English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ T ] / Tie

Tie Çeviri İngilizce

11,626 parallel translation
"Müslüman ahlâkına uygun örtülü olmalı." "Erkekler ve kadınlar arasında temas olmamalı." " Anlam giydirmekten kaçının.
Respect for the Islamic headscarf, no contact between men and women, avoid sordid realism, avoid violence, avoid the use of a tie for good guys.
Çünkü Farsça ismi ve bir kravatı var...
He has an Iranian name and a tie.
Evvela ona bir Müslüman ismi verip, kravatını çıkarmamız gerekir.
Change his name into an Islamic one, take off his tie...
Onun tek yaptığı Gish'i depoyla ilişkilendirmesi.
All it does is tie Gish to the storage unit.
Federal bir ajanı vurmakla olan bağını anlayabilirsek onu çok uzun süre için tutuklayabiliriz.
Oh, we can arrest him for a whole lot more if we tie him to the shooting of a federal agent.
Papyonunu beğendim.
- ♪ He done drop boy ♪ - I like that tie.
- Her şey! Bu yıl eşitlik bozulacak ve bu son soygunla 9-9'un gerçek kralı belli olacak.
This year's the tie-breaker, a final heist to decide once and for all the true king of the nine-nine.
Peki sen Terrance'ı nereden tanıyorsun uzay kravatlı?
And how do you know Terrance, Space Tie?
- Berabere bitti.
- It's a tie.
Sen, Chanel ve Chanel # 3 hepiniz ona oy vereceksiniz Bu durumda, Zayday'in, bana, Sam'e ve Grace'e ihtiyacı olacak. Hepimiz ona oy versek bile, eşitlik olur.
You guys, Chanel and Chanel # 3 will all vote for Chanel, which means Zayday would need Sam and me and Grace to all vote for her, and then it'd be a tie and Chanel remains president.
Sıkı kravat, sıkı, sıkı.
Tie it tight, tight, tight.
Castelroy'un ihanetine seni de dahil edecek bir şey var mı diye arıyorsun odanı değil mi?
Leith : You're searching your chambers to make sure There's nothing to tie you
Tamam. Öyleyse süveteri bir kese gibi bağlarız ve...
Okay, so we tie the vest into, like, a pouch, and- -
- Bağlar mısın?
- Will you tie me?
Luke, çok üzgünüm, keşke yapabilseydik ama Andy'ye kravat bağlamayı öğreteceğime söz verdim önceden.
Aw, Luke, I'm sorry. I wish I could, but I already promised Andy I'd teach him how to tie a tie.
Dur önce bir önlüğümü bağlayayım daha sonra şu eski kolu bir gevşeteyim.
Let me just tie on my apron, limber up the old tap-pulling arm...
Beni gerçek kimliğime bağlayan bir kanıt.
It's the one piece of evidence that can tie me to my identity.
- Evet - Onunla şu kravat eşleşmiyor.
~ It doesn't match with that tie thing.
Seni çatıya bağlamam gerekirse bağlarım.
I don't care if I have to tie you to the roof.
Herhangi birini aldatabilirsin, seni bağlayacağız.
You hoodwink anybody else, we tie you down... Gentlemen...
- İşe girdiğinde sana bir tane alırım.
I'll buy you a tie when you get a job.
Sence Condé mi yaptı bunu?
You think that's Condé trying to tie up loose ends?
Belini bağla.
Tie a girth wrap.
Henüz olay yerleriyle bağlantısını kuramadık.
We haven't been able to tie him to the crime scenes yet.
Bu bize onu Amy Barrett ve Susan Watts'la ilişkilendirmek için bir dava dosyası oluşturmak için yeterince zaman verir.
That'll buy us enough time to tie him to Amy Barrett, Susan Watts, build a real case.
Tabii onu bu suça bağlamazsak ya da Tyson olduğunu kanıtlamazsak.
Unless we can tie him to a crime or prove that he's Tyson.
Kanamanın olduğu yerleri bağlayabilirim. Havan mermisinin bulunduğu yeri daha iyi anlamamıza yardım eder.
I mean, I can tie off a few of those bleeders, get a better idea of how that mortar's positioned in there.
Öyleydi zaten. Ama sonra insan bağlanıyor.
Ah, but that's the truth... and then there it is, you tie yourself up.
- Merhaba. - Ben bu kravat iğnesini alacağım.
I think I will take this tie clasp.
Onu bağlaman gerekmiyor muydu senin?
Are you going to tie her or not?
Seni bağlayacağım.
I'll just tie you up.
Keşke makası bu olaya bağlamanın başka bir yolu olsaydı.
I wish there was another way to tie the scissors to the case.
Neden sevgili annenin başında olmasına izin veriyorsun?
Why you letting mommy dearest tie you into knots?
Uzun, papyonlu, böyle yürüyor, yarı ölümlü, düzeni sever.
Tall guy, bow tie, walks like this. Semi-mortal. Likes to tidy up.
Gömleğim kravatıma uymamış mı sence?
Does this shirt overpower the tie?
- Taktığı metal kravata kadar olayın içinde.
He's in this thing up to his bolo tie.
Geride tanık bırakmamak için mi? Bütün nedeni bu muydu?
To tie up loose ends?
Benim kamyonetin arkasına halat takıp heykele bağlarız ve en yakın çöpe atarız.
We take a rope, we tie it around the statue, attach it to the back of my truck, and drag it to the nearest dump.
Bağla şunu.
Tie it down.
Seni bağlardım.
I'd tie you up.
Kollarını çatı kirişine bağlardım. Sonra ayaklarından seni yere çivilerdim.
I'd tie your arms to the rafters, and then I'd nail your feet to the floor.
Bir kravata ihtiyacım yok
Don't I need a tie?
Cyrus Beene, St. Barts'daki kravatını getirmemişsin
Cyrus Beene, you are not bringing a tie to St. Barts.
Kravatla seyahat etmiyorum.
I do not travel without a tie.
Kravat yok, Cy.
No tie, Cy.
Hayatım boyunca bir beraberlik için çalışmadım ben.
I didn't work my whole life for a tie.
Super Bowl'un beraberlikle bitmesini ister miydiniz?
Would you be happy if the Super Bowl ended in a tie?
Sıkı bağla.
Tie her tight.
Aile bizi bir araya getiren bağdır. Fakat bu bağın bir ucu insan uygarlığını yükselten bir destekken diğer ucu bireyselliğimizin gırtlağına sarılan bir kementtir.
Family is the tie that binds, but while one end undergirds human civilization, the other is a noose, choking away our individuation.
- Bir de kravatını değiştirmelisin.
And change the tie. - Why?
Güzel bağla.
Tie her up tight.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]