Tiksindirici Çeviri İngilizce
385 parallel translation
Bence tiksindirici.
I think it's revolting.
Harikasın. Tiksindirici bir biçimde.
Walter, you're wonderful in a loathsome sort of way.
Bu çok tiksindirici ve bu yerden çok uzak.
It's rather nauseating and out of place.
Onun iğrenç bakışlarına ve tiksindirici sesine katlanamam.
I can't stand his repulsive looks and distasteful voice.
Süslü, cici ve tiksindirici.
pink, sweet and nauseating.
ruhlarınızı taşıyabileceğime,... sizi tiksindirici yalnızlığınızdan kurtarmabileceğime, inanacak kadar aptal biriymişim.
I was a fool to believe I could move your souls, that I could let you out of your repulsive solitude.
Kadın taksi şoförü mü? Ne tiksindirici.
We're looking for three sailors and a lady cab driver.
- Elim kadar büyük - istiridyeler tiksindirici şeylerden birini Dudağına yerleştirdin.
- As big as my hand. - Oysters. You mean you'd put one of them slimy things right in your mouth?
... iyi iş yapıyorsun tiksindirici şeylerden birini ağzına yerleştirdin mi?
So you'd go right to work and put one of the slimy things right in your mouth, huh?
Bir kıyım, tiksindirici...
A harvest, repugnant and more disgusting
İçinde üç ciltlik bir romanın müsevedde yazımları bulundu roman tiksindirici bir duygusallık içeriyordu.
It contained the manuscript of a three-volume novel... of more than usually revolting sentimentality.
Eğere bu en tiksindirici şey değilse...
If that isn't the most sickening...
Genellikle, kötü bir toplumun kötü ürünleri arasında en çirkin ve tiksindirici görüntüde olan o yaratıkların, rahibelerin gözetimi altında tutulurlardı.
They were generally locked up under the custody of those creatures... who among all the bad products of a bad society... present the most ugly and repugnant appearance : nuns.
Tiksindirici.
Disgusting.
Bazı cahil 19.yy gelenek düşmanları kendilerine... nasıl desem - 17.yy sanat eserlerini... kendi zırvalarıyla değiştirmeyi görev edinmişlerdir... bu pisl-affedersiniz - bu saçma ve tiksindirici av ve sevinç sahneleriyle hem de.
Some ignorant 19th-century iconoclast, with a view to... how can I say... improving his abode, had someone paint over the original 17th-century decorations with these... if you'll forgive me... these absurd and quite revolting scenes of hunting and feasting.
Beni tiksindirici buldun.
You found me distasteful.
- Tamamem tiksindirici?
- Perfectly revolting?
Tiksindirici biri.
She's disgusting.
Tiksindirici biriyim.
I'm abominable.
Duygusal, tiksindirici gerçeği duymak ister misin?
You want to know the sentimental, disgusting truth?
Kadınlara doğal gelen şeyleri erkekler tiksindirici bulur.
Something a woman might think natural a bloke will find sickening.
tiksindirici ama kaçınılmaz.
Revolting but inevitable.
Başkalarının içişlerine karışmayı tiksindirici buluyoruz.
We find interference in other people's affairs most disgusting.
İnsanları tiksindirici bulduğunu, ama alışabileceğini söyledi.
She found humanoid appearance revolting, but she thought she could get used to it.
Öldürmek bizim için o kadar tiksindirici ki, sanırım direnmeden işimiz biter.
The danger is that taking life is so repugnant to our people
Senin için tiksindirici bir soyduk.
To you we are a loathsome breed.
Tiksindirici olacağını biliyordum.
I knew it'd be detestable.
Neden tiksindirici olsun?
Why detestable?
Şeytani, felaket, tiksindirici.
Infernal, horrible caterwauling.
Noel'den daha tiksindirici bir şey varsa, o da aptal, aşk sersemi bir kadınla yapılan sözde mutlu evliliktir.
If there's one thing more nauseating than a merry Christmas, it's the hypocrisy of a happy marriage with some idiot, lovesick female.
İnsanlar iğrenç yaratıklardır Tiksindirici yaratıklardır
People are despicable creatures Loathsome, inexplicable creatures
Sen tiksindirici, iğrenç bir adamsın.
You're like all the other strangers, despicable and merciless.
Tiksindirici ve iğrenç. Nefret ediyorum.
And obscene and disgusting.
Ertesi gündü kardeşlerim ve oyunu onların kuralına göre oynamak için sabah ve öğlen elimden geleni yaptım ve aslında filmin müziği olmamasına rağmen fon müziği dinleterek bana beyazperdede tiksindirici şiddet görüntüleri gösterirlerken işkence sandalyesinde iyi işbirliği yapan bir çocuk gibi oturdum.
It was the next day, brothers and I had truly done my best morning and afternoon to play it their way and sit like a horrorshow cooperative malchick in the chair of torture while they flashed nasty bits of ultra-violence on the screen though not on the soundtrack, the only sound being music.
Çok tiksindirici.
It's bloody revolting.
Ama itici, tiksindirici ve yanlış çiğnemek, çiğnemek, bütün gün boyunca ineklerin yaptığı gibi.
But it's repulsive Revolting and wrong Chewing and chewing All day long
Tiksindirici paketin şokuyla... daha akıllarında taze iken... vagon sakinleri doğum günü kutlamalarına... cesurca devam etti... Ve yumurtacı Edie'ye karşı olan... gerçek hislerini söyledi.
With the shock of the obscene parcel... still fresh in their minds... the trailer residents bravely go ahead... with their birthday celebration... and the eggman lets his true feelings... be known to Edie.
Patlayan ve yanan bir tankın içinde kalmış birinin o şekilde ölmesi tiksindirici bir şeydi.
A horrible way to die it is to be imprisoned inside of a tank when this starts to catch fire.
Düşün bir, bir an için kirlenmiş ve tiksindirici de olsan, tamamen tazelenmiş olmayı istemez misin?
Think of it, wouldn't you like to be so defiled and repulsive for a moment but completely renewed?
Tiksindirici bir durumdu.
It was pretty sickening.
İğrenç, tiksindirici bir bukalemunun tekisin.
You disgusting, revolting chameleon.
Tiksindirici değil.
Not repulsive.
Biz o olayı çok tiksindirici buluyoruz... ve senden özellikle rica ediyoruz, bu kurala kati suretle uymalısın.
We find the subject most repellent... and we must ask you to observe this rule at all times.
"Şimdi o tiksindirici görüntüden arınmalıyım."
"Now I'll have to recover from that disgusting sight"
Kras tam bir işkoliksin. Bu gördüğün enkaz yığını var ya... İnsanlara ait tüm o pislik, kusmuk, tiksindirici artıklar...
Kras is working in a slum I think this beautiful piece of shit It is the nausea of cities the vomit of humanity the source of Styx... source from whom?
Kalbini kırmak istemiyorum ama seni çok tiksindirici buluyorum.
I find you rather detestable. May I say that without hurting your feelings?
Geri kalanlar tiksindirici varlıklara, mutantlara dönüştü.
The rest of humanity had changed into hideous mutants.
Bn. Mars'la çalışırken, aranızda hiç tehdit amaçlı, ya da tiksindirici telefon alan oldu mu?
Did either of you ever receive a threatening or obscene phone call in relation to your work with Miss Mars?
Tiksindirici.
It's sickening.
Charles Darwin bu devrimin tarihine "tiksindirici bir gizem" demiştir.
Charles Darwin called its history "an abominable mystery".
Hayatımda gördüğüm en iğrenç, en tiksindirici şey!
That's the most appalling. disgusting. revolting thing I've ever seen.