
Patavatsızlık etmek istemem ama yakında öleceğin için çalışmak zorunda değilsin bence.
Not to be blunt, but I think dying gets you a ticket out of work.
Biletin... ve buda para.
Your ticket.. and money.
Ben, senin daha uzun kalman için alacağın... biletin yarısını ödeyebileceğimi söylemek istiyordum.
I was gonna say I'll go splitsies on a new ticket so you can stay longer.
Bu durumda kahveni ve otobüs biletini ben ısmarlayacağım.
In that case, i'll buy you a bus ticket To go with that coffee.
Bir saate kadar eve gidecektik eğer bilet talep formları ile ilgili bize yardımcı olursan eve daha çabuk döneriz.
We were headed home in about an hour, so if you help out with a stack of ticket requisition forms, we'll all get home a little sooner.
Bayan bilet lütfen.
Madam, ticket please.
Bir ara duygulanacak gibi de oldum. Ama trafik cezasından yakamızı kurtarmam gerekiyordu. Çıplakken de profesyonel olmayı tercih ediyorum.
I might've even gotten emotional, but I had to talk our way out of the ticket, and I like to be professional when my shirt's off.
TEKSAS EYALETİ TRAFİK CEZASl emniyet kemeri takmadığım için ceza almıştım.
I'd received a traffic ticket for not wearing a seatbelt.
O cezayı alana kadar genelde kemerimi takmazdım ama sonra alışkanlığımı değiştirdim.
Until I received that ticket, I'd not usually worn my seatbelt, but after that, well, I changed my ways.
- Bilet.
Ticket.
Amerika'ya bir uçak bileti, seyahat parası ve kalması için geçici bir yer. Uyuşturucu rehabilitasyon merkezine de yatırın.
I also asked you to prepare a plane ticket to the US, travel expenses, a temporary apartment, and have him check in at a drug rehabilitation treatment center.
Bilet alacak kimse yok gerçi.
Not that there's anyone to buy a ticket.
Trafik cezası bile yok.
Not even a traffic ticket.
Troy onun gelir kapısıydı.
Okay, Troy was his meal ticket.
Troy kendinin gelir kapısı olacaktı.
No, Troy was gonna be his own meal ticket.
Exeter'e tren bileti 80 £ idi. Alacağım para ise 50 £.
It was an 80 quid train ticket to Exeter and I was getting paid
Biletimi Cardiff'ten çıkışım verildiği gün aldım.
Booked my ticket the day I got my pink slip at Cardiff.
Sanki bir çocuk sinema bileti almış ve onu diğer arkadaşlarına veriyormuş gibi.
Like a kid when he buys a movie ticket and then passes it back to his friends.
Az önce San Francisco'ya bilet almış.
Just bought a ticket to San Francisco.
Biletler 200 dolar.
200 bucks a ticket.
Sanki seni önemsiz bir şey için suçluyormuşum gibi davranıyorsun.
You act like I'm busting you for a jaywalking ticket.
Yarınki yolcu aracına biletim var.
Got a ticket on tomorrow's land coach.
Kendine düşen payı al ve bir sonraki istasyonda in. Gitmek istediğin bir yere bir bilet al.
Take your share of what's owed you, get off at the next space station, and buy yourself a ticket to anywhere you want to go.
Payını alıp bir sonraki istasyonda in. Ve kendine gitmek istediğin yere bir bilet al.
Take your share of what's owed to you, get off on the next space station and buy yourself a ticket to anywhere you wanna go.
Logan kendisinin dünyanın zirvesine olan bileti olduğumu düşünüyor.
Logan thinks I'm his ticket to the top of the world.
Chekura'nın nerelerde olduğunu araştırmaya, Annapolis Royal'e bilet satın almak için parak biriktirmek üç haftamı aldı.
It took me three hard weeks of savings to be able to purchase a ticket to Annapolis Royal to inquire about Chekura's whereabouts.
Saati sat, bir tren bileti al ve çok uzaklara git.
Sell the watch, buy a train ticket, and move far away.
Biletinizi alın.
Get a ticket.
Sen benim çıkış biletimdin.
You were my ticket out.
Lana seni vurması için bir Pakistanlı tuttu diye incindin. Vegas'a gittin ve şimdi bir kumarhanenin önünde sarhoş ve beş parasızsın. Ve benden uçak bileti ve uçuş öncesi fahişe keyfi için 1000 dolar göndermemi istiyorsun.
You're all butt-hurt because Lana hired some Pakistani dude to shoot you, so you went to Vegas, and now you're drunk and broke outside a casino, and you want me to wire a thousand dollars to buy you a plane ticket and a pre-flight whore.
Sana aptal uçak biletin için para gönderiyorum.
You shut up! Jesus, I'm sending you the money for your stupid plane ticket!
Tamam o zaman aptal tren bileti için para gönderirim.
Ugh, fine, then I'll send money for a stupid train ticket.
Laney Fontaine için bir bilet bu.
Hey, this is a ticket to see Laney Fontaine.
Doğrusu, bunu düşünmeye pek de vaktim olmadı, geri dönüşümü bile düşünemedim.
To be fair, I didn't have time to think about whether it was a one-way ticket.
Çoktan Ikayaki biletini aldın.
You already took the Ikayaki ticket.
Diğer adıyla buradan çıkış biletimiz.
Also known as our ticket out of here.
Birisi size bir Hallyu yıldızının konser biletini vereceğini söyleseydi kendinizi nasıl hissederdiniz?
If someone told you that a Hallyu star-studded concert ticket was being given to you then how would that make you feel?
Haklısın.
Got a ticket stub right here.
Ceza yemediniz mi?
[chuckles] You didn't get a ticket?